Hürriyet Doğan Hanım şöyle diyor:
'Bir depremlik, bir virüslük, bir nükleer savaşlık hayatlarımız var.
Nasıl da duyarsızca yaşıyor ve nasıl da hiç ölmeyecekmiş gibi hesaplar içine giriyoruz…
Ne çok gönül yıkıyor, ne çok kul hakkına giriyor, ne çok zulmediyor ve ne çok kibirden kuleler inşa ediyoruz…’
İlk okuyuşta ‘ne kadar haklı?’ diyenlerimizin sayısı herhalde yüzde 100’e yakındır..
Ama;
Akıl var, fikir var!
Deprem için de tedbir var!
Ama bunu uygulayan kaç insanımız var?
Suçlu ararsanız çok, tedbir ararsanız yok!
Şimdi en ufak bir yer sarsıntısında yapılan sözde açıklamaları hepimiz biliyoruz…
İzmir’de 30 Ekim depreminden sonraki çalışma ve gelişmeleri de….
Biliyorsunuz, Reis geldi tapuları dağıttı…
CHP’li milletvekilleri ise geçen hafta depremzedeleri topladı, ‘Tapular var ama evler nerede?’ diye sordu…
Bir gün sonra ise AKP İzmir İl Başkanı, CHP’lileri suçladı, ‘Sokak siyaseti!’ yapıldığını anlattı…
Belki siyasiler farkında değil ama böyle ataşma ve sataşmalardan vatandaş rahatsız…
*- ÇARESİNİ BULURUZ
Hürriyet Doğan yorumunda ‘Bir virüslük!’ diyor…
Belirttiğim gibi ilk bakışta haklı…
Ama;
İşte her olayda olduğu gibi bu görüşü ‘ama’ diye ara vererek şöyle yanıtlayabiliriz:
Bugüne kadar ne virüsler, yaşlıların deyişiyle ne mikroplar gördük, geçirdik…
Hepsinin hesabını sorduk ve gördük!
Aşı bulduk, aşı olduk ve hepsinin sonunu getirdik…
Şimdi yine tehlike var…
Mücadele hızla sürüyor..
İnsanoğlu bunun da hakkından gelecektir.
Yani hayatımızı, sevdiklerimizin sevenlerimizin elinden alıp götürmesine aşı olarak izin vermeyeceğiz.
Özel olarak kendimize dikkat ettiğimizde sorunu, sorun yumaklarını da çözebiliriz.
Çözüm elimizde…
*- ELİMİZ KOLUMUZ BAĞLI
Ama üçüncü nokta, yani ‘Nükleer savaş!’ konusunda elimizden bir şey gelmez…
Çünkü bu madde siyasileri ilgilendiriyor.
Devletleri, hükümetleri ilgilendiriyor.
Tabii ki perde arkasındaki büyük güçleri, büyük sanayicileri, büyük patronları, büyük para sahiplerini ve de bunların ellerindeki kuklaları da biliyoruz.
Hürriyet Doğan Hanım’ın bu vurgusuna bir şey diyemem…
Çaresiz kaldığımı itiraf edebilirim.
*- ONLARIN HATIRINA
Yazımı şöyle noktalayayım:
Yaşamak zorundasın arkadaşım;
Ne kadar üzgün olsan, ne kadar yorgun olsan da!
Hiç hevesin kalmasa da; hayallerin bir bir yıkılsa, gülmeye hasret kalsan da!
Umutlarını yeniden yeşertip, küllerinden yeniden doğmalısın!
Sevdiklerinin hatırına,
Sevenlerinin hatırına…
YORUMLAR