Ana Sayfa Arama Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Özgün Utku

KÜFE

Önümüz yılbaşı malum, bu günlerde kasvetli yazılar yazılmaz. E yaşadığız süreçte kasvetli olmayan yazı yazabilmek de zordan daha zor. Ne yapayım diye epeydir düşünüyordum. Son günlerde okuduğum kitaplar üzerine yazayım bari dedim. Okuduğum sıraya göre yazacağım izninizle.

Ahmet Ümit’in “Bir Aşk Masalı” adlı kitabı Ekim 2022 baskısı. Kitabın alt başlığı ‘Özgürlük Yoksa Aşk Da Yoktur.’ Aşk üzerine bir masal. Kitapta sevdiği kıza ulaşmak için her şeyden vazgeçmiş, amansız çaba harcamış beş şehzade var. Rüyalarında görüp aşık oldukları kıza kavuşabilecekler mi? Yazar kitabın sonunu en başta söylemiş;  ‘Özgürlük Yoksa Aşk Da Yoktur.’ Yani bir kadını seviyorsanız onu duvarların içine hapsetmemelisiniz. Onun rahat hareket etmesini, özgür olmasını engellememelisiniz. Biraz daha açık söyle mi dediniz? ‘ Ya beni beğenmezse, benden başkasına gönlü kayarsa? ’ diye korkuyor da olabilirsiniz. Ama yine de örneğin; gözü açılmadan o henüz bebekken benim olsun, okula gitmesin, beni terk etmesin, sokakta kahkaha atmasın, o elbiseyi giymesin, kırmızı ruj sürmesin dememelisiniz. Masal bana bunları düşündürdü. Siz de kitabı okursanız üstüne konuşuruz.

İkinci kitap Stefan Zweig’ın “İnsanlığın Yıldızının Yükseldiği Anlar”. 2. baskısı Ekim 2020 tarihli, onu okudum. 2021 yaz tatilinde okumuştum kitabı ilk olarak. Tarihteki dönüm noktalarını anlatan bir klasik. İçinde Atatürk’e ait bir bölüm olmadığı için ısınamamıştım ilk okuyuşumda. Yeniden okumak istedim. Tarihteki on dönüm noktasını anlatıyor. Kitapta ilgimi çeken bölümler; ‘Bizans’ın Fethi’ İstanbul’un fethiyle ilgili. ‘Mühürlü Tren’ Lenin ve arkadaşlarının 1917’de İsviçre’den Rusya’ya gidiş sürecini anlatmış. ‘Cicero’, Sezar(Jules Ceasar) ve sonrasında Roma’da yaşamış bir politikacı, aydın, filozof. “Devlet benim seçtiğim adamlar tarafından yönetildiği sürece tüm gücümü ve fikirlerimi devlete adadım, fakat her şey tek kişinin egemenliği altına girdikten sonra kamu hizmetleri veya kamu adına otorite kullanmanın anlamı kalmadı artık.” Bu cümleler Cicero’nun oğluna hitaben yazdığı ‘Yükümlülükler Üzerine’ adlı yapıtında. ‘Devletin temel taşları adalet ve hukuk olmalıdır. Hiç kimse kendi kişisel iradesini ve dolayısıyla keyfi isteklerini halka dayatmamalıdır ve herkes yönetimi halkın elinden almak isteyen bu türden hırslı kişilere boyun eğmemeği görev bilmelidir. Bir toplumda gerçek uyum, ancak birey kamusal alandaki konumundan kendi çıkarı için yararlanmaya bakmak yerine kişisel çıkarlarını kamu çıkarının gerisine çektiğinde mümkün olur.’ Cicero bu eseri Sezar Roma forumunda öldürülmesi sonrası ülkenin içine savrulduğu sürece dair yazmıştı. Sahi siz bu cümleler ne zaman, kim için yazılmış sandınız?…

Üstüne yazacağım son kitap Hacer Fogo’nun ‘Askıda Hayatlar’ adlı eseri. Kasım 2022 basımı. İstanbul’da 2006’da başlayan ‘Kentsel Dönüşüm’ü anlatmış. Karmaşık mahallesi, Sarmaşık mahallesi, Sulukule. Sizi alıp olayın taa içine götüren fotoğraflar, isimleri değiştirilse de gerçek insan öyküleri. Kalemle değil, kalple yazılmış, anlatılmış bir süreç. Oralarda doğmuş, büyümüş, yaşayan insanları bir kerecik dinlemeden; birinin karar vermesiyle yıkılan hayatlar, yok olan anılar. Sözüne, ne düşündüğüne hiç değer verilmeyen insanlar… Son bölüm ‘Salgın Günlerinde Yoksulluk’. Önce  gecekondularda yaşayanların savruluşlarını okuyoruz, son bölümde mavi yakalı çalışanlar da var. ‘Askıda Hayatlar’ı okurken İzmir’de emeklilerin yaptığı eylemi düşünüyorum. Ellerinde donları Konak meydanından; “elimizde bir tek donlarımız kaldı!” diye haykırmışlardı. Eee, izahı olmayan şeyin mizahı olur… Kitabı asgari ücret belirleme toplantıları sürerken okumaya başladım. Asgari ücret 8.506 TL olarak açıklandığı günlerde bitirdim. Mavi yakalılar ve emeklilerden sonra, günümüzde, beyaz yakalılar da açlığı, yokluğu, yoksunluğu yaşıyor. Şehrin dört bir tarafı yoksulluk sınırının altında açlık sınırında yaşayanlarla dolu. TÜİK’e göre enflasyon %84’ken asgari ücret %54 arttı. Üstelik Türk İş 9000TL’nin altına imza atmayacağını açıkladığı günün hemen ardından. DİSK zaten masada yoktu. Türk İş‘in talebiyle aradaki fark sadece 494TL, ama anlaşmanın, uzlaşmanın yolu aranmadı. Açıklamayı Erdoğan İşveren temsilcisi ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı ile yan yana oturarak yaptı. Masada emeği, çalışanları temsilen kimse yoktu. Tıpkı Hacer Fogo’nun yazdığı gibi; biz yoktuk. Sesimizin, düşüncemizin; yapılan davranış sunucunda yaşayacaklarımızın önemi,  anlamı yok. İşçi aç kalmış, emekli sefaletin pençesindeymiş ne gam?

“Öf içimizi kararttın bu ne biçim yılbaşı yazısıdır?” mı diyorsunuz? Yanılıyorsunuz dostlar. Hiçbirimizin sırtında küfe yok. Biz sırtında küfe olmayanlar yeni yılda hak, hukuk, adalet isteyebiliriz, istemeliyiz. Yeni yılda bize çağdaş, laik, demokratik, adil bir ülke vaat edenleri destekleyebiliriz, desteklemeliyiz.

Gelecek güzel günlere olan inancımla yeni yılınızı kutluyorum.

Özgün Utku

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

five + 6 =

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

TÜMÜ