Urfa’dan İstanbul’a uzanan bir anı.
Bugün çok mutluyum. Yerimde duramıyorum. Yine uyandı içimdeki çocuk. Neden mi?
Yeni romanım çıktı da ondan. Anlayacağınız zevkten dört köşeyim. Sabah sabah yeni kurulan pazarın yanından geçerken pazarcılarla, sandıkta dizilmeyi bekleyen sebze meyvelerle selamlaşıyor, uçan kuşa, şarkı söyleyen kumrulara laf çakıyor, üstüne bastığım çayırları sinir ediyorum. Uzaktan sivri biber sivri bir laf sokuyor, dinlemiyorum bile. Velhasıl mutluyum vesselam. Hayatımda bir kaç kez böyle mutlu olmuş, “Atlas” gibi dünyayı sırtlarım sanmıştım.
Urfa’dan İstanbul’a yeni gelmiş, Osmanbey’de bir yurda yerleşmiştim. Ertesi gün uyandığımda hemen yurdun banyosunu keşfetmiş, kendimi banyoya atmıştım. Ama ne banyo, o zaman bana göre erişilmez bir şey. İlk defa şakır şakır akan suyun altında yıkanıyorum. Sınırsız. Oysa Urfa’da hamama bile gitsen bu kadar su nerde!? O da zaten üç dört haftada bir olan bir şey, hamam pahalı. Bir kişi bahşişle en az iki lira. Neyse, o gün de Osmanbey’ de gün böyle bir mutlulukla başlamış, bana hayat kadınının ağanın sofrasındaki mutluluğunda sarfettiği porno sözü hatırlatmıştı. Evet, aynen öyle, ben de bügün o hayat kadını kadar mutluyum. Belki de az bile. Evet .. “ Özgürlük Düşleri” raflarda.
YORUMLAR