Ana Sayfa Arama Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Prof. İrfan Palalı

YAŞAMAK YALAN BELKİ, ESAS OLAN SAVAŞ

Ölmesine yakınmış, babama sormuştum; "Ne anladın bu yaşadığın hayattan?" diye. "Hepsi yalan!" demişti. Hepsi yalanmış… Babamdan duyduğum Bu cevap benim için bu mealde okuduğum, duyduğum şeylerden çok daha anlamlı idi, hiç unutmam.
Şimdi hastane odasındayız, ailecek. Betül yaşamak için savaşta, ben o yaşasın diye mücadelede. Emre kendi yaşam mücadelesinde hem yaşam savaşında başarı için iş uğraşı, hem annesinin yaşama savaşına destek. Eda'nınki daha yoğun bir savaş. Kız evladı olma zorluğu yanında, işler güçler. Bitmek bilmeyen iş savaşı. Betülüm bazen gözlerini açmakta, buğulu bakışlarla bize yanıt verme, bize umut verme, ona rahatsızlık veren burnundaki nazogastrik hortumla savaşında. Gözlerindeki morluklar devam etmekle birlikte şişi inmiş, göz kapakları güzel yüzünü ve gözlerini ortaya çıkardı. Küçücük ellerini damarlarına takılı hortumlar arasından gençliğimizdeki sıcak temasla tutuyorum, onun da tuttuğunu hissediyorum; göz kapaklarını kaldırıp bana özlemle bakıyor. Ama anlık. Verdiği hayatta kalma savaşı o kadar zor ki, ancak bir anlık oluyor bu bakış. Hissediyorum. Dışarıda kuzeyden esen keskin ve soğuk rüzgar yaşam savaşı veren canlılara, ağaca, kurda kuşa, börtü böceğe belki de bilmeden eziyet etme peşinde; sanki 'beni de yenmelisiniz' mesajı veriyor. Kendimi , Betül’ü 54 yıldır süren yaşam savaşımızı düşünüyorum; kızgınım. Bu kadar savaşa değer miydi diye. Demokrat Gündem Gazetesi'nin sahibi, benim de dostum, yaşam savaşlarından tanıdığım bir gladyatör Halide, telefon etti. Bu günlerde benimle acımı paylaşanların önde gelenlerinden. Zorluyor beni, minik umut kırıntılarımı sıralıyorum ona. Seviniyor. Dost işte… 
Ben de o minik kırıntılara tutunmuş, karımın, eşimin, canımın yaşam savaşından galip çıkmasını gözlemekteyim.

Prof. İrfan Palalı

1950 yılında Şanlıurfa’da doğdum. Tıp eğitimimi tamamlayarak profesör unvanına ulaştım. Üniversite yıllarında başladığım edebiyat yolculuğum, özellikle toplumsal meseleleri ele alan romanlarla devam etti. 2002 yılında yayımlanan "Tehcir Çocukları" adlı ilk romanım, Türkiye’de tabu olan Ermeni sorununu gündeme taşıdı ve büyük yankı uyandırdı. Ardından "Taşların Ağıtı" (2005), "Sünnet Çocukları" (2008) ve "Özgürlük Düşleri" (2016) adlı romanlarımı yayımladım. Şu anda İzmir’in güvenilir gazetesi Demokrat Gündem bünyesinde yeni romanım "Testosteron" üzerinde çalışıyorum.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

fourteen + 16 =

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

TÜMÜ