Buz gibi bir sabahtı. Yorganın içinde iyice büzüldü.
“Ah” dedi içinden, “ah”. Doğalgaz bu kadar pahalı olmasaydı, açardı. 15 dakikada ev ısınıverirdi. Ama nerdeeee…”
Perdeleri açtı, ortalık karanlıktı. Cep telefonundan haberlere bakmak için divana ilişti.
Türkiye İstatistik Kurumu(TÜİK) verilerine göre, Birleşik Arap Emirliklerinden(BAE) son bir yılda 122 ton altın alınmış, 95 ton altın satılmış. Son bir yılda ülkenin BAE’ye yaptığı ticaretin neredeyse tamamı altın. Altını işleyip satsak anlaşılır, ancak hiç işlemeden olduğu gibi satmak? BAE’den külçe altın alıp, külçe altın satmak; hem de aynı ay içinde. Aynı miktarda külçe altın, aynı ay içinde aynı iki ülke arasında alınıp satılıyor. “İran’la 2013’ün ilk üç ayındaki 2.8 milyar dolarlık altın ithalatı gibi” diye geçirdi içinden. “Bebek Zencani davası. Hani Zencani yargılandığı davada Türkiye’de dağıttığı komisyonun 8.5 milyar dolar olduğunu söylemişti.”…
Alttaki habere geçti. İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nin deposu olarak kullanılan Darphane binalarındaki eserler Atatürk Havaalanı hangarlarına taşınacakmış. “İster misin” dedi içinden “gözlerden ırak bu eserler oradan bir yerlere gitsin?” “Hiç şaşırmam!” dedi.
Üçüncü habere tadı kaçmış şekilde başladı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan; “muhalefet seçimleri kazanırsa Suriyeli sığınmacıları yurtlarına göndereceklerini, kendilerinin onları Ensar olarak gördüğünü ve misafir etmeye devam edeceklerini” söylemiş. “Hah”, dedi “demek Almanya bizim göçmenleri ülkede tutmamız karşılığında AKP’yi iktidarda tutacak. Bu konuda anlaşılmış. Acaba AKP’ye oy veren işsiz, yoksul milyonların bundan haberi var mı?”
Sonra yine kadın cinayetleri haberi, doktorlara şiddet haberleri…
“Offff!” dedi. Doktor olan kızı geçen yıl.”Baba artık dayanamıyorum. Değer verildiğim, mutlu olduğum bir yerde yaşamak istiyorum” demiş ve yurt dışına gitmişti. “İyi ki gitmiş çocuk” dedi. Gözleri doldu, sıkıntıdan ter içinde kalmıştı.
Sonra uzaklardan bir ses gelmeye başladı. Yooo, tam da kulağının dibinden geliyordu ses. Kulak kabarttı. Çalar saati çalıyordu. “Oh dedi, rüyaymış. Uyandım karabasandan.”
Takvime baktı, o gün gelmişti.
Seçimler mi dediniz? Yok, yok seçimler 8 ay kadar önce yapıldı. Ah o uzun hikaye, başka zaman anlatırım. İktidar değişti. Yeni iktidar ilk iş kalıcı yaz saatini kaldırdı. Artık kör karanlığa uyanmak yok…
Kızı aradı üç hafta önce:”Baba ben dönüyorum” dedi. “Mademki ülkem artık bilime, akla, kadın erkek eşitliğine inanan çağdaş kafalarla yönetiliyor, ben dönüyorum. Atatürk Gençliğe Hitabesinde Türkiye’yi bize emanet etti. Biz gençler, O’nun ilke ve devrimlerinin aydınlığında, aynı inanç ve karalılıkla ülkemiz için çalışacağız. Havaalanından beni alır mısın?” İşte kızını alacağı sabah, işte o gün. Hızlıca giyindi. Kulağında Fazıl Say’ın müziği. Islıkla eşlik etti melodiye, derken duramadı sözlerini söylemeye başladı. “Kim hancı, kim yolcu, dur bakalım…” “Hancı burada” dedi, “Peki ya yolcu?”
Kocaman bir kahkaha patlattı.
News
