Eğitim ülkenin yarınıdır. Dünya hızla dönerken; bir tarafta Afganistan’dan uçağın tekerleklerine kendini bağlayarak kaçabileceğini düşünenler, diğer tarafta dünyaya Hologram konseri veren ABBA. Eğitim ve eğitimsizlik arasındaki uçuruma uyanıyor her sabah yeryüzünde gençler.
Ülkemizde de çocukları, gençleri eğitimle bugüne ve yarınlara hazırlamaya çalışıyoruz. Bu inanç ve ülkü Kurtuluş Savaşı’nın en alevli günlerinde, 15 Temmuz 1921’de, Maarif Kongresi’nin Atatürk’ün önderliğinde toplanmasıyla başladı. Çünkü Başöğretmen Atatürk, ülke kurtarıldıktan sonra ikinci büyük savaşın cehaletle verileceğini biliyordu.
Köy Enstitüleri yasası Meclis’te görüşülürken Kazım Karabekir söz alır ve:”Bu kanunla amaçlanan her köye bir Mustafa Kemal göndermek mi?” diye sorar. Hasan Ali Yücel yanıtlar:”Evet.”
Köy Enstitüleri 17 Nisan 1940’da kuruldu. Kuruluş amaçlarından biri de her köye okul açmak ve öğretmen gönderebilmekti. Köy Enstitüleri Cumhuriyet kurumlarıdır. Laik, bilimsel, çağdaş eğitimi; kadın erkek eşitliğini temel alır. Meclis’te tasarı görüşülürken altının çizildiği gibi tam da amaçlanan; ülkenin en ücra köyündeki vatandaşa Atatürk ilke ve devrimlerini, Cumhuriyeti, bilimi, laikliği, çağdaşlığı götürmektir. Yurdun her köşesinde yaşayanları teba-kul olmaktan çıkarıp, vatandaş-birey yapmaktır. Böylece eğitimde fırsat eşitliği sağlanır, köy çocuklarına da eğitim olanağı verilir.
Cumhuriyetin kurulduğu yıllarda ülke Kurtuluş Savaşı’ndan çıkmış, yanmış yıkılmıştı. Ardından 2. Dünya Savaşı. Biz savaşa katılmasak da savaş günlerinin kıtlığını, yokluğunu yoksunluğunu yaşamışız. Ülkenin kaynakları kıtmış. Bu kıt olanaklar eğitime, her köye okul yapmaya, her okula öğretmen yetiştirmeye harcanmak üzere planlanmış. Ulus olarak kısa zamanda çağı yakalamışız.
Peki köy okulları bugün ne durumda? Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği İzmir Şubesi olarak, Eylül ayı başında ’21. Yüzyılda Köy Okullarımız’ projesini başlattık. Bu bir fotoğraf sergisi. Sergimize; Adana, Antalya, Ardahan, Burdur, Çanakkale, Denizli, Hakkari, Isparta, İzmir, Malatya, Mersin, Muğla, Muş ve Uşak’tan köy okullarının fotoğrafları geldi. Hepsi son derece güçlü 31 fotoğraf. Bazı fotoğraflar sanki kalbinize dokunuyor. Fotoğraf sizi ta içine alıyor, siz fotoğrafı ta içinize alıyorsunuz. Sergiyi gezenlerin izlenimlerini, köy okulunda okumuşlarsa ya da öğretmenlik yapmışlarsa anılarını paylaşmalarını istediğimiz bir İzlence Defterimiz var. Oraya yazılan bir cümleyi alıntılamak isterim: ”Fotoğraflardaki okullar, bizim okullarımızın durumu beynime kazındı, yüreğimi kanattı.” Tam da öyle sergiyi gezerken ve gezdikten sonra bir duygu seline kapılıyorsunuz.
Her köye bir okul, her okula bir öğretmen ilkesiyle yönetildiğinde ülkemizin geldiği yeri biliyoruz. Peki köy okullarının kapatıldığı, harabeye döndüğü, yalnızlığa ıssızlığa terk edildiği günümüzde ülkemiz ne durumda?
Ülkenin kıt kaynakları eğitim yerine geçilmeyen köprülere, inilmeyen havaalanlarına garanti ödemesi olarak aktığında ne oluyor? Örneğin Aladağ’da kız öğrenciler kaçak yurtta cayır cayır yanarak ölüyor veya Enes “artık dayanamıyorum!” diyerek intihar ediyor. Erzurum Palandöken’de kaçak yurtta erkek öğrencilere tecavüz ediliyor. Mersin Tarsus’ta atanmayan 32 yaşındaki coğrafya öğretmeni İsmail Karahan intihar ediyor.
Ülkenin bu gün bulunduğu durum köy okullarının fotoğrafları üzerinden adeta şamar gibi yüzümüze vuruyor.
Hasan Ali Yücel’in ölüm yıldönümü nedeniyle sergimiz 25, 26, 27 Şubat tarihlerinde Denizli Merkezefendi Belediyesi Merkezefendi Kültür Merkezindeydi. Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği Denizli temsilcimiz Ayşegül Odabaşıoğlu’nun ev sahipliğinde. Sergiyi gezenler arasında çok sayıda gencin olması bizi özellikle mutlu etti.
Sergimiz Mersin ve Çanakkale’ye de gidecek. Sergi bulunduğu şehirde yerel basında gündem oluyor. İnternet haber siteleri ve televizyonlarda haber yapıldıkça köy okullarının durumu konusunda yurttaşların farkındalığı ve ilgisi artıyor.
Bu nedenle günümüzdeki eğitimin durumunun fotoğrafını çeken sergimizin başka şehirlere gitmesini önemsiyor ve kıymetli buluyoruz.
YORUMLAR