Haberleri dinlerken bir taraftan da Deniz Börülcesi Salatası yapmaya çalışıyorum.
Haberler İlgili kişi köprü ve oto yollara zam yok demişken bugün köprü ve otoyollara zam geldi diyor. Çanakkale Köprü geçişi 461 lira olmuş.
Ve de İngiliz vatandaşı Maliye Bakanı bu zamlar enflasyonu etkilemeyecek kadar az demiş.
Doğrudur, devlet büyüğüdür, yalan söylemez herhal.
Efendim ülke bu kaos içinde iken Ekonomiyi düze çıkarmaya çalışanlar hem samimi olmalı, hem de ben ekonomistim deyince ekonomiden anlamalı.
IMF ye gitmem deyip, IMF proğramı uygulamamalı.
Herkesin bildiği gibi IMF bir ülkeye yardım ederken hep işin kolayına kaçıp çalışanın, emeklinin göz yaşlarına bakmayan bir acı reçete sunar. Günlük harcaması 20 milyon olduğu söylenen kamu giderlerinden kısıtlama yapmayı önereceğine, memurun ucuz lojmanın fiyatını arttırıp, servis taşıtlarını kaldırır.
Değerli okurlar şimdi hem ajans dinleyip hem de salata yapmaya çalışırken bunların ekonomiyi düzeltmesini benim börülce salatası yapmaya kalkışmama benzetim.
Yapmayı bilmiyormuşum birader, samimiyim ama bilmediğim bir işi yapmaya çalışıyorum.
Olmaz dostlar, ülkeyi bu kaostan çıkarmak istiyorsan hem samimi, içten, hem de bilgili olacaksın. Yoksa benim gibi bir salata yapmak için bile on kişiyi ararsın, yardım istersin, alamazsın ve yine de aç kalırsın. Oysa kör nenemin bile bildiği, görünen, göz önünde ki itibar harcamalarını durdursan yapılan tasarruf ülkeyi düze çıkarmaya yeter de artar bile.
Zaten ben de öyle yapıp evde ki makarnayı ısıttım vesselam.
Evet dostlar, bir kaç yerde, bir kaç CHP Li belediyede çirkin işler, torpilli tayinler yapılmış. Bütün Türkiye basını, özellikle iktidar yanlısı trol gazeteciler, vay nasıl torpil yaparsınız, CHP işte budur, asalım, keselim, siz bu .ötle 28 de ki seçimi zor kazanırsınız diye yaygarada, şamatada. Haklılarda. Belediyeler liyakatsız adam almamalı, yandaş STK lara para aktarmamalı, falan filan. Filan da, siz bu yaygarayı şamatayı AKP ‘ nin belediyede başatken, İstanbul, Ankara’yı idare ederken niye yapmadınız? Örneğin Anka- park usulsüzlüğünde niye yapmadınız. İstanbul belediyesinin yarı geliri dinci kuruluşlara aktarıldığını neden duymadınız. Her şeyin güzelini, tam doğrusunu niye CHP den örneklenmesini istiyorsunuz. İstanbul ve Ankara’da AKP iktidarda ilken niye yaygara yapıp AKP genel başkanını işleri düzeltmeye zorlamadınız diye adama sormazlar mı sanıyorsunuz? Sorarlar. Ben de şahsım adına soruyorum.
Değerli okurlar uygar olmak, hele laikliğe inanmak, hele hele demokrat olup insan olmak pek zordur. Kolayı işine gelmeyince Anayasa mahkemesi kapatılsın demektir; iğneyi kendine batırmazken, çuvaldızı karşındakine dürtmektir.
Değerli dostlar, CHP li olmak, en azından ülkenin Atatürk devrimlerini korumak, topluma örnek olmak, hep göz önünde olmak zordur. Hele CHP genel başkanı olmak daha da zordur. Bak adam o yanlış tayinleri geri alacağım diye açıklama yapmak zorunda kaldı. Bunu AKP genel başkanına yaptırın da görelim, bakalım.
Sevgili okurlar, CHP li olarak, uygar insan formatında isek kazandığımız belediyeleri örnek çalışmaya zorlamak durumdayız vesselam.
Evet dostlar, 23 yıllık sürdürülen ekonomik politika ülkemize gelişmeden genişleme getirdi.
Bir grup insanı zengin edip, çoğunluğun geri kalmasına yaradı.
Coşan ‘hayat asistanı‘ ararken gelen başvurulardan birini gösteriyor.
30 lı yaşlarda bir delikanlı, tarih lisansından sonra tarih doktorası yapmış, uluslararası düzeyde bilimsel çalışmalı çok; ama işsiz. Her şartta asgari ücretle çalışmaya ve verilen her işi yapmaya razı.
Dostlarım varını yoğunu yol yapmaya, geçit delmeye, ‘itibardan tasarruf olmaz’ deyip lüks resmî dairelere- saraylara harcarsan olacağı budur. Ekonomiden hiç anlamaz benim gibi cahil bile bunu düşünür.
Şimdi bulaşık da yıkamaya razı bu doktoralı tarihçi çocuk ne eylesin, ne .ok yesin siz söyleyin.
Olmaz sayın okurlar ekonomide büyümek gelişmek değildir.
Haddini aşarak büyüme çabasına giren milletler o yatırımların semeresini iki asır sonra görürmüş. Büyümenin kazancı, rantı iktidardakilerin ve yandaşlarının cebine (cebellezi) gidermiş. Ben demiyorum, Keynes diyor.
Değerli okurlar devlet hiç beklemeden tüm alt, üst yatırımları durdurup, itibarı, mitibarı birakıp vatandaşına yatırım yapmalıdır. Yoksa iki asır yaşayamayacak bizim doktoralı tarihçi ve onun gibiler mürd olup gidecektir vesselam.
Urfa’da ortaokula başlarken dil eğitimi için sınıf seçmiş, ben 1 C – İngilizce sınıfına ayrılmıştım.
Mahalleden ve ilk okuldan ortaokula birlikte yürüdüğümüz bir çok arkadaşım da Fransızca ve Almanca bölümleri seçmişti. İlk hevesle öğrenmek istediğimiz için, ilk olarak seçtiğimiz bölüm dillerinin on’luk sayılarını öğrenmiş; birbirimize öğrendiğimizi satmak için de sayıları karşılıklı çok kezler tekrar etmiştik.
Yanılmıyorsam Haluk Fransızca, Enver Almanca sınıfındaydı ve onlar da Almanca Fransızca sayıları sayardı.
Haluk’tan öğrendim sanırım, şimdi değil ama o zamanlar on ‘a kadar Fransızca sayabilirdim. “Ön, dön trva, katır “ gibi. Bu kadar.
Değerli okurlar bunlar hep böyledir. Hiç değişmezler. Bunlar böyle doçent olmuş, hatta profesörlüğe yükselmiştirler. Yabancı dil bilmezler, ama CV lerine ‘iyi derecede’ bilirim diye yazmaktan arlanmaz, sıkılmazlar.
Değerli okurlar, hem de Profesör olan Diyanet başkanı CV’sine ‘İyi derecede Arapça ve Fransızca bilirim’ diye yazmış; ama gazetecinin Arapça bir sorusuna cevap verememiş, tercüman istemiş. Yazılanlar böyle…
Bunlar böyledir dostlar, bunlardan fazlasını beklemek ahmaklıktır. Bekleyen oldu 20 yıl önce AKP iktidara yürürken daha sonraları AKP’den tokat yiyip, ‘monşer ‘ diye aşağılanan bana göre dünyadan, ülkeden habersiz demokrat tipler bunlara destek verdi. Örneğin, örneği mebzul.
Her neyse ne.
Değerli okurlar Arap islamı insanlığı boğmak için sosyal diyalektiğin ürünü olarak kendiliğinden mi oluştu, yoksa planlandı mı bilinmez; ama başta Ortadoğu ve dünyayı daha uzun süre karıştırmaya devam edecek gibi görünüyor.
Allah bilir ülkede, bırak Fransızcayı, gece gündüz elinde kılıç haşır neşir olduğu Arapçayı bile bilmeyen Ali Erbaş gibi kaç profesör var vesselam.
Bügün Sivas’tan gelmiş Madımak otu ile “Pastırmalı Madımak Yemeği“ yapıyorum; otu Şükran Erdost göndermiş. Tarifi de ondan. Yaparken çöp kötüsü gibi zihnimden Madımak katliamı, uygarlığın yüzkarası olaylar ve “ Taşların Ağıtı” romanımı yazdığım o günler geçiyor. O yıllarda otel henüz müzeye dönmemiş, romanın Sivas bölümlerini otelin karşısındaki kültür kahvesinde planlamış sonradan yazmıştım.
Şimdi gözümün önünden ve zihnimde o olayın başat aktörleri, siyasiler, zamanın belediye başkanı, ‘yakalım‘ ‘hepsin parçalayalım’, ‘öldürün onları’ naraları, sesleri ve duman görüntüleri zemininde alevler içinde yanan otelin tam ekran görüntüleri geçmekte. Ayrıca görüntüde kasıtlı yavaş çalışan kurtarma ekiplerinin şaka maka çabaları var. Kurtarma ekipleri de işi ağırdan alıp katliama ortakçılık yapan davranışlarıda.
Değerli okurlar Sivas katliamını yapan zihniyet günümüzde de, fırsat olsa, aynı şiddette devam eder. Vallahide eder, billahi de eder.
İnsanlığın ana paradiğması “en doğru benim dediğimdir” faşist düşünce herhal.
Kavala hapiste acılarda, Demirtaş zincirlerde, içerde adı şimdi, hemen hatırama gelmeyen özgürlüğü boşa, faşit düşünce ile kısıtlanmış yüzlerce uygar insan var. Sevgili dostlar, başlıkta metafor kullanarak dediğim gibi sağım solum önüm arkam faşist vesselam.
Ha, bunun da altını çizeyim sadece ülkem değil, tüm Dünya, en uygar ülkenin yıkamadığı tek paradigma Faşist düşünce hala yürürlükte.
News