DOLAR 32,3221 -0.14%
EURO 34,8725 -0.03%
ALTIN 2.397,590,18
BITCOIN 20652720,69%
İzmir
19°

AÇIK

Av. Murat Fatih Ülkü

Av. Murat Fatih Ülkü

09 Mayıs 2023 Salı

UÇURUMUN EŞİĞİNDE YENİ BİR 'BEN'

0

BEĞENDİM

ABONE OL

Bir eşikteyiz, hatta bir ayağımızı eşiğin öbür tarafına atmışız bile, diğer ayağımızı da atmak üzereyiz. Eşiğin öbür tarafında ayağımız yere basıyor gibi, ama diğer ayağımızı da attığımızda bizi taşımayacak bir zemin orası. Ünlü tirada nazire yaparsak, “Diğer adımımızı atacak mıyız, atmayacak mıyız? İşte bütün mesele.”

Küresel ısınmadan, iklim değişikliğinden söz etmeye çalışıyoruz, hani geçenlerde Türkiye’nin 5,5 yıl sonra onayladığı, sanayileşme öncesi döneme kıyasla küresel sıcaklık artışını 2 derecenin altında, mümkünse 1,5 derece düzeyinde tutmayı hedefleyen Paris Anlaşması’ndan. Tabi, son açıklanan Birleşmiş Milletler Hükümetlerarası İklim Değişikliği 6.Değerlendirme Raporu’na göre, küresel ısınmanın 2 derecenin altında tutulabilme olasılığı çok zayıf. Yani, eğer gerçekten “yeni”, gerçekten “başka” bir şeyler yapmazsak, diğer ayağımızı eşiğin öbür tarafına atmamıza gerek kalmadan zemin çökecek.  

Küresel ısınma konusunda küresel sistem pek de vatandaşların kolayca anlamasını istemediği belgeler hazırlarken, bireyin gözünde bu sorunu ancak hükümetlerin, liderlerin, çok uluslu şirketlerin, yani kudretlilerin çözebileceği düşüncesi uyanıyor ister istemez.Bu kadar teknik ve karmaşık lafın içinde de biz ölümlü bireylere pek fazla iş düşmüyor gibi. Küresel ısınmaya karşı kapitalist sistem içinde, sermaye birikimi sürdürülmeye çalışılarak ve piyasa kavramlarıyla/mekanizmalarıyla çözüm aramanın kalıcı bir çözüm yaratamayacağı vurgulanırken, bireyin tek işlevinin liberal demokrasideki rolünü oynamak olduğunu kabul edersek, kapitalizmin ruhunu iğdiş ettiği birey konfora ve tüketime yönelik yaşamına devam edecek ve birey mutlu (!), kapitalizm daha mutlu. Sürekli tüketen, içindeki derin boşluğu doldurmak için sürekli satın alan bireyin mutluluğu başka yazı konusu. 

Çevre sorunları birbirini etkileyen bir bütünün parçaları, iç içe geçmiş bir yumak adeta, küresel ısınma da bu çevre sorunlarından doğan önemli bir sonuç, Paris Anlaşması’nın küresel ısınma konusunda haklı olarak öncelediği karbon salınımı ile ilgili en önemli hedef, enerji üretiminde fosil yakıtları terk edip, yenilenebilir enerji kaynaklarına geçmek, çok güzel. 

Peki enerji tüketimini azaltmak. Biraz daha ileri gidelim bireyin tüketimini, talebini azaltmak. Gereksinim kavramını başkalaştırıp, tamamen yapay olarak yaratılan bireyin aşırı talebi ve tüketimine dayalı üretim modelinin enerji tüketimini azaltmak. 

Gelişmiş ve yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırım yapabilen ülkelerin, aynı gücü olmayan ülkelere burun kıvırması, büyük oranda karbon salınımının ve çevre sorunlarının temel nedeni olan üretim modeli ile zenginleşmiş dünya nüfusunun % 1’inin dünyadaki toplam hane halkı varlığının % 46’sına sahip olması. Bunları sorgulamadan, küresel ısınma ve çevre felaketleri ile çok boyutlu bir mücadele yürütülebilir mi?

Tabi o zaman “büyüme”, “gelişme” gibi söyleyişi güzel ama içi boşaltılmış kapitalizmin çok sevdiği kavramları da sorgulayacağız, çok ileri gitmiş olabiliriz, burada duralım en iyisi. Biz ölümsüz (!) kapitalizmi yerinde bırakalım da, yine ölümlü zavallı bireye, insana dönelim.

İnsan dediğimiz canlı, dünyayla birlikte kendini bir yok oluşa doğru hızla yuvarlarken, bu yolun taşlarını büyük bir hevesle döşerken, yeni bir birey inşa edilebilir mi yeniden, üzerindeki “ben” ve “tüketim” tortusunu atabilecek? Bu birey, bu kez başka şeyler –para ile alınamayan- biriktirmeyi dener mi? Nil Karaibrahimgil yazmıştı, Sertab Erener söylüyordu ya şarkıda, sanırım bugün uçurumun eşiğinde bize “yeni bir ben lazım.”