DOLAR 32,3038 -0.13%
EURO 34,8359 0.02%
ALTIN 2.412,070,79
BITCOIN 2042381-1,79%
İzmir
21°

AÇIK

Özgün Utku

Özgün Utku

27 Mart 2023 Pazartesi

GEZİ'DE

0

BEĞENDİM

ABONE OL

2013 yılının 27 mayıs günü gece 22:00 sıralarında Taksim Gezi Parkı’nın Asker Ocağı Caddesi’ne bakan duvarının 3 metrelik kısmı yıkıldı ve 5 ağaç yerinden söküldü. Taksim Dayanışma grubunun üyeleri iş makinelerinin önüne geçti, daha fazla yıkımın olmasını durdurdu. O gece parkta çadır kurarak nöbet tuttular.

28 mayıs sabahı parkı korumak için gelenler oldu. Bu arada iş makineleri de yıkıma devam etmek istiyordu. Yıkım ekibinin ruhsatı yoktu. Park “umumi hizmette kullanılmak” koşuluyla tapuda İstanbul Büyükşehir Belediyesine kullanımına verilmişti.

Benim gibi İstanbul’da üniversite okumuş, yaşamış herkesin Gezi Parkı’nda anıları vardır. Otobüs beklerken parktaki ağaçların gölgesinde ne hayaller kurulmuş, ne şiirler yazılmıştır. Dostlarla tadına doyulmaz sohbetler edilmiştir. Gezi parkı sadece park değildir birçokları için. Gençlik hayalleridir, dostlarla sohbetin anılardaki tadıdır.

Polisler 29 mayıs 2013 sabahı 5:00 sularında parktaki çadırları kaldırdı, kalan gençlere müdahale etti. Kalyon inşaatın ekipleri çalışmalarına yeniden başladı. Dönemin Başbakanı Erdoğan: ”Ne yaparsanız yapın. Orası için karar verdik. Yapacağız.” dedi. Aynı gün CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, GEZİ’ye giderek protestoculara destek verdi. Her gün bir vekilin gençlere desteğe gideceğini açıkladı.

30 Mayıs günü polisler parkta bulunan gençlere ikinci kez müdahale ettiler.

31 mayıs günü BDP milletvekili Sırrı Süreyya Önder ve CHP milletvekili Sezgin Tanrıkulu polislerin kullandığı gaz bombasıyla yaralandı. Gaz bombası ve biber gazı nedeniyle alanda yaralanan sayısı artıyordu. Bu nedenle Türk Tabipler Birliği parka geçici bir acil müdahale birliği kurdu. O gün İstanbul dışındaki gençler, GEZİye destek için kendi yaşadıkları kentlerde, yürüyüş yaptılar.  İzmir’de Gündoğdu Meydanı’nda çadırlar kurulmaya başlandı. O günlerde CHP İzmir İl Kadın Kolları Başkanıydım. Yönetim Kurulu toplantımızdan sonra; börekler, çöreklerle Gündoğdu’daki gençleri ziyarete gittik. Gündoğdu cıvıl cıvıldı. Çadırlardakilere yemek, su, içecek getiren getirene. İzmirliler onları bağırlarına basmıştı.

2 Haziran’da, İzmir’de, GEZİ’deki gençlere destek için ‘Her Yer Taksim, Her Yer Direniş’ eylemi vardı. Duyarlı kamuoyu akın akın alana  koştu. Yönetim kurulumuzda “CHP’li  Anneler” pankartıyla, Gündoğdu’ya çadır kurma kararı aldık. İki pankart yaptırdık ve Gençlik Kollarımızın yardımıyla alana en görünür yere astık:

*“Fabrikalarımız toz oldu,

Derelerimiz düz oldu.

Vergilerimizi sorarsan,

Çocuklarımıza gaz oldu.”

**“’Tüyü bitmemiş yetimin hakkını koruyan’

Devlet topladığı vergilerle

Gençler için ne yapar?

a) Biber gazı alıp gençlere atar.

b) Fabrika yapıp gençler için istihdam sağlar” bu pankartların altında CHP’li anneler yazıyordu.

İlçe Kadın Kolu Başkanlıklarımıza da nöbet sistemi koyduk. Her İlçe Kadın Kolu kendi gününde, alandaki gençlere ‘anne yemeği’ getiriyordu. Alanda el birliği ile yemekleri servis ediyor, sonra gençlerle uzun uzun sohbete dalıyorduk. İlerleyen saatlerde Kadın Kolları çadırı ve alanı Gençlik Kollarına bırakıyordu. O güne kadar ‘ne olacak bu gençlerin hali?’ diye dertleniyordum ne yalan söyleyeyim. Gençleri tanımak, onların hayallerini, sorunlarını kendi ağızlarından, kendi sözcükleriyle dinlemek; paha biçilmezdi. Orantısız zekayı, nüktedanlığı iliklerimizde hissettik.

“Zıpla, zıpla, zıplamayan……!!!”

Sahi siz bu sloganı ilk ne zaman, nerede duydunuz? Bu sloganla ilk ne zaman zıpladınız?

Daha “ne diyorsunuz çocuklar, anlamadım” demeye kalmadan bir baktım zıp zıp zıplıyorum gençlerle, ritimle. Ay bu çapulculuk nasıl da zevkli bir şeymiş a dostlar…

Bir taraftan zıplıyor, bir taraftan beynimin içinde yankılanan

‘Dostların arasındayız,

Güneşin sofrasındayız!

Dağlarda gölgeniz göklere vursun

Göz göze, yan yana durun çocuklar!’ dizeleri.

Sanki o şiiri yaşıyorduk. Dostların arasındaydık, güneşin sofrasındaydık. Ne mutlu ki göz göze, yan yana durarak çoğalıyor, çoğalıyorduk…. Birbirini hiç tanımayan, aynı mahallenin insanı olmayan onlar, yüzler yan yana geliyor; konuşuyor, dinliyor, birbirlerini tanımaya zaman, emek harcıyordu.

Tabii zaman içinde çocukların neden “abla, limon candır. Aman ha cebinden, çantandan limonu eksik etme” dediğini yaşayarak öğrendik. Biber gazıyla, TOMA’yla, tazyikli suyla tanıştık.

17 Haziran 2013 gecesi CHP İzmir İl Kadın Kolları olarak, 110 kadınla birlikte Ankara’ya doğru yola çıktık. Ankara’ya 18 Haziran sabahı vardığımızda koşarak Anıtkabir’e gittik. Hepimiz kırmızılar içindeydik. GEZİ’deki Kırmızılı Kadın’a gönderme yapıyorduk. Anıtkabir’in bahçesinde, bir ağızdan Atatürk’ün gençliğe hitabesini okuduk. O nasıl bir coşkuydu, tüylerimiz diken diken olmuş, kimimiz göz yaşları içinde…

Anıtkabir’den doğruca TBMM’ye gittik. Genel başkanımızın grup konuşmasını dinlemeye. Yola çıkarken yanımıza ‘Gavur İzmirli Çapulcular’ yazıları almıştık. onların arkasındaki yapışkanları açıp, kırmızı gömleklerimizin üstüne yapıştırdık. CHP Grubunda kırmızılar giymiş, önünde ‘Gavur İzmirli Çapulcular’ yazan 110 kadın vardı. Gelincik bahçesi gibiydi. GEZİ’ye CHP İzmir Kadın Kolları olarak çok görünür, çok güçlü bir katkı koymuştuk. Müthiş gururluyduk. O eylem gününden bugüne kadar TBMM’ye girişim yasak. O eylemi planlayıp, örgütleyip yürüttüğüm için. Ne gam! Bugün olsa aynısını yine yaparım.

“Mayısta değiliz, Haziran’da değiliz; durduk yere bu yazı nereden çıktı?” diyeceksiniz. Durun hele.

GEZİ eylemleri bitti, park yerinde duruyor.

Sonra Adalet Yürüyüşü oldu. Sonra ‘Hiçbir şey olmasa bile bir şey oldu. Atı alan Üsküdar’ı geçemedi.’ İstanbul seçimleri kazanıldı. Sadece İstanbul mu? Ankara, Adana, Mersin, Antalya…

Karizma bir kere çizilmişti. Önce yolun sonu göründü, artık  çok çok yakın. Vatandaşın üstüne üstüne atılan çay paketleri de gidişi durduramıyor.

Seçimin ayak seslerini duyuyoruz. GEZİ’yle başlayan, yeşile, demokrasi, özgürlüğe inanan; kendiyle ilgili konularda karar verme hakkına sahip çıkan her yaştan gencin uzun yürüyüşü adım adım sona yaklaşıyor. Ataol Behramoğlu’nun Düello şiirinde vurguladığı gibi; iyilikle kötülük bir düelloda karşılaşsa yapılacak tek şey “iyilerin birlikteliğidir.” Öyleyse; aydınlık yarınlar için, kötülüğe karşı iyiler birlikte olmalı, yan yana durmalıdır. Seçimlerde ve gelen her yeni günde.

GEZİ’de yitirilen canlara saygıyla.