DOLAR 32,2769 0.05%
EURO 34,8031 -0.07%
ALTIN 2.408,750,04
BITCOIN 2047190-0,66%
İzmir
25°

AÇIK

Özgün Utku

Özgün Utku

27 Mart 2023 Pazartesi

İSTANBUL SÖZLEŞMESİ ÜZERİNE

0

BEĞENDİM

ABONE OL

İstanbul Sözleşmesini 11 Mayıs 2011’de 45 ülke imzaladı. 34 ülke meclisi onayladı. Tam adı Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin  Avrupa Konseyi Sözleşmesi. İstanbul’da imzaya açıldığı ve ilk imzacı ülke Türkiye olduğu için adı İstanbul Sözleşmesi. Bu ülkemiz adına büyük bir gurur. Kadınlara seçme ve seçilme hakkını dünyada ilk veren ülkelerden biri olan Türkiye’mize de bu yakışırdı. Sözleşme imzalandıktan sonra TBMM’de kabul edilip yürürlüğe girdi. İmzalanmasının 10. yılında, bir gece yarısı yayınlanan  Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılacağı haberi geldi. Biz kadınlar İstanbul Sözleşmesinden çıkmayı kabul etmiyoruz, çünkü Brecht’in de dediği gibi:”ekmek ne kadar gerekliyse insana, adalet de o kadar gerekli her gün.”

""

PEKİ “EV İÇİ ŞİDDET” NEDİR?
Ev içi şiddet evde kadına eşinin, çocuğunun, eşinin ailesinin ya da kendi babasının, abisinin, evi paylaştığı erkek arkadaşının ya da eski eşin, eski erkek arkadaşın uyguladığı şiddettir. Yani kadının aynı evi paylaştığı, kendine en yakın hissettiği birey tarafından uygulanan şiddettir. Bu sözleşme kadını en yakınından korumak içindir. Birleşmiş Milletler Kalkınma Programının (UNDP) geçen günlerde yayınladığı rapora göre; Pandemi döneminde kadınlar erkeklerden 4 kat fazla ücretsiz iş yapmış. Kadınların evde yaptığı işler ve sorumluluklarla birlikte ev içi şiddet de artmıştır. 

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun verilerine göre: Nisan ayında öldürülen 16 kadının; 8’i evli olduğu erkek, 1’i tanıdık birisi, 1’i akrabası, 1’i babası, 1’i birlikte olduğu erkek, 1’i eskiden evli olduğu erkek, 1’i kardeşi tarafından öldürülmüştür. 2 kadının ise fail ile olan yakınlığı bilinmemektedir.

İstanbul Sözleşmesi, kadına karşı şiddeti bir insan hakkı ihlali ve ayrımcılık olarak tanımlayan, bağlayıcı nitelikte ilk uluslar arası düzenlemedir. İmzacı ülkelerin yükümlülükleri bağımsız uzmanlar grubu GREVIO tarafından izlenir. 
Sözleşme taraf devletlere 4 ana eksende sorumluluk, görev yükler. 

Şiddetin önlenmesi: Bir birey “bana şiddet uygulanabilir, benim hayatım tehlikede” diye devlete başvurursa; devlet bu bireye şiddet uygulanmasını önlenmek, onu korumakla  görevlidir. Sözleşmeye göre, kadına yönelik şiddet için alınan önlemler aynı zamanda kadınla erkek arasında gerçek eşitliği sağlayacak nitelikte olmalı. 

Şiddetin Mağdurlarının korunması: birey şiddete uğrarsa; devlet şiddete uğradığı andan itibaren mağduru korumak zorundadır.

Faillere yönelik etkili kovuşturma ve soruşturmanın yürütülmesi: şiddeti uygulayan kişi hak ettiği cezayı almalıdır. Yani kravat taktı diye, takım elbise giydi diye; kadın mini etek giyiyor, kırmızı ruj sürüyor, ya da gece sokakta geziyor diye fail ceza indirimi almaz. Almamalıdır. Devlet, şiddeti uygulayanın hak ettiği cezayı alması için etkili soruşturma ve kovuşturma yapıp etkili cezayı uygulamak zorundadır.

Kadına yönelik şiddeti engellemeye dönük politikalar izlenmesi için taraf devletler gerekli yasal ve diğer tedbirleri almakla yükümlüdür. Yani yasalarını kadına şiddeti önleyecek şekilde yapmalıdır. Caydırıcı cezalar koymalıdır. Politikacılar buna dair söylem belirlemelidir. Eğitim sistemi kadına şiddeti engelleyecek şekilde olmalıdır. 

Bu sözleşmenin neresine karşılar anlamıyoruz, anlayamıyoruz? Annesinin dizkapağından tahrik olan ya da 5 yaşındaki kız çocuğu ile evlenilebilir diye düşünenlerin ülkesinde mi yaşamak istiyoruz? Dünyadaki tüm çiçekleri koparabilirsiniz, ama baharın gelmesini engelleyemezsiniz. Dünyadaki tüm çiçekleri koparabilirsiniz, ama çağdaşlığın, aydınlığın gelmesini engelleyemezsiniz, engelleyemeyeceksiniz. Çünkü biz kadınlar varız ve buradayız.