DOLAR 32,3468 -0.04%
EURO 34,9228 0.36%
ALTIN 2.390,06-0,26
BITCOIN 19627163,61%
İzmir
24°

PARÇALI AZ BULUTLU

Yaşar AKSOY

Yaşar AKSOY

12 Mayıs 2021 Çarşamba

KİTAP KURDU KİTABI BULUR

0

BEĞENDİM

ABONE OL

Kitap kurdu kitabı bulur..

Ya da Yahya Hayati Paşa’nın kitapları..

Şair Enveri’nin “Düsturname-i Enveri” isimli manzum eseri, yıllarca sahip olmak için çırpındığım bir hazine değe­rinde devasa kitaptı.. Önce bunu kaydedelim..

Bayraklı’daki muazzam ve metruk Yahya Hayati Paşa Köşkü, 2010 yılı başlarında bir geceyarısından sonra üç ayrı yerden başlayan yangın sonucu yanıp kül oldu..

Hatıralara dalıp gittim..

1992 yılının 10 Kasım günü, Paşazade Ragıp Akatürk ağa­beyin ısrarına dayanamayıp, bir kamyonet tutmuş ve Yahya Hayati Paşa Köşkü’ne gitmiştik. Kapıda bizi sarhoş bekçi kar­şılamış ve içeri sokmuştu. İzmir’in 2 numaralı be­lediye baş­kanı Ragıp Paşa’nın torunu, sevgili dostum gö­bekli, serüven adamı Paşazade Ragıp, şu meşhuuur Yahya Hayati Paşa’nın akrabası idi. Terk edilmiş köşkün içinde pislik içinde kalmış ve üst üste yığılmış kamyon dolusu eski kitabı bana vermek, böylece bir yazara iyilik yapmak istiyordu.. Bir Osmanlı Paşa­sının yaşamı boyunca biriktir­diği muazzam kütüphanesini ne yapacaktım ki?.. Ama köşk ortada kalmıştı ve çökmekteydi, bir gün mutlaka ya­kacaklardı. Bir taraftan içim acıyor, öte yandan bu kadar kitabı eve götürüp ne yapacağımı düşünü­yordum. Köşkün içine girdik, birçok odasında çatı çökmüş, gökyüzü gözü­küyordu, tinercilerin ve sarhoşların buralarda gecelediğine dair izlenim almıştık. Bir oda dolusu ciltli Os­manlıca kitap vardı, toz toprak içindeydiler..

Yahya Hayati Paşa, kısa boylu, Rizeli bir Laz’dı.. İz­mir’in Osmanlı döneminde 3 numaralı belediye başkanıydı. 1894 yı­lında göreve gelmiş, sonra görevini Eşref  Paşa’ya devret­mişti. Karun kadar zengin bir Abdülhamit paşasıydı, jurnalci olduğu söylenirdi, körfezde vapur işletme hakkını alan ilk Müslüman tüccar idi, Karşıyaka, Bayraklı, Karataş, Göztepe, Güzelyalı tahta iskelelerini kurup İngiltere’den istimli gemiler getirt­mişti. Muazzam maden işletme imti­yazları vardı. Burdur Krom Madenleri’ni işletti, palamut ihracatı yaptı, develerle gelen palamutları depolamak için Palamut Hanı’nı inşa etti. Hanın yarısını Hamalbaşı Salih Ağa’ya verdi (Ayşe Mayda’nın babası). Bayraklı dağlarını Ermeni Ptakos’tan satın aldı, Bay­raklı kıyısında Rum mi­mar Andon Gavano’nun nezaretinde 30 odalı köşkünü 7 senede inşa etti, taş ocaklarından kocaman taşları iri kada­nalar sırtında inşaatına aylarca taşımıştı. Bay­raklı padişahı gibi bir adamdı.

Öte yandan fakir fukara dostuydu.. Teberuken (beda­va­dan) okullarda ders verirdi.. Balık avı partileri meş­hurdu, hamsi bulamaz çipuralara eyvallah derdi. Köş­künde deryaya karşı hüzzam döktürürdü.. Yahya Hayati Paşa’nın medyum torunlarından biri (haydi ismini verme­yeyim), ruhlarla görü­şürmüş. Köşkte gizli bir hazine ol­duğu tebliğ edilmiş. Köşkün her köşesini eşelemelerine rağmen bulamamışlar. Ruhlar ye­niden toruna gözüküp, hazineyi bulacak kişinin, daha dün­yaya gelmediğini söy­lemişler. Buna rağmen metruk köşk, de­fineciler tarafından da allak bullak edilmişti, her duvar, her taban kazılmış, bir şey çıkmamıştı..

Yahya Hayati Paşa’nın, Nehir, Gülfem, Mediha, Mev­hibe isimli dört kızı oldu.. Mediha, İzmir’in 2 nolu belediye başkanı Ragıp Paşa’nın büyük oğlu Faik Efendi ile evlendi. Ragıp Paşa’nın diğer erkek evladı Mehmet Ali Bey’in ço­cuğu Talia Akatürk’tür ve beni köşke götüren Paşazade Ragıp’ın cennet  mekan anasıdır, böylece Ragıp isimli biri­nin bu köşke destur­suz benle birlikte nasıl girip çıktığının sebebi anlaşılmıştır.. Yahya Paşa’nın üçüncü kızı Gülfem Hanım, İzmir’in edebiyat evliyası ve üstadıazam, Şair Tokadizade Şekip Beyefendi ile evlenmiştir.

Nerede kalmıştık?..

Paşazade Ragıp ile birlikte koca oda dolusu binlerce kita­bın başında dikilip duruyorduk, değil mi?.. Tiksinerek elimi bir kitap tomarına attım ve en üstündeki cildi çekip aldım.. Üzerindeki parmak kalınlığındaki tozu üfledim..

Çevirip kitabın başlığını okudum..

Türkmen şairi Enveri’nin, Düsturname-i Enveri isimli mil­yarlarca lira değerindeki manzum eserinin aslı, elleri­min ara­sında değil miydi?..

Bu el yazması eserden üç tane vardı, biri Moskova Kü­tüphanesi’nde, biri İzmir Milli Kütüphane’de, üçüncü el yaz­ması kayıptı..

O el yazması, ellerimin arasındaydı..

Bu eser, Ege’nin Selçuklular zamanında Türkleşmesini anlatan tek belgeydi.. Üstelik Türkçe çevirisini annem ısra­rıma rağmen beni dinlememiş çok sevdiği Ahmet Taner Kışlalı, Kültür Bakanı iken, Atatürk İl Halk Kütüphanesi’ne bağışla­mıştı, ama sonra o kitap kütüphaneden kaybol­muştu..

Düsturname-i Enveri, hep aklımın bir köşesinde kal­mıştı..

Şimdi aslı benim avucumun içindeydi..

Paşazade Ragıp’a dönüp, “Haydi gidiyoruz” dedim.. Koca gövdesini sürükledim köşkten dışarı çıkardım, kamyo­neti gönderdik.. Elimdeki tek kitabın önemini anlat­tım ona.. Gerisine gerek yoktu..

Kitap kurdu, kitabını bulurdu..

Veya kitap, kitap kurdunu bulurdu..

Yallah, kafayı çekmeye uçarcasına gittik..

Düşündüm, Yahya Hayati Paşa’nın medyum yeğeni­nin haberini verdiği gizli hazine, acaba bu kitap mıydı?.. Aradan 18 yıl geçtikten sonra geçenlerde kül olan Yahya Hayati Paşa Köşkü’nün alevler içindeki haline gazetede bakarken, işte bunlar aklımdan hüzünle geçti. Gidip kü­tüphanemden Düsturname-i Enveri‘yi alıp göğsüme bastır­dım..

Kitap kurdu, kitabını bulurdu..

Hayatım boyunca böyle oldu..