Ana Sayfa Arama Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Prof. İrfan Palalı

BUGÜN NE Mİ DÜŞÜNÜYORUM?

Bugün, Tanrının (öz Türkçe Tengri) aydınlığı sevmediğini, dolaysıyla aydın kişileri de sevmediğini düşünüyorum. Tanrı karanlığı seviyor, karanlık insanları bağrına basmakta ve liyakattan nefret etmekte. Görünen köy klavuz istemiyor; düşünsenize, uygarlık tarihi boyunca peygamber atadıkları hep ümmi, hep yaşanan toplumun en geri kalmış kişileri. Kimi falan, kimi filan, kimi başka falan filan. Bir düşünsenize o yıllarda Sokrates var, Platon var, karşıda Zerdüşt var, Budha var, var oğlu var. 

Aydınlık, devrine göre okumuş yazmış bilen çok. Ama o kalkıp bunları seçmeyip, başkalarını seçiyor. Neden hiç bir baskı olmadan dinini bırakıp Hıristiyanlığı seçen koca imparatorluğu Hıristiyan yapan İmparator Justinyanus’u seçmez de, Pavlus’la yetinir. Çünkü o yarattığı toplumu kendi kontrol sınırları dışına çıksın istemez herhal. İslam öğretisinde ‘neden yaratıldık’ sorusuna, tanrının canı sıkıldı insanları ona arkadaş olsunlar diye yarattı tezi belki de doğru. İşte böyle böyle düşünüyorum. 

Başkaca burada kemikleşmiş paradigmalardan korkup yazamadığım neler düşünüyorum neler. Zihin bu, sınırı yok düşüncenin ve düşünmenin. Dün yazdığım yazıda eşimin böyle mor eflatun çiçek mi olur dediği kır çiçeğini alıp ona götürmek için yürüyorum, yürürken bir taraftan karşı kıyıda üç dört kuş dikkatime girdi. Flamingoların önünde kıyıda ayakları ıslanmasın diye hoplaya zıplaya yürüyorlar. Balıkçıla benziyorlar, ama bembeyazlar. Hiç beyaz balıkçıl görmemişim. Eğer tahminim doğruysa. Hem de sudan sakınan balıkçıl. Biri uçtu. Takipteyim, bayağı mesafe uçtu ve kondu. Artık sadece balıkçıla benzeyen uzun boynunun zerafetini sezmekteyim. Balıkçıl da bu kadar uzun uçar mı diye aklımdan geçiyor.

Gelelim konumuza: Gerçekten Tengri karanlığı seviyor; öyle olmasa Bruno’yu neden astırsın, neden Hallacın derisini yüzdürsün, neden Ortaçağ'da o kadar kadını cadı diye yaktırsın ki. Evet, bence tanrı karanlık dostu. Dikkat edin bakın, son yıllarda mehdi olduğunu, peygamber olduğunu ilan edenler hep cahil, karanlık kişiler. Siz hiç Gates gibi ufku kocaman bir adamın, Sancar gibi Nobelli bir bilim insanının ben mehdiyim dediğini duyabilir misiniz.

Prof. İrfan Palalı

1950 yılında Şanlıurfa’da doğdum. Tıp eğitimimi tamamlayarak profesör unvanına ulaştım. Üniversite yıllarında başladığım edebiyat yolculuğum, özellikle toplumsal meseleleri ele alan romanlarla devam etti. 2002 yılında yayımlanan "Tehcir Çocukları" adlı ilk romanım, Türkiye’de tabu olan Ermeni sorununu gündeme taşıdı ve büyük yankı uyandırdı. Ardından "Taşların Ağıtı" (2005), "Sünnet Çocukları" (2008) ve "Özgürlük Düşleri" (2016) adlı romanlarımı yayımladım. Şu anda İzmir’in güvenilir gazetesi Demokrat Gündem bünyesinde yeni romanım "Testosteron" üzerinde çalışıyorum.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

twelve + nineteen =

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

TÜMÜ