Ana Sayfa Arama Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Müjdat Çalış
Müjdat Çalış

Cimrilik: Eksilmekten Korkanlar Cemiyeti

Evet, çevremizde pek çok cimri insanla karşılaşmak mümkün. Ancak burada ilginç bir ayrım yapmak gerekiyor: Bu gerçekten cimrilik mi, yoksa güvensizlik mi?

Bazı insanlar harcamaya değil, israfa karşıdır; bazıları paylaşmaya değil, açıkta kalmaya. Ama bazıları da adeta ruhunu bile kredi kartına taksitlendirmiş gibidir — “Fazlası varsa da bende kalsın” duygusuyla yaşarlar.

Cimrilik sadece parayla sınırlı değildir:

Zamanını paylaşmayan,

İltifat etmekten kaçınan,

Bilgiyi kendine saklayan insanlar da bir tür “duygusal pintilik” içindedir.

Belki şöyle özetleyebiliriz: Cimri insan, elindekini kaybetmekten değil, başkasının kazanmasından korkandır.

Ruhunda kilit taşıyanlar

Ne kadar çok cimri insan var. Sadece cüzdanında değil, ruhunda da kilit taşıyanlar. Bir tebessümü, bir selamı, bir dakikasını, bir sırrını bile kıskananlar… Oysa biz, paylaşmadan çoğalmayan bir türüz.

Cimrilik sanıldığı gibi yalnızca paraya dair değildir. En sinsi biçimi, gözle görülmeyen ama her yere sirayet eden şeklidir:

Zamanını kıskanan insan seni dinlemez.

İlgisini esirgeyen insan seni görmez.

Bilgisini paylaşmayan insan seni küçümser.

Duygularını saklayan insan seni yalnız bırakır.

Bu insanlar “fazlası varsa da bende kalsın” düşüncesiyle yaşarlar. Sandıkları doludur ama sofraları eksiktir. İç dünyaları darphane gibi işler ama bir lokmayı ikiye bölmezler. Onlar için vermek kayıptır, paylaşmak ise tehlikedir.

Sanki sevgi azalır, dikkat tükenir, bilgi paylaştıkça yoksullaşır.

Hakikat şudur;

Vermemekle büyüyemezsin.

Paylaşmadan özgürleşemezsin.

Saklayarak çoğalamazsın.

Cimrilik, bir iktisat meselesi değil; bir varlık felsefesidir.

Eksilmekten korkanların kurduğu görünmez bir cemiyettir bu.

Ve bu cemiyetin en büyük sermayesi: başkasının mutluluğunu kıskanmaktır.

Gerçek cömertlik radikal bir eylemdir

Bugün birini affetmek, birine zaman ayırmak, güzel bir söz söylemek bile radikal bir eylemdir. Çünkü gerçek cömertlik yalnızca elini değil, yüreğini de açabilmektir.

Cömertlik, cebinden değil; içinden vermektir.

Halil Cibran der ki: “Vermek, sahip olduklarını vermek değil, kendinden vermektir.”

Yani para bir nezakettir ama zaman bir fedakârlıktır.

Ekmek bir ihtiyaçtır ama anlayış bir lütuftur.

Cimri insan verir gibi yapar ama kendini saklar.

Sana bir çorba ikram eder ama gözlerini kaçırır.

Sana bilgi sunar ama paylaşmanın neşesini yaşatmaz.

Çünkü onun için vermek, bir kazanma umudu değil; kaybetme riskidir.

Cibran’ın dediği gibi, bazıları “vermek” için bekler:

Hak eden gelsin, isteyen gelsin, öven gelsin…

Oysa gerçek cömertlik, karşılık beklemeden akan bir su gibidir.

Bir çiçeğe “neden su verdin” diye sorulmaz.

Cibranî cömertlik dünyayı iyileştirebilir

Bugün dünyayı cimrilik değil, “Cibranî cömertlik” iyileştirebilir:

Kendinden vermeyi bilenler.

Bir bakışını, bir dinleyişini, bir hatırını çok görmeyenler.

İçinden verirken eksilmeyen, hatta çoğalanlar.

Çünkü insan, kendini verince büyür.

Paylaştıkça zenginleşir.

Ve bu çağın en zengin insanı, en çok kendinden verebilendir.

Eksilmeden vermek üzerine küçük bir ilham haritası

Modern insan çok şeye sahip ama çok az şeyden ibaret:

Dolabında yirmi gömleği var ama kimseye sarılmıyor.

Bankada birikimi var ama borçlu bir dostun mesajını açmıyor.

Kütüphanesi zengin ama kimseye yol göstermiyor.

Gözleri dolu ama kimseyle ağlamıyor.

Halil Cibran’ın o sade ama sarsıcı şiiri hâlâ kulağımızda çınlıyor:

“Siz sık sık ‘verecek bir şeyim yok’ dersiniz.

Ama siz varsınız.”

İşte bu çağın en büyük yanılsaması burada başlar:

Kendisini mal zanneden insan, kendi yokluğunu fark etmeden yaşar.

Çünkü Cibranî cömertlik, insanın kendinden bir parça sunmasıdır:

Bir vakit, bir kelime, bir yürek.

Vermek, stoktan satış yapmak değil; canlı dokudan ilmek örmektir.

Gerçek cömertlik “artarsa veririm” demek değil,

“Ben varsam, bir şey var” diyebilmektir.

Yeni Bir Cömertlik Tanımı Gerek

Artık cömertliğin tanımını değiştirmek gerek:

Sahip olandan vermek değil,

Sahip olmadan da paylaşabilmek.

Bazen bunu bir çocuk yapar:

Elindeki tek şekeri ortadan kırar ve “yarısı senin” der.

Bazen bir işçi yapar:

Yorgunluğunu paylaşır, grev çadırında seni karşılar.

Bazen bir yazar yapar:

Ruhunun en kırılgan yerini sana sunar — bedava.

Ve bazen bir susan yapar:

Konuşmak yerine seni dinler.

Zamanını değil, varlığını verir.

Cömertlik, kalpten kurulan bir köprüdür.

Modern çağda her şey fişlidir, etiketlidir, reklamlıdır.

Sadaka taşı geleneğinde kimse kimin verdiğini bilmezdi — cömertlik kimliksizdi.

Şimdi ise yardım bile bir gösteriye, bağış bir PR malzemesine dönüşüyor.

Oysa gerçek bağış, bir bağ kurma biçimidir.

Vermek, bir nesne değil; bir ilişki inşa etmektir.

Müjdat Çalış

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

eighteen − 16 =

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

TÜMÜ