Evet, fakir aristokrat mı, zengin köylü mü?
Bence fakir aristokrat. Klasik Avrupa- Rus edebiyatının romantik klasik roman kahramanları gibi. Mesela ‘Raskolnikov’, örneğin ‘Don Kişot’, mesela mesela koca ‘Dosteyevski'nin bizzat kendisi. Unuttuğum en meşhur örnek ise Sinop’tan ‘Diyogen’.
Hani sayfalarımızda ‘facebook’ soruyor ya, 'Bugün ne düşünüyorsun?' diye. Sabah sabah bu geçiyor aklımdan. Yüksek sesle işte cevap. Fakir aristokrat mı, zengin cahil mi? Fakir aristokrat diyorum.
Karısını hava alanına yetiştirmeye çalışırken kahvaltı hazırlamakta olan İsmail, oğlum, “Bu ülkede dürüst çalışmalarından, örneğin dürüst brokrasiden rahat yaşanacak para kazanılmaz. Örneğin kitaplarından kazandığı para ile aç kalıp sekreter tutan Dostovesky’ler yetişmez, Victor Hugo’nun ‘Kasaba Doktoru’ çıkmaz. Bırak romantizmi, bizi de zehirlediğin yeter, benim tercihim zengin köylü olmak “ diyor.
Bir an düşünüyorum, 'Doğru' diyorum içimden. Bu ülke fakir aristokratlar, liyakatlı dürüst vatandaşlara ancak cenderede yaşama lüksü sunabiliyor. Oysa cahiller, liyakatsizler üç beş maaş cepte, yattıkları şezlongların ön ayakları suda, yanlarında mama gibi sarışınlar güneşleniyor. Üstelik çoğu da n'olur nolmaz diye prof'luğu da kapmış. ( Bizim zamanımızda Malezya’dan Prof'luk kapılırdı. Şimdilerde bizim üniversiteler de zaten zebil.) Biz ise gençliğimizde kamp doktorlukları peşinde, ihtiyarlığımızda ucuz pansiyon arayıp duralım. İsmail haklı mı ne? Bilemiyorum. Namuslu, üretken, insanlığa saygılı bir yaşam mı? Yoksa hırsızlık, yolsuzluk dolu arpa- çarpa bir hayat mı?!
Bilemedim; siz ne dersiniz?
YORUMLAR