Hukuka saygı ve Cemil Tugay

İzmir siyaseti son haftalarda bir “sessizlik” tartışmasının içinde. İzmir Büyükşehir Belediyesi önceki dönem başkanı Sayın Tunç Soyer, CHP İzmir İl Başkanı Şenol Aslanoğlu, İZBETON Genel eski Müdürü Heval Savaş Kaya ve çok sayıda bürokratla ilgili gerçekleştirilen operasyon ve sonrasında tutuklama beraberinde birçok tartışmayı da getirdi.

Bazıları, Belediye Başkanı Cemil Tugay’ı yeterince konuşmamakla, kamuoyunu bilgilendirmemekle suçluyor.

Oysa gerçek tam tersine döndü: Cemil Tugay, tüm gerçekleri anlattı. Hem de kimse üzerine gitmeden, mecbur kalmadan, yüreğini ortaya koyarak.

Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay ulusal bir gazeteye verdiği kapsamlı röportajda, sadece kendisini değil; belediyeyi, partisini ve İzmir halkını ilgilendiren çok kritik konularda net konuştu. Üstelik topu taca atmadan, sorumluluktan kaçmadan.

Gerçi sayın başkandan bilgilendirme toplantısı yapmasını bekliyorduk. Sanırım yakın zamanda bunu da yapar..

“Bu benim kararım değildi, yasal zorunluluktu”

İzmir’de önceki dönem büyükşehir belediye başkanı Tunç Soyer, CHP İzmir İl Başkanı Şenol Aslanoğlu, İZBETON eski Genel Müdürü Heval Savaş Kaya’nın ve çok sayıda bürokratın yeraldığı ve tutuklamaların maalesef gerçekleştiği İzmir operasyonu sürecinin İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay’ın talimatıyla gerçekleştiği şeklindeki iddialar hala dile getiriliyor.

Oysa gerçek çok daha farklı. Tugay, belediyenin iç denetim birimlerinden gelen bulguların, müfettişlerin talebiyle savcılığa iletildiğini ve kendisinin sadece yasal zorunluluğu yerine getirdiğini açıkça belirtti.

Üstelik kooperatif sürecindeki iş ve işlemlerle ilgili usulsüzlük ve mağduriyetlere dair belediye meclis toplantıları dahil olmak üzere iktidar kanadı yetkililerinden de gelen eleştirileri çok net anımsıyorum. O dönemki haberler anımsanabilir.

Hukuka saygılı bir yönetici hatayı örtemez. Aksi durumda asıl eleştirilecek kişi sayın Tugay olmaz mıydı? İddiaları, eleştirileri, kendisine hatta genel merkeze kadar giden mağduriyet tepkilerini görmezden mi gelmeliydi? Kol kırılır yen içinde kalır mi demeliydi?

Ve aslında bugün daha da kapsamlı olarak yaptığı açıklama, sayın Tugay’ın görev anlayışını da gösteriyor: Şeffaflık, hesap verebilirlik ve kamu yararı.

Kooperatif gerçeği: “Göreve geldiğimde zaten durmuştu”

Operasyonun merkezine yerleştirilen kooperatif meselesi konusunda sayın Cemil Tugay açık konuştu. Göreve geldiğinde inşaatların durmuş olduğunu, sürecin hem teknik hem de finansal açıdan sürdürülemez hale geldiğini net şekilde ortaya koydu. Mülkiye müfettişinin talimatı doğrultusunda sözleşmelerin iptal edildiğini, ortada keyfi bir karar olmadığını anlattı.

Yani iddiaların aksine, bir “durdurma” yok, zaten durmuş bir sürecin doğru şekilde ele alınması var. Ve Tugay, mağduriyet yaşayan yurttaşlar için çözüm üretmek adına ciddi bir irade koymuş durumda.

Dürüstlükten geri dönmemek

Tugay’ın açıklamalarındaki en önemli unsurlardan biri, her konuda doğrudan konuşması.

Lafı çevirdiği yok. “Ben bunu yaptım çünkü yasal zorunluluktu” diyor, “Bu süreçte mağduriyetler doğdu, farkındayız, çözeceğiz” deme erdemini de gösteriyor.

Şimdi gelelim operasyon kapsamında tutuklu yargılanan ve şu anda cezaevinde bulunan önceki dönem büyükşehir belediye başkanı Tunç Soyer’in avukatlığını üstlenen deneyimli hakim Murat Aydın’ın geçtiğimiz günlerde yaptığı çok çarpıcı açıklamaya.

Deneyimli hukukçu, eski hakim Murat Aydın da soruşturmanın İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkanı Cemil Tugay tarafından başlatılmadığını çok açık bir şekilde dile getirdi.

Sayın Murat Aydın yaptığı açıklamada bu durumu şöyle açıkladı:

“Bu soruşturmanın başlatıcısı büyükşehir değil. Bu soruşturma İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin şikâyeti ya da başvurusu üzerine başlamış bir süreç değil. Ekranda da görülen nöbetçi Sulh Ceza Hâkimliği belgesine göre; İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’nın Sulh Ceza Hâkimliği’ne yazdığı yazıda, üçüncü olay başlığında İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından yapılan bir suç duyurusundan bahsediliyor. Ancak bu, olayın başlangıcı değil; bu ifade üzerinden çıkan bir tartışma.

İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin başvurusuyla başlamış bir soruşturmayla karşı karşıya değiliz. Tam tersine, bu soruşturma oldukça ironik bir şekilde, babası Ankara’yı parsel parsel satmakla suçlanan, yani eski Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in oğlu olan milletvekili Osman Gökçek’in televizyonda yaptığı açıklamaların savcılık tarafından ihbar kabul edilmesiyle başlamıştır.

İzmir Büyükşehir Belediyesi, seçim sonrası iç denetim süreci başlattı ve elde ettiği raporu savcılığa sundu. Bu rapor, dosyanın içerisine girdi, evet. Ama bu, soruşturmanın Cemil Tugay’ın şikayetiyle başlatıldığı anlamına gelmez. Olay bu değil.”

Bu ifadeler bizzat sayın Soyer’in avukatı sayın Murat Aydın tarafından yapılmadı mı?

Bu ülkede ne yazık ki siyasetçiler çoğu zaman önce inkar eder, sonra inkar ettiklerini sessizce kabul eder. Cemil Tugay ise o zor yolu seçti: En baştan gerçeği söyledi. Bu tutumun İzmir halkı tarafından çok net şekilde değerlendirileceğine inanıyorum.

Algıya karşı gerçekler görülecektir

Öte yandan İzmir’de operasyonun ardından, CHP içinde bir çatışma varmış gibi bir hava yaratmaya çalışıyor. Başkan Tugay bu konuda da çok net: “Bu bir iç hesaplaşma değil, belediye iç denetim sisteminin gereğini yapmasıdır. Birini korumak ya da hedef almak için değil, kamu yararını ve hukuku korumak için yapılmıştır.”

Zaten asıl “algı operasyonu” bu ifadeleri çarpıtmak, bağlamından koparmak ve toplumun vicdanıyla oynamaktır.

İzmirliler gerçeği görür

Cemil Tugay’ın verdiği röportaj, sadece bir “açıklama” değil; İzmir halkına karşı verilmiş bir söz gibi de görülebilir bence; “Ben bu kenti dürüstlükle yöneteceğim, kimseye ayrıcalık yapmayacağım, sorumluluktan kaçmayacağım” diyen bir yöneticinin açık beyanı.

Ve bu kent, gözünün içine bakarak konuşanları, kaçmadan hesap verenleri, her zaman takdir etmiştir.