DOLAR 32,8453 0.21%
EURO 35,2314 0.38%
ALTIN 2.444,14-0,55
BITCOIN 2159946-0,90%
İzmir
38°

AÇIK

üst menü altı

KAMURAN KUMRAL VE NURCAN ÖZDAMAR ANISINA…

ABONE OL
20 Ağustos 2021 14:49
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Erken uyandım. Bugün ağıt günüm. Ağlıyorum. Çalışma odamdaki her eşya da bana katılıyor. Masamdaki manuel sarı telefonum, ilk romanımı yazdığım daktilom, saksıdaki ardıç ağacım 'Doğan', her sabah sohbetine doyamadığım fesleğen hep bir ağızdan "Ağlama, sen sağol, dünyayı değiştiremezsin, dünya hali bu değişmez, sen sağol" diyorlar. 

Maske takmadan bahçeye inmişim; tüm ağaçlar, börtü böcekler, erkenci kuşlar herkes duymuş benim acımı; "Yapma, üzülme" diyorlar. Hepsi ağız birliği etmişler. Koca çınar şey diyor; "Bu yaşa geldin bir türlü alışamadın, her canlı ölecek, bak benim hergün bin yaprağım ölüyor. Hele mevsim hazana dönünce" diyor. "Sen sağol" diyor. Demesi kolay diyorum kendi kendime, demesi çok kolay diyorum. Bir banka çöküyorum; aklımda onlarca yaşanmış kare. Alsancak’taki Şehir Kulübü'ndeyiz, ben, o, Nurcan ve onun büyük oğlu. Yemek yiyoruz. Daha doğrusu rakı- balık- yarenlik seansı. Emekli olduğundan sonraki ilk yemekli buluşma. Ben istedim, Nurcan davet etti. Yaşamını sınırlamış görünüyor, gece boyunca bir duble rakıyı yudumladı durdu, rakının ortasında benden bir sigara istedi, eme eme içti. Rakı kadar olmasa da sigarayı da severdi.

İkisi de yoklar şimdi. Nurcan da, O da. Ağıt boğazımda. Batı'dan esen hafif bir esinti o günün mutlu yaşanmışlığını kucaklamış, yüzüme yüzüme üflüyor, beni teselli etmeğe çalışıyor. Başka bir kare çıkıyor hatıramdan su yüzüne. Yine yemek masası, bu kez kalabalık bir sofra, Çine’deyiz. Bu kez o, bütün ailesi, ben ve benim büyük ailem. Paşa böreği yapmış kaynanam. Çok lezzetli, ender misafire sunulan bir menü. Herkes yumulmuş, tabak tabak yiyor. Ama O elit yer, önünde köşe, kıtır bir parça börek tırtıklıyor; herkes böreğin tarifini isterken, o daha çok rakıdan, politikadan konuşuyor. Ne içiyor ama. Sofrada üç büyük rakı tüketime amade. Yıldız yenge (Yıldız Kenter) ile koyu bir sohbetteler. Yaşanmışlık çok. İçimi acıtan onlarca kareler film şeridi gibi karşımdalar. Dile kolay, o doksan dört, ben yetmiş dört. Baba – evlat gibi. 
Şafak söktü herhal diyorum kendi kendime, bilmiyorum, yoğun ağaçların ortasındayım. "İşte böyle hocam" diyorum, bir varmış bir yokmuş, inanmak istemiyorum ama, sıra bana geliyor. Hayat böyle, yersen diyorum. Ancak öldükten sonra güneş, ay, karanlık, aydınlık doğuyor tekrardan. Hoş onlar da ölecek diyorlar ama, onların ölümüne milyarlarca yıl zaman biçiyorlar. Şu kısa ömürde onları da düşünecek halim yok, kim öle, kim kala. Yirmili yaşlarımda ölüm dediklerinde kendim için de kim öle kim kala derdim. Şimdi önümde bir 14 Mart Bayramı'nda Aysel’le süzülerek dans etmeleri sahnesi var. 

Üniversitede okuduğum yıllarda Kamuran Kumral bir fenomendi benim için. Doktor olunca idolüm olmuştu. Uzmanlıkta baba oldu bana, bize. Önce uygar bir insandı. Sonra ön yargısızdı. Sonra sonra bilge oldu benim gözümde. Bana tarafsızlığı, liberal demokrat olmayı öğretti. Bana Lord Kınros ve  Atatürk kitabını okutmuş, Ata’nın devrimlerine övgüler yağdırmıştı. Uygardı vesselam. Öğrencisine, hastasına, asistanına uygarlık örneği olurdu. Sadece varlığı ile uygarlığa hizmet etmiş bir bilge idi. 
Ben teşekkür ederim Kamuran Hocam.  Öğrencilerin, hastaların, asistanların sana hepimiz teşekkür ederiz, Kamuran Kumral.  
İnsanlık sizin gibi bilgelere çok şey borçlu. Güle güle. 
Işıklarda uyu

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP