‘Sarı yazın öğleden sonra güneşini sırtıma almış, bir taraftan karşı çiftlikten sarı kızla anlaşmaya çalışıyor diğer yandan karşımda yükselen ‘Kosbeyli’ tepelerinin kendi aralarındaki sohbetlerini duymaya uğraşıyorum. Büyükler insanı öne çıkararak boşuna dememiş. “Bir lisan bir insan” diye. Oysa o deyişi ben olsam şimdilerde şöyle geliştirirdim; ’Bir lisan bir canlı’.
İster ağaç, ister dağ, ister hayvan, ister kaya olsun her varlığın bir dili var çünkü. Ne tepelerin dilini ne de bizim sarı kızın 'Möö, möö' diye çağırmalarını çözemiyorum. 'Hadi gelin sütümü sağın' mı diyor, 'Acıktım ben' diye haber mi veriyor bilemiyorum. Orhan’a soruyorum, o da olumsuz anlamda dudaklarını büküyor. İçimden 'keşke evrende tek dil kullanılsaydı' diye geçiyorum; her varlık birbirini anlasaydı. Örneğin, bir dağ, 'Benim şuram yanmaya müsait' diye uyarabilse, örneğin bir tavşanlaorman görevlilerine haber salabilse diyorum. Ama olmuyor işte.
Aslında ortak dil var ama bilen az; maalesef kimse kimse ile sevgi dilini kullanmadan anlaşamıyor. Çoğunluk sevgi dilinden habersiz yaşayıp ölmekte.
Yaradan neden tek dil yaratmamış ki yaratırken diye soruyorum kendime. Tabi cevap imkansız değil ama zor. Belki de gücü yetmedi; belki de o da yeterince evrimleşip sevgi dilinin gereğini düşünmemişti o zamanlar. Milyarlarca yıl önceydi; işi çoktu, kendisi sevgi dilini önemseyecek evrimde değildi muhtemel. Bilinmez ki.
Oysa sevgi dili ile konuşsak, hakkımıza düşene razı olsak, her canlıya düşman bakmasak. Ne Putin Kırım’ı zapteder, ne İranlı koca karısının kafasını keser, ne de Mahsa Amini öldürülürdü. Tek zorluk sevgi dilini öğrenmek. Sevgi dilini anlamak çok zor ama, yaşamda ne kolay ki?
YORUMLAR