Yine ağlıyorum
Ne zaman İstiklal marşımızı okusam ağlarım. Müskebi’de Zeze’ nin mezuniyet töreni bitiminde İstiklal marşı okunuyor yine ağlıyorum. Kendimi tutmaya çalışıyorum, gösteriş izlenimi bırakır diye, olmuyor.
Ağlıyorum
Aklımdan geçenler sebze çorbası misali kah bezelye yuvarlanıyor zihnimde, kah acı biber parçası yakıyor aklımı. Bazen de kişiliğini yitirmemiş bir pirinç tanesi çarpıyor dimağ duvarlarıma.
En sevdiğim çorbadır ‘sebze çorbası’ ; maliyeti ucuz, tadı enfes, birleştirmesi ( United) kolaydır. Üstelik Anadolu, lezzetli sebzeler üreten bir ülkedir. İşte böyle, bir metaforlar hayal ediyorum. (sınırı, sansürü yoktur hayalin.) Ülkem de lezzetli sebzelerden yapılmış gibi; Türk, Kürt , Laz, Çerkez, Göçmen, Arap karışmış bir sebze tarlasıymış meğer. Becerirsen; enfes çorba çıkarmış, misal.
Böyle olsak, Anadolu kazanında kaynasak, birleşsek, herkes kendi rengini, lezzetini katsa bu çorbaya. Bayramlar Kürt ağıtlar, Türk bozlaklar, Göçmen alaylarla şenlense. Kimse savaşmasa, herkes sevişse, selamlaşsa. Vesaire. Hayalin sınırı yok ki, Kılıçtaroğlu da hayal etti, yapmak istedi, olmadı. Ülkeyi barış , birleşme, ‘United Türkiye’ yapmak istedi, olmadı. Çünkü badem bıyıklılar çok, Muharremler Gani, Oganlar 2.5 milyon .
Olmadı. Olmuyor.
Ama enseyi karartmamak gerek; bal gibi de olacak. Ben görmem, Kılıçtaroğlu da görmez ama, bugün mezuniyet töreninde Albayrak taşıyan Torunum Zeze, Ali Kerem Palalı görür. Görecek.
YORUMLAR