DOLAR 32,4097 -0.25%
EURO 34,8328 -0.1%
ALTIN 2.419,18-0,13
BITCOIN 1882900-3,94%
İzmir
23°

AÇIK

üst menü altı

YABANCI DİL ÖĞRENİMİNDE ÜLKE BİLGİSİ VE KÜLTÜRLERARASI YAKLAŞIMIN ÖNEMİ

ABONE OL
25 Kasım 2021 13:01
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Yeni bir dil öğrenmek beynimizde kapalı halde bulunan çekmecelerden birini açmak gibidir. Dünyaya geldiğimiz ilk andan için itibaren içine doğduğumuz kültürün kodlarını; hatta anne karnında belirli bir gelişim aşamasını geçtikten sonra hem dış dünyadaki sesleri ve uyaranları hem de annemizin kullanmış olduğu dili ya da dilleri işlemeye başlarız. Bu da bir çocuğun gramer bilgisine sahip olmadan kurduğu cümlelerdeki öge diziliminin doğru oluşunun bir kanıtı olarak görülebilir. (Türkçe için basit bir ifade cümlesindeki Özne-Yüklem-Nesne dizilimi gibi.)

Peki dil ile aramızdaki bu sıkı bağ bizi yeni bir dil öğrenmeye karar verdiğimizde nasıl etkiler? Bu sorunun yanıtına geçmeden evvel günümüzde kullandığımız dillerin atalarımızın kullandığı ‘dil’ arasındaki benzerlik ve farklılıklardan bahsetmek yerinde olacaktır. Homo Sapiens Sapiens olarak bizler bir dilin sisteminin nasıl çalıştığını ve hangi amaçlara hizmet ettiğini bu alanda detaylı bilgiye sahip olmasak da bilebiliriz. İletişimin eski zamanlarda atalarımız için de çok kıymetli olduğunu, avlanmak, tehlikelerden ailenin diğer üyelerini haberdar etmek, çocuklarını korumaya yönelik tepkiler ve daha birçok alanda kullandıklarını biliyoruz. Sadece sesli ögeler ile değil; aynı zamanda avlanılan hayvanların dişleri ya da kafatasları ile yapılan takı ve kıyafetler yoluyla, duvarlara yapılan hayvan ve avlanma sahnesi figürleri gibi visüel iletişim kanalları ile komünike olduklarını yapılan araştırmalar ışığında bilmekteyiz.

Kavimle Göçü ile farklı coğrafyalara dağılmış olmamız ile dünya üzerinde konuşulan dillerin çeşitliliği ve coğrafyanın da oradaki dile etkisi yadsınamayacak derecededir. Kültürel motiflerin, gelenek-göreneklerin, sosyoekonomik durumun ve siyasal yapının kısa veya orta vadede tesirlerini günlük hayatımızda da gözleme şansına sahibiz. O halde yeni bir dil öğretmekteki hedeflerimiz arasında o lisanın gramer yapısı ve kelime hazinesi dışında ülke bilgisine hâkim olmak, günlük hayatta karşımıza çıkacak durumlar için hazırlıklı olmak gerekir. Tren istasyonunda nasıl bilet alınır? Markette saçımıza uygun şampuan hangisidir? Evcil hayvanımızı veterinere götürdüğümüzde ya da doktora gittiğimizde nasıl iletişim kurarız? gibi hayat akışına içkin olan konularda da hedef dilin ait olduğu ülke ile sıkı bir ilişki içinde bulunmalıyız. Yemek kültüründen sanat aktivitelerine, atasözü ve deyimlerden kullanılan kısaltma türlerine kadar o ülkede yaşamımızı kolaylaştıracak bilgileri toplamalıyız.

Değinilmesi gereken diğer bir nokta ise hedef dilin hangi dil ailesine ait oluşudur. Eğer anadilimiz olan Türkçe (Ural -Altay) ile farklı bir dil ailesine mensup olan bir dili öğrenmek istiyorsak iki sistem arasındaki farklar konusunda dikkatli olmalı ve analitik bir sisteme mi yoksa sentetik ya da yapıştırmalı bir sisteme mi dahil olduğuna dikkat etmeliyiz. Öğrenme aşamasında da ezberleme yönteminden ziyade hedef dilin sistemini çözmeye çalışmak o sistemi özümseme konusunda sağlıklı bir destek sunacaktır. Farklı metotları bir arada kullanıp hem işitsel hem görsel hem de kültürel yaklaşımları entegre etmekte yarar vardır.

Dil sadece harflerin yan yana gelip oluşturduğu kelimelerden ya da belli bir yapıya göre meydana getirdiği cümlelerden değil; aynı zamanda duygulardan, motiflerden ve kendine özgü adetlerden de oluşur.

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP