DOLAR 32,3038 -0.13%
EURO 34,8359 0.02%
ALTIN 2.412,070,79
BITCOIN 2042381-1,79%
İzmir
21°

AÇIK

Prof. İrfan Palalı

Prof. İrfan Palalı

07 Mayıs 2023 Pazar

Olsa olsa Beşiktaş'a amigo olur

0

BEĞENDİM

ABONE OL

Paylaşamıyorlar; açlıktan gözleri dönmüş köpek çetesi gibiler. Ben nasıl bir parça koparırsam bana kardır diye Atatürk’ü paylaşamıyorlar. Göstermelik sahip çıkıp, aslında onun değerlerine saldırıyorlar. 

Bakıyorum, adını söylemekten korktuğum kadim Atatürk düşmanı zat bile konuşmalarında “Büyük Komutan Atatürk' demeye başlamış, kafamı çeviriyorum daha az korktuğum adam müsveddesi, hem de bunak Devlet, “Bunların başları yılan gibi ezilmeli ama çok yaşa Atatürk” demiş. Neler neler, bu günlerde herkes Atatürkçü. Hadi diyelim bunlar kadim Atatürk düşmanları; Ya muhalefete ne demeli. Herkes birbirinin Atatürkçülüğüne burun kıvırmakta. 'O ne ki, ben daha hasım', 'O Ata’yı ne bilsin ki, o mason' , 'Onların hiçbiri Atatürk’ü bilmez, esas ben Atatürkçüyüm' vesaire vesaire diyeni mi diyeyim yoksa Perinçek gibi komik Atatürkçü gibi mi diyeyim, hepsi Ata'nın postunun kavgasında. Aslında bunlar Atatürkçülükle değil, Atatürk bezirganlığında yarışmakta; paylaşamadıkları Atatürk fikirleri değil, Atatürk pazarlaması.

Şimdi de biri çıkmış, 'Benim partim Atatürk çizgisinden kaydı, ben yeni parti kuracağım' diyor. 'Ne zaman kaydı?' diye sorsan, cevap veremez. Çünkü yakın zamanda o partinin Cumhurbaşkanı adayı olmuş 'zat-ı gereksiz'. Görün bakın, bu zatı gereksiz parti kurar, ilk seçimde de ayrıldığı partinin binde bir ahmağının oyunu alır, bir zamanlar çaresizlik içinde hepimizin abartığı kişiliği araba lastiği misali fıss diye söner. Aslında adamda kelle kulak yerinde, illa da bir şey olur. Ne olur diye düşününce aklıma Amigoluk geliyor. Evet adam bu yaştan sonra bile iyi bir amigo olur.

Yürüyorum; dün geceki fırtınadan yorgun çıkmış ağaçların arasında, ellerim cebimde, ehven ehven yürüyorum. Kimi yorgunluktan uyuyor, kimi benim geçtiğimden habersiz sersem gibi sabah keyfine dalmış. Bazıları uyanık, cin gibi bana laf yetiştirmekteler.  İçlerinden bir genç, bir beyaz dut ağacı, yeni dikilmiş; Haddini bilmez bilmez bana laf çakıyor. ( ağaçların arasında da haddini bilmeyeni çoktur) 'Ağa, bugün sinirli ve yorgun görünüyorsun; söyle hele nedir derdin?' diyor. Cevap vermedim geçtim. Gerçekten de Sinan’ın ( o hadsiz ağacın adı Sinan, ben koydum) dediği gibi sinirliyim galiba. Kendimi sabahın dingin yorganının altına sokmalı ve dinlenmeliyim diye düşünüyorum. Karşımda bu geçici sıcağa kanmış, yanılmış bir dal var, gene yeni dikilmiş bir ağacın dalı. Tomuru patlamış, minnacık yaprakları pırıl pırıl parlıyor; tıpkı kundağı yeni açılmış bir bebek gibi etrafa mis gibi taze bebek kokusu saçmakta. Durdum, hiç yapmadığım bir şey yaptım, kenardaki banka küt diye oturdum. Zihnimde Atatürk’ün kalın yün palto içinde karda uzanmış fotoğrafı belirdi. O fotoğrafını çok severim Atam'ın. Bana özgürlük duygusu verir. O fotoğrafa bakıp “Sen neymişsin be abi” diyorum. Paylaşıldıkça büyüyorsun. Ben hep derim: 'Bazı insanlar tanrısal özelliklerle doğar. Ben buna ana rahminde erken evrim' diyorum…