DOLAR 32,1881 0.02%
EURO 35,0288 0.1%
ALTIN 2.501,14-0,35
BITCOIN 22837756,00%
İzmir
27°

AÇIK

Tolga Nasuh Aran

Tolga Nasuh Aran

09 Şubat 2023 Perşembe

BİR BAŞKADIR – 7: SİNAN VE HİLMİ

0

BEĞENDİM

ABONE OL

Demokrat Gündem Gazetesi yayın hayatına başladığından beri çorbada benim de tuzum olsun babında yazı yazmaya karar vermiş. İlk yazımı yazdıktan sonra beğenerek izlediğim Bir Başkadır Dizisinin psikolojik incelemesini yapmaya çalıştım. Filmdeki ana karakterlerin analizini yaparak düşüncelerimi paylaşma fırsatı buldum. Bu yazımda da kalan bir ana karakter Sinan ve yan karakter ama filmin bütününde Jungsever olması sebebiyle Hilmi’ye yer verdim.

Filmler ve diziler, karakterlerin ulaşmak istedikleri hedefler, amaçlar, arzular ve karşılarına çıkan engellerle ilgilidir. ‘Bir Başkadır’da arzular var; hem de çok güçlü ve bazen gizli arzular… Ama aşka kapılıp gitmiş Hilmi’yi dışarda tutarsak karakterler tam olarak ne istediklerinin farkında değiller. O yüzden sorunlarını tanımaktan, tanımlamaktan uzaklardır.

Meryem cenahında, baskıcı bir ağabey, akıl danışılan bir imam ve muhafazakarlığın yeni putları olan evlilik programları ve Çukur dizisi izleme seansları karşımıza çıkıyor. Peri’nin danışanıyla yaşadığı karşıt transfer nedeniyle gittiği psikolog arkadaşı Gülbin ve onun kendi gerçekliği karşımıza çıkıyor.  Bunun yanında köyde tecavüze uğradığı kişinin öldüğü haberini aldığından beri depresyonda olan Meryem’in yengesi Ruhiye, bir barda bodyguardlık yapan Meryem’in abisi Yasin, Meryem ve Yasin’in sürekli feyz aldığı Ali Sadi Hoca ve evlatlık kızı Hayrunnisa, Meryem’in temizliğe gittiği ayrıca Gülbin’in sevgilisi olan Sinan karakteri ekleniyor. Bu zinciri tamamlayan karakterlerden birisi de Meryem’e sürekli Jungdan bahsedip Meryem’e aşık olan Hilmi’dir. Böylece zincirinin tüm elemanları bir araya gelerek toplumsal ötekiyi oluşturmuş oluyor. Daha önce ethos kavramında da bahsettiğim gibi filmde içten içe hiçbir şeyin sandığımız gibi olmadığı mesajı da var.

Bir Başkadır bilinçdışını dolduran söylemleri çok kalın çizgilerle belirtiyor. Farklı kimlik kategorilerine sahip varsayımsal özneler, diğeriyle ilgili beslediği önyargı ile merak uyandırıyor. Arzu ancak Öteki’nin aynasında yansıyanlar temelinde kuruluyor. Ve 24 (dizide Meryem’in eve gitmek için kullandığı otobüsün numarası) aslında hiçbir yerden geçmiyor. Herkes kendi yabancılaşmasının sağladığı konfordan mutlu gibi görünüyor. Meryem’in Sinan’ın birlikte olduğu kadınlarla ilgili algısı, Peri’nin başörtülülerle ilgili algısı, Yasin’in çalıştığı barda eğlenen insanlarla ilgili algısı vs. Öteki’nin söylemini kuruyor. Özne bir anlamda bir gösterenin başka bir gösteren için temsil ettiği şeyden başka bir şey değilmiş gibi anlaşılıyor. Bir başörtüsü, Kürtçe bir cümle, bir yapay çiçek, vs. özne bu gösterenler arası ilişkinin mahallinden başkası değil. Hilmi karakteri aracılığıyla –bazen senarist bu karakter aracılığıyla konuşuyor gibidir- egoya yapılan yatırımın serencamından kurtulup mümkün olduğunca anlam arayışıyla karışan bir arzulama haline gönderme yapılıyor. Bu iki karakter, simgeselleştirilemeyen bir histerik söylemi kurmaya en yatkın karakterler olarak karşımıza çıkıyor.

Bahsi geçen diğer karakterler daha çok kendi yabancılaşmalarının farkına varmak için çeşitli tökezlemeler yaşamak zorunda kalan nevrotikler gibi karşımıza çıkıyor. Yabancılaşmanın konforlu boşluğu örneğin Ruhiye ve Yasin çiftinde üzerine konuşulmayan tecavüz tabusunun doğurduğu depresyon olarak tezahür ediyor. Meryem’de evlilikle ilgili bir simge gördüğünde bayılma refleksinin ortaya çıkması. Ya da Peri’nin danışanı Meryem’in adını eve gelen hizmetçisinin adı Hazal’la karıştırdığında ortaya çıkıyor; Peri’nin annesi de zaten yeni temizlikçilerinin adını bir öncekiyle karıştırmıştı, çünkü hizmetçilerden Özdil’den öğrendikleri kadar “önemli” şeyler öğrenmediği için isimlerinin akılda tutmasına da gerek kalmıyor. Veya Sinan’ın bakışını Gülbin’in gerçek düşüncelerini öğrendiğinde yapıp çoğu iktidarsız erkeklik krizinde olduğu gibi ağlamaklı bir tavırla annesinin evinin yolunu tutmuştu. Bu boşluğu Berkun Oya, Gülbin ve Hilmi karakterleriyle aşmaya çalışıyor. Bu iki karaktere Hayrunnisa da evden başı açık çıkacağını babasına söylediği zaman katılıyor. Diğer karakterler, konforlu yabancılaşmalarıyla yaşadıkları boşluk hissini ancak tökezledikleri zaman hatırlıyor. Bu tökezlemeleri sahneleyen Berkun Oya, dizinin tek analisti diyebiliriz. Dizinin psikologları Peri ve Gülbin yaptıkları analizlerde hep kendi arzularıyla danışanlarının arzuları arasında sıkışıp kalıyor.

Burada yeri gelmişken şunu da söyleyeyim Holywood’da kadın hikâyelerini kadınların anlatması özellikle Hollywood’da neredeyse kurallaşmaya doğru giderken ülkemizde de birçok kadın yönetmenin çok başarılı kadın konulu filmleri varken Netflix Türkiye’nin kadınların erkekler tarafından anlatıldığı Bir Başkadır’ı önümüze sunması beni şaşırttı.

Tek derdi kadınlarla yatmak olan Sinan’a gelince o bırakın “kötü adam” olmayı adeta bir mağdurdur. Sinan’ın hikâyesi açıldıkça anlarız ki bu mağduriyetin arka fonunda onu ölen babasının yerine koyan, komşunun oğlunu, Sinan’dan daha çok benimseyen bir anne, bir kadın vardır.

Meryem kendisi gibi kaygılı bağlanma sorunu olan gündelikçi gittiği ve TV dizilerinde gördüğü plaza yakışıklılarını temsil eden Sinan’a aşıktır. Üstelik onu diğer “rakiplerinden” kıskanır da. “Yatağını topladığı, yemeğini yaptığı, affedersin donunu bile yıkadığı” Sinan ona bugüne kadar bir kere bile olsun bir “Nasılsın?” bile dememiştir. O kadınlara verdiği değerin bir parçasını bile vermemiştir.

Bir Issız Adam’dır Sinan. Bir ilişkide her iki tarafın da kronik, ciddi “ikilemleri, gel-gitleri, çelişkileri, bir an bağlanırken bir an kaçışmaları” varsa yani Kaygılı Bağlanma’ya sahipseler eğer; “Bir gün mutlaka terk edileceğine” dair beklenti asla ortadan kalkmaz. Diğer bir deyişle terk edilme şeması olanlar bağlanamayacağı insanlarla beraber olurlar. Psikolog Gülbinle olan ilişkisi de bu bağlamdadır. Aralarında hep iletişim sorunları ve mesela güç çatışmaları olur. İkisi de birbirlerini kontrol edebilirler. Gülbin’in Sinan’ın evine kendisinden sonra başka bir kadının geleceğini hissettiği için diş fırçasını alma bahanesiyle eve geri dönmesi gibi. Biri ya da her ikisi birden kendini mutlaka çok yalnız hissedecektir, bu duygu hiç bitmeyecektir. Bazen aralarındaki benzerlikleri ve farklılıkları kabul ederlerken bazen de yoğun tartışmalar olur aralarında. Yakınlık, sıcaklık, koruma; tamamen o an’a bağlıdır. Eşe ve ilişkiye bağlılık, sadakat; içlerindeki bağlanma kaygısının çok artmasına bağlıdır. Karşılıklı dayanışma, destek; tamamen o an’a bağlıdır. Asla birbirlerine tam anlamıyla güvenmeyeceklerdir.

Aralarındaki sınırların korunması, birbirlerini herhangi bir durumda affedip affetmeyecekleri vb. de tamamen o an’a bağlıdır. Kıskançlık kesinlikle bitmez. Saldırganlık, şiddet mutlaka olacaktır; ama sözel ya da duygusal olarak.

Sinan profesyonel flörtözlük yapmaktadır. Sürekli cinsel deneyimler yaşamasıyla bir kadını nasıl memnun edeceğini iyi bildiğini sanması, aynı anda çeşitli kadınlarla çeşitli “ilişkiler” yaşaması; böylelikle olası bir terk edilişte yedeğini almış olması,  hiçbirine hiç bağlanmamakla birlikte hiç hayatından da çıkarmamasıdır. Aslında hem sevip hem de öfke duyduğu, nefret ettiği annesinden hiç ayrılamaması ama onu hiç öpmemesi, ve hiç sarılmamasıdır. Güçlüdür, sağlamdır, kırılmazdır, sarsılmazdır ama görünüşte. Oysaki bir üflesen yıkılacaktır. Bağlanma ihtiyacıyla adım atmışken bağlanma korkusu nedeniyle geri çekilme. Bağ kurma; ama ilişkiye başlamama, başlasa bile bağlanmama, bağlanmama ama gitmeme yani hep var olma ama hep de yok olmadır.

Bilinçaltındaki duygusal bağlanma ihtiyacı bilinçüstüne cinsel bağlanma olarak yansıyacağı için de tek gecelikler deneyimleri hiç bitmeyecektir. Asla gitmemekle birlikte asla gelmeme; gerçek bir sevgili, eş olamama, bir eş sorumluluklarını yerine getirememedir tüm bu olup biten.

Peki Meryem’in zaferi? O da, arzu nesnesi olan Sinan’dan vazgeçip gerçek bir romantikte mutluluğu bulmak oluyor. Küçücük bir şey istemişti (yüzük) o ve nihayet ona kavuşuyor. Sonuç olarak arzu nesnesini tavlamayı başardı. Yasin de yoksul ama anlaşılan o da arzu nesnesi olan kadınla evlenmiş. Saf, zeki, becerikli, cefakar ve her zaman hayatın matrağının peşinde koşmayı bilen Meryem ise başta çirkin, geveze, hadsiz ve sıkıcı bulduğu Hilmi ile yetinmek zorunda.

Bu dizi filmin analizinin sonuna gelirken okuyucularımı da psikoterapideki etik ilkelerle de bilgilendirmek istiyorum. Bir psikoterapist karşıt transfer yaşadığında (danışanına karşı olumlu ya da olumsuz bir duygu hissettiğinde) süpervizyon almalıdır. Burada da Peri Meryem’e ilk başta hissettiklerinden dolayı Psikoterapist Gülbin’den yardım almıştır. Çünkü danışanına karşı ayrımcılık yapmama ilkesini ihlal ettiğinin etik dışı olduğunun farkındadır. Ancak danışanıyla psikoterapiye devam etmesi etik ihlaldir. İlk seansta Meryem’in psikoterapiyle ilgili yeterince bilgilendirilmemesi (gördüğümüz kadar, danışma seansını yapılandırmadıysa) etik ihlaldir. Süpervizör Gülbin’in kendisinden süpervizyon alan meslektaşının vakasını Sinan’a bahsetmesi mahremiyet ilkesine aykırıdır ve aynı şekilde Peri ile yaptığı süpervizyon seansını yapılandırmaması etik ihlaldir. Meryem’in ikinci seansa evden börek yapıp getirmesi ve Peri’nin önce reddetmesi sonra istemesi etik karışıklık, bilgilendirme eksiği ve etik ihlaldir. Peri ile Gülbin’in eski arkadaş oldukları izlenimi var eğer öyleyse bu da etik olarak doğru değildir. Öncelikle belirtmek isterim ki izlediğimiz dizilerde yukarıda bahsettiğim etik ilkelere uyma zorunluluğu yoktur. Ben sadece bilgilendirmek için kendi mesleğimiz açısından etik ihlal durumlarına yer vermek istedim, Türk Psikologlar Derneği’nin, Türkiye Psikiyatri Derneği ve Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Derneği   Etik Yönetmeliklerini isteyen inceleyebilir.

Sonuç olarak, beğenerek izlediğim toplumu ve toplumdaki bireyleri konu alan diziyi birbiriyle ilişkili sosyoloji ve psikoloji bilim dalları ışığında analiz etmeye çalıştım. Diziyi izlerken Psikolojiye ilgisi olan her bireyin merak ettiği ve psikopatolojilerini merakla arama butonlarından arattığı psikopatolojiler mevcuttur. Etik ihlalleri yorumlayarak, ruh sağlığı profesyonellerinin mesleklerini her alanında ve her zaman etik ilke ve kurallara göre hareket etmeleri gerekliliğini ve önemini bir kez daha anımsatmak isterim.