İŞLERİ HAKSIZ KAZANÇ!
İçişleri Bakanlığından zaman zaman gelen uyarıda şöyle deniliyor:
‘Telefonda kendisini polis, asker, savcı olarak tanıtıp, ‘Adınız; FETÖ/ PDY/ PKK vb. TERÖR ÖRGÜTÜ SORUŞTURMASINA KARIŞTI’ diyerek para ve altın isteyenlere inanmayın!’
Yani açık ve seçik ‘aldatılıyorsunuz, dolandırılıyorsunuz!’ deniliyor…
Bunlar öyle organizeler ki, sizin hakkınız hakkında kendinizin bile bilmediği konulara vakıflar…
Bu nasıl oluyor?
Sıradan bir güvenlik görevlisine sorsanız bile sizi hayrete düşürecek yanıtlar alırsınız…
Ben de ilave edeyim:
‘Aldatılmam, kandırılmam!’ diyen başına geldikten sonra, ‘Beni bile!’ diyorlar…
Sık sık uyarıyorum ama kaç kişi okuyor, ya da aklında tutuyor…
Tanıdığın profesörler de var, emekli hakım ve savcılar da bu kandırılanlar arasında…
Şimdi bunlar işi azıya aldılar…
Vergi zamanı değil mi?
Örneğin aracınızın parasını internetten cep telefonunuza düşürdüğünüz sözde resmi yere paranızı yatırın bakın nasıl çarpılıyorsunuz…
Önce bir 400 liranızı alıyorlar, arkasından bankamatikten para çeker gibi hesabınızı boşaltıyorlar…
Eğer anında fark ederseniz, ‘zararın neresinden dönülürse kâr!’ diye düşünüp hesaplarınızı banka şubesini arayarak iptal ediyorsunuz, yeni kart ve şifrenizi bekliyorsunuz.
Para kaybınıza, zaman kaybınız da ekleniyor.
Ne diyor Almanlar?
‘Zeit ist Geld!’
Yani ‘Zaman paradır!’…
Kaybettiğiniz zaman geri gelmez…
Bizim de ağzımızdan bu durumlarda tek sözcük çıkıyor?
‘Yazık!’
Bu işleri yapanlar yakalandıklarında bakıyorsunuz, çoğu genç kızlar, erkekler…
Başlarında da ‘Babalar’, ‘Analar!’ var…
Mafia bozuntuları…
Merak ettiğim şu:
Bunları yakalamak o kadar zor mu?
Hukukçu parlamenterler, ya da siyasetçiler öncelikle bu konuyu ele almalılar…
Kendileri hakkında menfaat sağlanacak kararlar ve kanun maddelerinden önce, vatandaşı mağdur edenlere öyle hesap sorulacak yasalar çıkarılmalı ki, bu işi yapan, yaptıran ve göz yumanlar ile görevini savsaklayanlar bir daha ‘Hürriyet yüzü’, ‘Gün ışığı’ görmemeliler.
Katil belki af edilir!
Çünkü; ‘ölen mi, öldüren mi suçlu?’ diye bir ünlü sözümüz var, ezelden bu yana…
Ama hırsızlık, dolandırıcılık, aldatmacalık, bu konularda organize olmak, bir insanın yaşamı boyunca biriktirdiklerini bir anda el koymak, yani çarpmak af edilecek bir durum değildir, benim gözümde de, vatandaşın gözünde de…
Hangi partiye oy veriyorsak, yönetici diye seçtiklerimize dikkat edelim, irdeleyelim ve bunlara mutlaka ‘hesap’ soralım ki, bizim sesimiz olsunlar…
Hâkimler ve savcılara hep çatıyoruz, bu konularda!
‘Neden serbest bıraktın?’ diyebiliyor, düşünüyoruz…
Ama yasaları bilmiyoruz ki!
Bunlar, yani hırsızlar, dolandırıcılar, sahtekârlar emin olun, çıkarlarına olan maddeleri ezbere biliyorlar ve kararın sonucunu da…
Emniyet Genel Müdürlüğü daha doğrusu İçişleri Bakanlığı bu internet ya da ne deniyorsa siber suçlara ağır cezalar verilecek ve anında müdahale ile yakalanacakların işlemlerinin hemen yapılması için önemli ve ciddi çalışmalar yapmalıdır.
Çünkü bu iş bitecek gibi görünmüyor…
Sayıları da, ‘Havadan gelen büyük paralar’ olduğu için suç çetelerine, organize çalışanların sayılarını arttırıyor.
Nasıl ‘torbacılar’ varsa, bunlarda ilk adımlarını atanlar da büyük patronları, organize elemanları için beklenmeden hemen anında savcının, hâkimin karşısına çıkarılmalıdır ki arkaları gelmesin…
Yani ‘korku dağları bekler’ denir ya, bu tipler birini kandırdıktan, aldattıktan bir iki saat içinde karşılarında polisi bulmalılar…
Demek istediğim şu:
‘İş kuyruktan başlansın… Sonra büyük baş işini kendi görmek isteyecek ve o da hemen yakalanacaktır, aylar yıllar beklenilmeden…’
Sistem alt üst edilirse, kuyruktan başlanırsa, mutlaka ve mutlaka baş da ele geçecektir…
Beklemek ve takip etmek, işi uzatıyor…
Yani her taktiğin bir karşı taktiği vardır…
En iyi müdafa da hücümdür…
Bunlara nefes aldırmamak, polisin ihbarı anında değerlendirmesiyle, ‘yıldırım ekip’ ve ‘yıldırım baskınlarla’ olur…
Herhalde bu işin gerçek uzmanları bunu iyi biliyordur…
Teknik ve taktik geliştirmek uzmanlar için zor bir şey değildir.
‘Ben biliyorum’ demekle de bu iş olmaz…
Okumak, yani bu konuda da eğitim şart…
Peki bunu anladık ve biliyoruz…
Ya ‘sanatkarım’ diye geçinenlere ne demeli?
Sanayiye ya da bir işyerine gidin…
Örneğin aracınızın veya araç gerecinizin ufak bir işi için bir vida taktırın…
Ya da biraz yapıştırıcı kullansın..
Kibarlık olarak ‘Borcum ne kadar?’ diye sorun…
Kapı ’50 liradan’ açılıyor…
Daha düne kadar, ‘Canın sağ olsun!’ derlerdi…
Ya da ‘Bir siftah at!’ diye sizi zorlamazlardı…
Bu kadar oda var, dernek var…
Bunlar bunun farkında değiller mi?
‘El insaf!’ diyorum böylelerine…
Aslında ‘insaflar’ yok!
Ama sorsanız, sizden çok daha iyi ve dürüsttürler!
Dürüstlük halkı daha doğrusu müşteriyi aldatmak mı?
Ben de kısaca yanıt vereyim:
‘Bunlar dürüstlük konusunda hem kendilerini, hem de çevrelerini aldatıyorlar. ‘Yatacak yerleri yok!’
Az önce İzmir’de pazardan dönen bir kadın arkadaşımla görüştüm.
Ağız alışkanlığı ‘Fiyatlar nasıl?’ diye sordum…
Yanıt tek kelimelik:
‘Uçuyor!’
Demek ki, bazı yöneticilerimiz sözlerini tutmuşlar;
Baksanıza fiyatları uçurtarak bazılarını mutlu ediyorlar…
Gerisini düşünmek sizin işiniz…
Ben bu tiplere sadece ‘Haram olsun!’ diyebiliyorum, elimden başka bir şey gelmiyor. Dilimden, ağzımdan da bu söz çıkıyor!
YORUMLAR