DOLAR 32,3400 -0.07%
EURO 34,8790 0.06%
ALTIN 2.392,77-0,15
BITCOIN 20565881,19%
İzmir
20°

PARÇALI AZ BULUTLU

üst menü altı

EDEBİYATTA SOL VE SAĞ

ABONE OL
8 Mayıs 2021 00:04
0

BEĞENDİM

ABONE OL

“İçinde yaşadığımız kaotik dünya düzeni siyasetin te­mel unsurlarını da neredeyse unutturdu.. Siyasal yelpazede tutu­culuğun, gericiliğin ve bireyciliğin temsil edildiği sağ ile ileri­ciliğin ve toplumculuğun temsil edildiği sol düşün­cenin yerine türlü güncel yakıştırmalar konuldu. Oysa si­yasal yapının te­meli bu iki kavram üzerine kuruludur.

Bakmayın siz, günümüz sağ siyasetçilerinin ağızların­dan değişim sözcüğünün eksik olmamasına.. Onların derdi, ken­dilerince gerçekleştirecekleri değişimleri vahşi sermaye düze­ninin sürdürülmesi yönünde kullanmaktır, başka bir şey değil.

Oysa sol için değişim, bireyci çıkarların savunulduğu sermaye düzeninin değişmesi, yerine toplumun ve insanlı­ğın çıkarına olan yeni bir düzenin kurulmasıdır.

Sağ ve sol kavramlarının güncel siyasal yaşamdan bile uzaklaşması, edebiyatın da kendi sularında yönünü yitirme­sine, insana ilişkin temel sorunların düşünüldüğü bir alan ol­maktan çıkıp, ticari hayatın ya da gösteri dünya­sının bir par­çası olmasına yol açtı..

Neden böyle olduğunu düşünelim mi?

Edebiyatın ve sanatın işi en genel anlamda insan, top­lum ve dünya üzerine düşünmektir. Bunu yaparken bir bi­limci gibi nesnel gerçek ve yargılardan yola çıkmak yerine henüz gö­rülmemiş ve bilinmeyen gerçeğin peşine düşer. Peşinde koş­tuğu gerçeği anlatabilmek için kurduğu yapı, bulduğu yeni anlatım biçimleriyle heyecan yaratır.

Edebiyatın en temel gerçeklerinden biri de taşıdığı hü­manizm (insan sevgisi) yüküdür.

Bu insan odaklı düşünce ve üretim yapısı edebiyatı is­ter istemez sol düşünceye iter. Çünkü insana ilişkin dü­şünmek, insanın geleceği ve mutluluğuna ilişkin düşün­meyi de birlikte getirir.

Toplumsal düzeninde bireyciliğin en uç noktalarda ol­duğu ABD’nin, edebiyatına baktığınızda, yoğun insan odaklı bir sol yaklaşımla karşılaşırız. Edebiyat tarihinde sağ düşün­celi olarak tanınan Ezra Paund, T.S.Eliot, Knut Hamsun gibi büyük yazarları güncel siyasal düşüncelerin­den ayrı tutup yalnızca yazdıklarıyla değerlendirdiğinizde rahatlıkla solcu olduklarını düşünebilirsiniz.

Bizde de öyledir. Metafiziğin şiirsel yapıya uygun un­surlarına yaslanan kimi başarılı ürünler görülse de, içeriği sağ düşünceyle örülmüş parlak yapıtlara pek rastlanmaz.

Tanpınar gibi büyük bir edebiyatçının sağda gösteril­mesi, ne yaşama biçimine ne de yapıtlarına bakıp varılabi­lecek bir sonuçtur.

Türlü türlü kirlilik içinde yaşamak zorunda olan günü­müz edebiyatçıları, her şeyden önce insan odaklı bir uğraş alanları olduğunu unutmamalıdır.”

Turgay Fişekçi, 1 Aralık 2010 tarihli Cumhuriyet’te Defne Gölgesi başlıklı sütununda bu görüşleri fişek atarca­sına yazıp sundu ve noktayı koydu.

Ne kadar haklı ve doğru, ne kadar bilimsel, ne kadar in­sanlığın tarihi serüvenine tanıklık eden bir yazıdır bu.

Fransa Parlamentosu’nda sağda oturanlara Sağcı, sol ta­rafta oturanlara Solcu denmiş bir zamanlar, böylece bu kav­ramlar ortaya çıkmış. Sağ tarafta kapitalistler, zenginler, aris­tokratlar, Kral yanlıları, yüksek burjuvaların temsilcileri ve şoven slogancılar yerleşmiş. Parlamentonun sol tara­fında ise küçük burjuvalar, işçiler, esnaflar, meslek grup­larını temsil­cileri (ilk sendikacılar), köylüler varmış. O za­manlardan bu zamanlara, tanım pek değişmedi, sağcı den­diğinde paranın egemenliği, solcu dendiğinde emeğin sesi anlaşılmıştır.

Ama edebiyatta bu iş değişebilir. Sağ ideolojiye inanan bir muhafazakar yazar, yazdıklarında yoksulları ve sömü­rüyü canlandırırsa, bal gibi sol edebiyata hizmet etmiş olur.. Yani buna göre, Ahmet Hamdi Tanpınar, Cemil Me­riç, Peyami Safa, Tarık Buğra gibi yazarların, düşünürlerin, romancıların klasik sağ ideolojinin şöhretleri olduklarını bilmemize rağ­men, insan odaklı insancıl ve eşitlikçi yapıt­lar ürettiklerinde, sol edebiyata katkıda bulunduklarını ka­bul edeceğiz.

Tam tersine medyanın son macununa kadar cilaladığı; Emperyalizm’in güdümünde, mistik, küresel, etnikçi, ay­kırı, ayrımcı veya dinci söylemler içeren yazarları, hatta epey şiir­sel romanlar karalayan örneğin Elif Şafak’ı, apaçık sağda ka­bul edeceğiz..

Burada, Turnusol kağıdımız şudur galiba.. Edebiyat, emekçi dünya insanının yaşam mücadelesini mi, yoksa kü­re­sel ideolojinin post-modern temalarını mı tercih edecek­tir? Demek ki insanı tercih ederse sol, küreseli tercih ederse sağ oluyor..

İşte tam burada, “21. Yüzyılın Küresel Edebiyat Kav­ramı”na geldik dayandık.

Müthiş bir konuya giriyoruz.

Yazarken heyecan içindeyim..

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP