“İçinde yaşadığımız kaotik dünya düzeni siyasetin temel unsurlarını da neredeyse unutturdu.. Siyasal yelpazede tutuculuğun, gericiliğin ve bireyciliğin temsil edildiği sağ ile ilericiliğin ve toplumculuğun temsil edildiği sol düşüncenin yerine türlü güncel yakıştırmalar konuldu. Oysa siyasal yapının temeli bu iki kavram üzerine kuruludur.
Bakmayın siz, günümüz sağ siyasetçilerinin ağızlarından değişim sözcüğünün eksik olmamasına.. Onların derdi, kendilerince gerçekleştirecekleri değişimleri vahşi sermaye düzeninin sürdürülmesi yönünde kullanmaktır, başka bir şey değil.
Oysa sol için değişim, bireyci çıkarların savunulduğu sermaye düzeninin değişmesi, yerine toplumun ve insanlığın çıkarına olan yeni bir düzenin kurulmasıdır.
Sağ ve sol kavramlarının güncel siyasal yaşamdan bile uzaklaşması, edebiyatın da kendi sularında yönünü yitirmesine, insana ilişkin temel sorunların düşünüldüğü bir alan olmaktan çıkıp, ticari hayatın ya da gösteri dünyasının bir parçası olmasına yol açtı..
Neden böyle olduğunu düşünelim mi?
Edebiyatın ve sanatın işi en genel anlamda insan, toplum ve dünya üzerine düşünmektir. Bunu yaparken bir bilimci gibi nesnel gerçek ve yargılardan yola çıkmak yerine henüz görülmemiş ve bilinmeyen gerçeğin peşine düşer. Peşinde koştuğu gerçeği anlatabilmek için kurduğu yapı, bulduğu yeni anlatım biçimleriyle heyecan yaratır.
Edebiyatın en temel gerçeklerinden biri de taşıdığı hümanizm (insan sevgisi) yüküdür.
Bu insan odaklı düşünce ve üretim yapısı edebiyatı ister istemez sol düşünceye iter. Çünkü insana ilişkin düşünmek, insanın geleceği ve mutluluğuna ilişkin düşünmeyi de birlikte getirir.
Toplumsal düzeninde bireyciliğin en uç noktalarda olduğu ABD’nin, edebiyatına baktığınızda, yoğun insan odaklı bir sol yaklaşımla karşılaşırız. Edebiyat tarihinde sağ düşünceli olarak tanınan Ezra Paund, T.S.Eliot, Knut Hamsun gibi büyük yazarları güncel siyasal düşüncelerinden ayrı tutup yalnızca yazdıklarıyla değerlendirdiğinizde rahatlıkla solcu olduklarını düşünebilirsiniz.
Bizde de öyledir. Metafiziğin şiirsel yapıya uygun unsurlarına yaslanan kimi başarılı ürünler görülse de, içeriği sağ düşünceyle örülmüş parlak yapıtlara pek rastlanmaz.
Tanpınar gibi büyük bir edebiyatçının sağda gösterilmesi, ne yaşama biçimine ne de yapıtlarına bakıp varılabilecek bir sonuçtur.
Türlü türlü kirlilik içinde yaşamak zorunda olan günümüz edebiyatçıları, her şeyden önce insan odaklı bir uğraş alanları olduğunu unutmamalıdır.”
Turgay Fişekçi, 1 Aralık 2010 tarihli Cumhuriyet’te Defne Gölgesi başlıklı sütununda bu görüşleri fişek atarcasına yazıp sundu ve noktayı koydu.
Ne kadar haklı ve doğru, ne kadar bilimsel, ne kadar insanlığın tarihi serüvenine tanıklık eden bir yazıdır bu.
Fransa Parlamentosu’nda sağda oturanlara Sağcı, sol tarafta oturanlara Solcu denmiş bir zamanlar, böylece bu kavramlar ortaya çıkmış. Sağ tarafta kapitalistler, zenginler, aristokratlar, Kral yanlıları, yüksek burjuvaların temsilcileri ve şoven slogancılar yerleşmiş. Parlamentonun sol tarafında ise küçük burjuvalar, işçiler, esnaflar, meslek gruplarını temsilcileri (ilk sendikacılar), köylüler varmış. O zamanlardan bu zamanlara, tanım pek değişmedi, sağcı dendiğinde paranın egemenliği, solcu dendiğinde emeğin sesi anlaşılmıştır.
Ama edebiyatta bu iş değişebilir. Sağ ideolojiye inanan bir muhafazakar yazar, yazdıklarında yoksulları ve sömürüyü canlandırırsa, bal gibi sol edebiyata hizmet etmiş olur.. Yani buna göre, Ahmet Hamdi Tanpınar, Cemil Meriç, Peyami Safa, Tarık Buğra gibi yazarların, düşünürlerin, romancıların klasik sağ ideolojinin şöhretleri olduklarını bilmemize rağmen, insan odaklı insancıl ve eşitlikçi yapıtlar ürettiklerinde, sol edebiyata katkıda bulunduklarını kabul edeceğiz.
Tam tersine medyanın son macununa kadar cilaladığı; Emperyalizm’in güdümünde, mistik, küresel, etnikçi, aykırı, ayrımcı veya dinci söylemler içeren yazarları, hatta epey şiirsel romanlar karalayan örneğin Elif Şafak’ı, apaçık sağda kabul edeceğiz..
Burada, Turnusol kağıdımız şudur galiba.. Edebiyat, emekçi dünya insanının yaşam mücadelesini mi, yoksa küresel ideolojinin post-modern temalarını mı tercih edecektir? Demek ki insanı tercih ederse sol, küreseli tercih ederse sağ oluyor..
İşte tam burada, “21. Yüzyılın Küresel Edebiyat Kavramı”na geldik dayandık.
Müthiş bir konuya giriyoruz.
Yazarken heyecan içindeyim..
GÜNDEM
05 Mayıs 2024DÜNYA
05 Mayıs 2024GÜNDEM
05 Mayıs 2024EKONOMİ
05 Mayıs 2024EKONOMİ
05 Mayıs 2024EGE
05 Mayıs 2024GÜNDEM
05 Mayıs 2024