Kültür ve Turizm Bakanlığı Cumhuriyetimizin 101. yılında Türkiye Kültür Yolu Festivali isimli bir kutlama programı yaptı. Bu etkinlik kapsamında Son Akşam Yemeği Filmi de ücretsiz olarak gösteriliyordu. 29 Ekim günü saat 14:00 seansında Paribu Sineması Konak Pier’de 2 salonda. Film başlamadan önce izleyicilere patlamış mısır ve su ikramı vardı. 29 Ekim coşkusu ve ikramlardan duyduğumuz hoşnutlukla filmi izlemeye başladık.
Uğur Mumcu’nun “Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak” diye bir tanımı vardır; biraz meraktan, biraz da; ‘yirmi yılı aşkın süre Atatürk hiç anılmazken birden bu film neyin nesidir?’ diye bilgi sahibi olmak için salondaydım. Filmde oyunculuklar çok iyi, ses sıkıntılı. Hatta ilk 20 dakika içinde ekran karardı. Biraz bekledik, özürle yeniden başladı film.
Son Akşam Yemeği Çankaya Köşkünün mutfağında ve köşkün içinde geçiyor. Mutfakta Cumhuriyeti savunan karakter beceriksiz, yeteneksiz, vb. padişahlığı savunan karakter durmuş oturmuş, yetkin, becerikli mi becerikli.
Derken padişahlığı savunan karakterin torunu annesi ölünce dedesinin yanına geliyor. Mutfakta bir telaş, panik: “aman efendim bu kız çocuğunu yukarıdakiler görüverirse….” Sanki Atatürk çocuklara 23 Nisan’ı, gençlere 19 Mayıs’ı armağan etmemiş, birçok kimsesiz çocuğu evlat edinip yetiştirmemiş… George Orwell’in 1984 romanındaki gibi tarihi kendine göre yeniden, yeniden yazma çabaları.
Bu arada padişahlığı savunan Ahir karakterinin sol kolu tutmuyor. Bu kolu Çanakkkale savaşında tutsak düştüğü sırada kaybettiğini öğreniyoruz. Filmde zaman zaman tutsaklığına dönüşler var. Orada da bir İngiliz komutana yemek yapıyor. Komutan ona ‘bu Mustafa Kemal’e dikkat et, güvenme zaferi kazandıktan sonra ne yapacağı belli olmaz’ diyor. Hatta kendisiyle birlikte İngiltere’ye gitmesini, orada komutana aşçılık yapmasını öneriyor.
O yemekte Ahir İngiliz komutanı tavşan yahnisine kattığı zehirli mantarla zehirliyor. Bu 28 Ekim akşamında Ahir anlayıveriyor, komutan nasıl da haklıymış. Baksanıza savaş bitiyor, adam Cumhuriyeti ilan edecek; kula kulluk etmek, sarayın tebası olmak dönemi bitecek. Ahir de hakları olan eşit yurttaş olacak, vay başıma gelene. Dönüp de hatırlıyor şimdi; İngiliz gemisine binip kaçmıyor çok sevdiği, kavgasını verdiği padişah gibi, vah vah…
Filmde konu olan 28 Ekim akşam yemeğini de Ahir karakteri yapıyor. Yemek eski saray porselenleri ile servis ediliyor, hepsi Osmanlı/saray yemekleri. O zaman sarayda balla, tereyağı ile yapılan bu yemeklere savaşta yokluk, yoksulluk çeken vatandaşlar ulaşabiliyor muydu diye düşünmeden edemiyoruz. Örneğin Atatürk rakıyı leblebi ile içermiş.
Bu herhalde yemek bolluğundan değildi. Dönelim son akşam yemeğine; ana yemek mantarlı tavşan yahni. Mantarları Ahir eliyle topluyor. Mustafa Kemal’i ve masadakileri zehirlemiyor. Kurtuluş Savaşının içindeyken bile çıkan onca isyanı, ayaklanmayı tarih yazmasa bunun inandırıcılığı olur muydu bilmiyorum. Velhasıl Osmanlı hanedanından olanlar Mustafa Kemal’i zehirlemiyor, Cumhuriyete gönülsüz de olsalar yol veriyorlar.
Mustafa Kemal 28 Ekim gecesi uyuyamamış, biraz da acıkmıştır. Aşağıya mutfağa inince Ahir ve torununu görüyor. Bu kadar masraf edip film yapılsa, filmde alenen bir şey söylenmeyip karından karından konuşulsa da Atatürk çocuğu seviyor.
Aşçıyı masaya karşısına oturmaya davet ediyor. Yemekler için teşekkür ediyor. ‘Ahir bey’ diye hitap ediyor, ‘siz’ diyor. Ahir karakteri kul değil o masada eşit yurttaş, anlayana… Sohbet sırasında ‘Kurduğunuz Cumhuriyet Osmanlı gibi 600 yıl yaşayacak mı?’ diye soruyor.
Film bitiyor, ekranda film emekçilerinin isimleri akıyor. Bu arada Ahir karakterinin sesini duyuyoruz. Torununa “artık önlüğü çıkardım ben, bundan sonra başka türlü çalışacağım, hep çalışacağım” diyor.
Halen çalışıyorlar, hep çalışıyorlar. Ne dersiniz Cumhuriyet yaşayacak mı?
YORUMLAR