Fotoğraf sanatçılarına ders verecek kadar güzel görüntüleri çeken iki tanıdığım var, bir Ayfer Hanım, diğeri de Banu Hanım…
Her hafta olmasa da, en fazla 10 günde bir görüntülerini paylaşıyorlar.
Sanıyorum böylece günlerinin keyifli geçmesini sağlıyorlar.
Özellikle Ayfer Ü. Hanıma ‘Neden sergi açmıyorsun?’ diye sorduğumu anımsıyorum.
‘Bunları siz seçmediğiniz!’ diyerek şöyle tuhaf bir yanıt vermişti:
‘Doğum yerinizi, cinsiyetinizi, anne – babanızı, ten renginizi, isminizi, kökeninizi…’
Ama fotoğraf çekmeyi ve bunu internet sayesinde meraklılar ve arkadaşlarınla paylaşmayı kendisi seçmiş…
Ben de kendisine, ‘Ama böyle olmayı da seçebilirsiniz!’ dedim, şunları anımsattım:
‘Adaletli olmayı, İyi kalpli olmayı, Dürüst olmayı, saygılı olmayı, ön yargısız ve ahlaklı olmayı…’
Şunu da belirteyim:
Bu yazdıklarımın hepsi Ayfer Hanımda birçok insanımız gibi var.
Hatta, ‘Kitap okuma’, ‘Çocukları sevindirme’ özelliklerini de üzerinde toplayan, ‘öğrenmeye aç!’, daha hiç kimse Avrupa ve dünyanın ünlü kentlerinden haberdar olmadan gezip gören ama hiçbir zaman ‘Ben Paris’te iken!…’ diye lafa başlamayan, kendini hep geliştiren olgun bir dost idi…
Banu C. Hanım ise bir ‘gezgin!’ o da ‘yaratıcı’ özellikleri olan bir gencimiz.
Yazdığım gibi ‘eserlerini’ internette paylaşıyorlar…
Takipçileri olduğum için ben de onların çekimlerini, argo değimle ‘araklayıp’ ya da gerçek fotoğraf ustası Ateş Akkor’un, ‘Çaldım!’ dediği gibi alıyor kullanıyorum…
Bugünün sorun ve sıkıntılarını unutmak için önerim fotoğraf çekip bunu paylaşın…
Sizi rahatlatacak, çevrenize, dünyaya çok daha pozitif gözle bakacaksınız.
Görüşünüz ve bakışınız değişecektir.
Madem ‘internetten’ söz ettik, ben de size bir Çin hikayesini nakledeyim…
Onların da bir noktada bizden farklı olmadıklarını anlatmaya çalışacağım.
*- OKUMUYOR AMA ABONE!
‘Geçen kış işimden çıkarıldım.
Geçimimi sağlamak için gazete dağıtımcısı olarak geçici bir işe girmek zorunda kaldım.
Dağıttığım evlerden birinin posta kutusu mühürlenmişti, bu yüzden kapıyı çalmak zorunda kaldım.
Dengesiz adımlarla yaşlı bir adam olan BayXu, yavaşça kapıyı açtı.
‘Efendim, posta kutusunu neden mühürlediniz?’ diye sordum.
‘Bunu bilerek mühürledim!’ diye cevap verdi.
Garip bir şekilde gülümsedi ve devam etti:
‘Seninle bir konuyu tartışmak istiyorum. Her gün gazeteyi bana teslim ederken lütfen kapıyı çal ya da zili çal ve bizzat bana ver.’
‘Elbette ama bu ikimiz için de sakıncalı ve zaman kaybı’ diye cevap verdim.
Bu düzenleme beni şaşırttı.
O, ‘Sorun değil, her gün evdeyim. Buna ne dersin… Kapıyı çalma ücreti olarak sana her ay fazladan 500 yuan vereceğim’ dedi.
Yalvaran bir ifadeyle ekledi:
‘Eğer bir gün kapıyı çalarsanız ve benden haber alamazsanız lütfen polisi arayın!’
Şok oldum ve ‘Neden?’ diye sordum.
‘Eşim vefat etti, oğlum yurt dışında, ben burada tek başıma yaşıyorum, kim bilir benim zamanım ne zaman gelir?’ diye cevap verdi.
O anda yaşlı adamın buğulu, nemli gözlerini gördüm.
‘Gazeteye okumak için abone olmuyor musun?’ diye sordum.
‘Hiç gazete okumam… Kapı sesi için abone oluyorum!’ diye cevap verdi.
Sonra da ellerini kavuşturdu ve şöyle dedi:
‘Genç adam, lütfen bana bir iyilik yap!
İşte oğlumun yurt dışı telefon numarası…
Bir gün kapıyı çalarsan ve benden haber alamazsan lütfen oğlumu ara ve ona haber ver…’
Ben burada bir konuya dikkat çekmek istiyorum:
‘Eskiden!’ diye başlayan cümlelerin hepsi, ağır özlem içerir!
Çünkü biz ‘eskiden’ çok daha mutluyduk…
Şöyle hafızanızı yoklayın bakın…
*- ÖĞRENMELERİNE YARDIMCI OLUN
Bunu okuduktan sonra arkadaş çevremizde, yalnız yaşlıların da olduğuna inanıyorum.
Bazen, yaşlılıklarında neden hala çalışıyorlarmış gibi sabah ve akşam selamlarını veya WhatsApp üzerinden mesaj gönderdiklerini merak edebilirsiniz.
Aslında bu sabah ve akşam selamlarının anlamı; Kapı Zilini Çalmak gibidir. Bu birbirimize güvenlik dilemenin ve özen göstermenin bir yoludur.
Günümüzde WhatsApp çok kullanışlı ve artık gazetelere abone olmamıza gerek yok.
Vaktiniz varsa yaşlı aile üyelerinize WhatsApp’ı nasıl kullanacaklarını öğretin!
Bir gün onların sabah selamlarını ya da paylaştığı yazıları elinize almazsanız hasta olabilirler ya da başlarına bir şey gelmiş olabilir.
Lütfen arkadaşlarınıza ve ailenize iyi bakın, sabah selamlarımızın birbirimiz için önemini anlayın!
*- ‘GELECEĞİMİZ İÇİN BURADAYIZ!’
İzmir’in Efes Selçuk kentinde bir süredir kazan kaynıyor.
Konu Meryem Ana evi..
Son olarak bugün, Efes Selçuk Belediyesi çalışanları konuştu.
Özetle; ’Geleceğimiz için buradayız, haklarımızdan vazgeçmiyoruz…’ dediler.
Sabah saatlerinde işçilerle birlikte Meryem Ana Evi’ne çıkan Efes Selçuk Belediye Başkanı Filiz Ceritoğlu Sengel, burada yaptığı çağrının ardından şehir merkezine geçerek halka broşür dağıttı.
Başkan Filiz Ceritoğlu Sengel, vatandaşlarla birebir konuşurken ‘Bu hepimizin görevi. Meryemana Evi’ne hepimiz sahip çıkmalıyız, yarın sizleri saat 14.30’da Meryemana Evi’ne bekliyorum’ dedi.
Konuyu, işçiler adına konuşan Efes Selçuk Belediyesi Sanat Yönetmeni Gülhan Ayhan’ın ağzından duyurayım:
‘Bugün burada Efes Selçuk için, çocuklarımız için, geleceğimiz için buradayız.
Bildiğiniz gibi Meryem Ana Otopark gelirleri belediyemizden alınmaya çalışılıyor.
Belediyemizin temel gelir kaynağına göz dikiliyor.
Arkadaşlar bu belediye çalışanları olarak bizlerin maaşlarını alamaması demek.
Ekonomik krizin giderek derinleştiği, zamların günden güne arttığı bir dönemde günü gününe yatan maaşlarımız bizlerin tek dayanağı oldu. Ekonomi bu kadar kötüye giderken, zamlar bu kadar artıyorken şimdi bu tek dayanağımıza da göz diktiler. Bunu kabul etmiyoruz.’
*-
Bu işin siyaseti yok.
Yıllar önce Efes Ören Yerlerinden yüzde 40 pay alan Belediyeden bu pay merkezi hükümet tarafından alındı.
Belediye kaynakları yarıya indirildi.
Şimdi ise belediye kaynakları tamamen ellerinden alınmaya çalışılıyor. ‘Buna sadece biz değil, bütün Efes Selçuk halkı dur demeli. Biz yarın saat 14.30’da yine buradayız, sizler de burada olun. Bizim için, kendi geleceğiniz için, ilçemizin geleceği için’ diyor belediye işçileri…
YORUMLAR