Konuyu ilk olarak ‘Efsane Göztepe’ ve Beşiktaş’ın milli golcüsü Nihat Yayöz’den duydum.
‘Karşıyaka Stadı bu dönem mutlaka yapılmalıdır!’ diye…
Uzun uzun anlattı…
Daha sonra ‘Spor Adamı’ Gazeteci Avni Erboy’un konu ile ilgili uzun makalesini okudum.
‘Gecenin karanlığı yeşil kırmızı aydınlandı’ başlığıyla Yenigün Gazetesi’ndeki köşe yazısında, ‘Stadımızı neden yıktınız?’ diye soran Avni Erboy 2 Mayıs 2015 tarihinde yıkılan stadyumun bugüne kadar olan gelişimini anlatıyor ve şöyle diyor:
‘Burada sadece futbol sahası yoktu!
Karşıyaka İlçe Spor Müdürlüğü, çok amaçlı salon, kulüp idari binası, lokal, restoran, yelken şubesi idari binası, atletizm pisti, kayıkhane, açık basketbol sahası, tenis kortları, soyunma odaları…
Hiç unutmuyorum;
Benim gibi İzmirsporlu Gençlik ve Spor Müdürü dostumuz Bahri Vreskala buraya büyük yatırım yapmış ve yenilemişti.
İşte o dönemde, Türkiye’de esen bir rüzgar vardı; ‘Sağlıklı Yaşam!’ diye…
İzmir’de ilk uygulama alanı da Karşıyaka Stadı idi…
Sabahın erken saatinde Bornova’dan kalktım, saat 06’da yani daha gün doğmadan, toplu taşım araçları bile işbaşı yapmadan Karşıyaka stadına gittim.
Neredeyse tüm Karşıyakalı tanınmış isimler, iş insanları yürüyüş yapıyorlardı.
Şaşırmıştım…
Hatta ‘Merhaba Yaşar!’ diye selamlayanlardan biri de Yazıişleri Müdürüm Güngör Mengi idi…
*- GAZETELERİN MANŞETİ
Şimdi, ‘Nereden çıktı bu Karşıyaka Stadı?’ diyenler vardır…
Yine İzmir’in köklü gazetelerinden Ege Telgraf da, şu manşeti atmış, belki bu sorunun bir yanıtı olabilir?
‘Siyasetin Üzerinde bir konu:
Statyum!’
Yüzlerce, binlerce Karşıyakalı yıkılan stadyumun bulunduğu alanda büyük bir miting düzenlemiş…
Ve CHP’li, AKP’li, İyi Partili Büyükşehir ve Karşıyaka ilce belediye başkan adayları da mitinge katılıp, kazandıkları takdirde stadın yeniden yapılması için çalışacaklarına söz vermişler.
‘Spor’ denilince en önde gelen Spor Yazarı olarak aklıma ilk gelen Metin Aydınoğlu’nun Ege Telgraf’taki tam sayfa hazırladığı spor haberlerini ve günceli takip ederken ‘Karşıyaka’nın Stat İsyanı Bu Mitingde!’ başlığıyla belki de Türkiye’de ilk kez düzenlenen böylesine önemli bir taraftar ve halk mitingini dile getirmiş.
*- FIRSAT BU FIRSAT
Şimdi ben de anlatayım:
Karşıyaka Stadı, aynen Alsancak Stadı gibi bir gecede ya da bir dakikada alınan bir kararla yıkıldı…
Hiç kimse ne olduğunu anlamadı…
Çeşitli yorumlar yapıldı, yazıldı.
Bana göre ise halk yine ikiye bölündü…
Fanatik taraftarlar gibi fanatik siyasetçiler ortaya çıktı.
Özellikle CHP’li İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nu ‘Fırsat bu fırsat!’ diye yıpratmak isteyenler ortaya çıktı.
Aziz Kocaoğlu de, Örnekköy tarafında o zamanlar boş olan bir alana aynen Tire’de yaptığı gibi bir Karşıyaka Stadyumu yapacağını açıkladı.
Bu arada aynı yerde inşa edilecek Karşıyaka Stadyumunun, Örnekköy’e göre çok daha küçük, UEFA standartlarına uygun olmayacağı ileri sürüldü.
Şehir plancılar da, eski yerin kalabalığı kaldırmayacağı iddia edildi.
Bu da günlerce tartışıldı…
Daha doğrusu havanda su düğülerek bu güne gelindi.
*- BENİM OYUM, ‘YERİNDE OLSUN!’
Yine çok iyi anımsıyorum:
Ben ise Beşiktaş’ın İnönü (Dolmabahçe) stadını örnek vererek, Karşıyaka’nın stadının, şimdiki Alsancak ve Göztepe Gürsel Aksel Statlarının oldukları yerde olduğu gibi yapılması gerektiğini yazmıştım.
Bir iki ilgili okuyucum ile bu konuda görüşlerimizi savunan yazışmalar da yapmıştım.
Birincisi;
Yelken Şubesinin bulunduğu sahile geçici iskele yapılarak deniz yolundan yararlanılır taraftar için…
İkincisi ise; şimdi işler daha da kolaylaştı, tramvay yolu da var…
Üçüncüsü; Karşıyakalı taraftar aynen Beşiktaşlı Çarşı grubu gibi hareket eder ve şarkılar söyleyip, oynayarak sahilde birlikte yürüyerek, eğlenerek dağılır.
Projeler de halkın onayına sunulur ve gerçekleştirilir.
Sonuç:
Birlik ve beraberlik olursa, sonuca varılır…
Politikacılar da halkın gücü ve isteği önünde boyun eğmek zorunda kalırlar ya da emekli olurlar.
*- DEVŞİRME OSMANLININ TÜRK DÜŞMANLIĞI !!
Çoğumuz bize çocukluğumuzdan beri Osmanlının torunları olmakla gurur duyarız.
Peki Osmanlı da Türk olmakla gurur duyuyor muydu?
Ya da kendini Türk olarak görüyor muydu?
Bu sorunun kesin cevabı Osmanlı’nın kendini ‘Türk olarak nitelendirmediği’ hatta ‘Türk kelimesinin anlamının’ Osmanlı için bir ‘aşağılama terimi’ olmasıdır.
Osmanlılar için Türk’ün sözlük anlamı idrak-ı bilhak (anlayış yoksunu, cahil) di.
Eğer birçok kişi merak edip Osmanlı belgelerini incelerse Osmanlı hanedanının birçok yazılı belgede kendini Türk olarak nitelemekten itinayla kaçındığını görecektir.
*- HEP ENGELLEDİLER
Gerçek şudur ki;
Osmanlı hanedanı, birazda saltanatının, diğer soylu Türk ailelerince de tehdit edilmemesi için özellikle devletin üst kademelerine ve orduya Türk soylu halkın geçişini tamamen engelleme yoluna gitmiştir.
Bunun yerine devlet adamı ihtiyacını Avrupa ülkelerinden 7 yılda bir ve her bölgeden en az 40 kişi olacak biçimde, 12-15 yaşlarındaki sağlıklı ve akıllı çocukları ailelerinden zorla koparıp enderunda yetiştirerek karşılama yoluna gitti.
Yani bahtsız Anadolu Türklüğüne kendi soyundan gelen bir devlette hem ordu yönetimi olan komutanlık hem de devlet yönetimi yolu kapanmış oldu.
*- TÜRK İDİ, BOĞDURULDU…
Osmanlı Devleti’nin gerileme dönemine kadar son Türk soylu sadrazamı Çandarlı Halil Paşa idi ve oda devşirme kökenli vezirlerin de etkisiyle Fatih Sultan Mehmet tarafından boğdurulmuştur.
Böylece Osmanlı Devletinde başta sadrazamlık olmak üzere üst düzey yönetimi, Türk kökenlilerin elinden çıkıp Hristiyan kökenli devşirmelerin eline geçmiştir.
Zoraki devşirmelerin ortak yönü şudur:
Bu devşirmeler analarından, babalarından, kardeşlerinden, yurtlarından zorla sökülüp alınmış mutsuz kişilerdir.
Daha çocuk yaşlarında aile ve yurtlarından alınmış bu devşirmelerden çok az sayıda olanı Osmanlı’yı ve İslam’ı tam olarak benimsemiş ve hayatları boyunca kin ve nefret duygularıyla dolu olarak bu nefretlerini Anadolu Türk halkına eziyet ederek açığa vurmuşlardır.
*- ‘AMAN’ DİLEYENLERE…
Osmanlı Devleti’ni yöneten devşirmelerin büyük çoğunluğu Anadolu Türklerini sürekli olarak aşağılamışlar, ellerine güç geçtiğinde asıp keserek malını, canını ırz ve namuslarını ellerinden alarak yapmadıkları rezillik bırakmamışlardır.
Hırvat kökenli devşirme sadrazam Kuyucu Murat Paşa, Güney
Doğu Anadolu’da 70 bin Türkmen’i öldürmüş ya da diri diri kuyulara doldurmuştur.
Aman dileyen Anadolu insanına Kuyucu’nun yanıtı ‘Vurun şu pis Türk’ün başını!’ olmuştur.
*- ‘BABAN BİLE OLSA!’
Osmanlı sarayının devşirme yazarlarından Hafız Ahmet Çelebi’nin 1499 yılında yazdığı şiirin bir kıtası şöyledir:
‘Sakın Türk’ü insan sanma,
Bir an bile olsa Türk’le olma.
Türk eline şeker olsa, o şeker zehir olur,
Türk’ün başını keserken, sakın gam yeme,
Baban bile olsa Türk’ü öldür.’
*- ‘AKILSIZ TÜRKLER!’
Fatih Sultan Mehmet’in sadrazamı Mehmet Paşa, Rum çocuğu bir devşirmeydi.
Bu nedenle kendisi ‘Rum Mehmet Paşa!’ olarak anılırdı.
Osmanlı’nın Karaman seferindeki kıyımın ve talanın durdurulması için padişaha yalvarmaya gelen yaşlı Türklere Rum Mehmet Paşa şu yanıtı verir;
‘Nice sızlarsınız akılsız Türkler!
Vatanımın, ırkımın öcünü sizlerden, Karaman ülkesinde almaya muvaffak oldum!’
Osmanlının Anadolu Türklerine yaptığı zulümün listesi daha böyle uzar gider.
Biz ise kendimizi, kendini Türk saymayan hatta Türklüğü aşağılayan bir hanedanın ve devletin torunları olarak görmeye hala devam ediyoruz.
Ne mutlu ki Atatürk ve onun silah arkadaşları, Türk Milletinin en ihtiyacı olduğu anda çıktılar ve bizi Osmanlının köleliğinden, millet olmanın bilincine, atalarımız ve Türk olmamızla gurur duyduğumuz bu günlere getirdi
*- HİÇBİR ZAMAN
Osmanlı hiç bir zaman kendine ‘Türk’ dememiştir, hatta birçok saraylı, şair, ozan Türklüğü reddedici söylemler eserler, şiirler yazmıştır.
Birkaç tespit:
1) Osmanlıda hiç bir zaman resmi dil Türkçe olmamıştır.
Osmanlıca Arapça ve Farsça karışımı bir dil kullanmıştır.
Türkçe konuşanlar sadece kırsaldaki halk olup, Türk sözcüğü sadece Anadolu köylüleri için kullanılırdı
2 Bütün kadın sultanlar, bütün padişah anaları, hep yabancı ırklardan gelmekteydi
3) Anadolu’da öldürülen Türk sayısı, Sadece Yavuz Sultan Selim zamanında 50 bin kadardır.
4)1912 yılında Sebilürreşat dergisinde çıkan bir yazıda; ‘Türk’ deyiminin kullanılması, dinsizlik, kâfirlik sayılıyordu.
‘Türk hükümeti’, ‘Türk ordusu’, ‘Türk ülkesi’ deyimlerinin Osmanlı halkı üzerinde rahatsızlık yarattığı biliniyordu.
5) Osmanlı Devleti’nde kamu ile ilgili belgelerde, Türkçe sözcüğe 1876 Anayasasına değin hiç bir zaman rastlanmadı.
6) İstanbul alındıktan sonra, Osmanlı yönetiminde, devletin en yüksek yürütme organları Türk’e kapalı tutulmuş, devlet adamlarının yetiştirildiği Enderun okullarına Türkler alınmamışlardır.
7) Osmanlı Türkmenlere ‘Etrak-ı bi idrak = anlama kaabiliyeti olmayan Türkmenler’ derdi (bu ibare, Osmanlı döneminde Türkmenler’e yakıştırılan bir ibaredir).
8) Osmanlı şairlerinden Baki’nin, ‘Muhteşem Süleyman’ olarak bilinen padişaha sunduğu bir şiirinin Türkçeleştirilmiş dizeleri şöyle:
‘Her taç yoksulluk ve yokluk ehline baş tacı olamaz.
Ey hoca Türk toplumundan olanın başı kabadır.
Türk, sultan olma yeteneğinden yoksundur.’
Yine bir Osmanlı şairi olan Nef’i ise;
‘Tanrı, Türk’e irfan çeşmesini yasaklamıştır’ demiştir.
YORUMLAR