Ana Sayfa Arama Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Prof. İrfan Palalı

SOSYAL MEDYAYI NEDEN BU KADAR SEVDİK?

İnternet bulunup da hayatımıza girince, insanlar sosyal medyayı özel medyadan çok sevdi. Siz hiç gazete okurken çukura düşen, araba çarpan birini duydunuz mu? Oysa bu kazalar akılİı telefona bakarken hiçte azımsanmayacak ölçüde vuku bulmakta.

Bugün bu neden ki diye düşünüp, kafa yormaktayım. Kendimce cevabım var; sosyal medya insanın egosunu beslemekte hatta şişirmekte de ondan. Düşünsene, kendi seçtiğiniz ya da sizi seçen insanlarla yazışıyor, onlardan gelen beğenme ve yorumları alıyorsunuz. Bu beğenme ve yorumlar hemen hemen hep olumlu oluyor. O da egomuzu besliyor. Kendimden ve yakın çevremden biliyorum. Paylaştığım bir fotoğraf çirkin de olsa yüzlerce beğeni almakta, doğruluğu şüpheli bir öz değiş veya sözde atasözü göklere çıkarılmakta. 'Herkesin osuruğu kendine ciğer kavurması kokar' misali yakınlarla ilgili övünme paylaşımları göklere çıkarılmakta. Örneğin bir torun aktivitesi.
Ayrıca sosyal medyada popülizm yapmakta risk sıfır. Asgari ücret 4 bin lira olsun diyen bir öğretmen hanıma, 'Tamam olsun da sizin emeklilik maaşınızı ne kadara çıkaralım?' diye sorunca cevap yazmamıştı. Sevdiğim bir dostum dün tüm 'Sağlık çalışanlarına 2 milyon 25'er bin lira verilsin' diye yazmış. Bekara karı boşamak kolay örneği gibi . Sanki kendi erk sahibi olsa yapabilecekmiş.  Oysa malzeme ortada, Türkiye’nin gayri safi geliri belli.

İnsanlık yaradılıştan bu yana çoğunlukla okumaktan çok söylenceye bayılır. Bizim sitenin bahçesi düşmana gösterilecek kadar güzel olmuş. Yaradılışın tüm renkleri ortada dans ediyor. Rüzgarın sürüklediği bahtsız yaprakların hışırtılı sesleri rüzgarın uğultusu doğanın senfonisi sanki. Bunların dinlerken ve yürürken bir de doğu ufkunda pasparlak, gözlerinizi kırpıştıran ışıkları ile güneş çıkmasın mı! Bana seyri kaymaklı ekmek kadayıfı gibi doyulmaz geldi. Başlarken dedim ya zordur okumak. O dedi, bu da bunu dedi, öbürü demiş ki, bu böyledir gibi yaşamak daha kolay mı? Kolay. Tüm inançları tüm köklü paradigmaları hep o dedi bu demedi ile kurmuşuz, hala da sürdürüyoruz. En büyük inanç kitabımızı bile kendi dilimizde okumak yerine söylencelerle ezberlemekteyiz. Seviyoruz. Kuran’ı okumamış, Atatürk’ün Nutuk kitabını anlamamış yüzlerce, binlerce din ve Atatürk bezirganını örneklemek hemen şimdi mümkün değil mi?
 

Prof. İrfan Palalı

1950 yılında Şanlıurfa’da doğdum. Tıp eğitimimi tamamlayarak profesör unvanına ulaştım. Üniversite yıllarında başladığım edebiyat yolculuğum, özellikle toplumsal meseleleri ele alan romanlarla devam etti. 2002 yılında yayımlanan "Tehcir Çocukları" adlı ilk romanım, Türkiye’de tabu olan Ermeni sorununu gündeme taşıdı ve büyük yankı uyandırdı. Ardından "Taşların Ağıtı" (2005), "Sünnet Çocukları" (2008) ve "Özgürlük Düşleri" (2016) adlı romanlarımı yayımladım. Şu anda İzmir’in güvenilir gazetesi Demokrat Gündem bünyesinde yeni romanım "Testosteron" üzerinde çalışıyorum.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

2 + two =

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

TÜMÜ