Hafta sonunda İzmir- İstanbul arasında iki kez gidip geldim.
Kaç ay önce, takipçilerimden Kahramanlar çocuğu, önemli bir işinsanı Ertuğrul Kale ‘Bir gidiş gelişinde, ücreti ne ise bana birkaç çeşit Selluka fidesi getir’ demişti.
Hatta ben de Urla Atatürk Mahallesi’ndeki evimizin bahçe köşelerine, değişik renkli Selluka’ları dikme kararı aldım.
Fakat sağlık sorunları nedeniyle çiçekçilere uğrayamadım.
Yani gençlik ve okul arkadaşım, meslektaşımın dileğini bir türlü yerine getiremedim.
Bakalım önümüzdeki günler ne gösterecek?
*- FREN YAPARAK!
Sizlerle paylaşmıştım, kaç ay önce çok dikkatli davranmama rağmen Manisa’da sözde radara yakalandım.
Memura, ‘Kardeşim Manisa plakalı araçlarla konvoy halinde gidiyoruz, isterseniz hızınızı bir tık düşürün, ‘Sizi nasıl korna çalarak, selektör yaparak, ağıza alınmayacak sözlerle nasıl taciz ediyor!..’ tanık olursunuz, denemek serbest. Ayrıca kaldırımdaki radarcı trafikçileri de gördük ve selam verdik. Ama siz, önümdeki Manisa plakalı araçları önce durdurdunuz, sonra onlara yol verdiniz, gönderdiniz beni kenara çekip, ceza makbuzunu imzalattınız, şaşkınlığımdan yararlanarak…’ deyince şöyle demişti:
‘Onlar bildiklerinden frene basmışlardır!’
*- ANLADIĞIM ve BİR GERÇEK
Yani beni böylece aydınlatmış oluyordu, konvoy halinde, arka arkaya aynı hızla gittiğimiz araçlara neden ceza kesilmediğini…
Demek radarından şüpheye düştüğümüz bir trafik aracını görünce bir saniye de olsa frene basmalıymışız…
Artık bu ‘selam’ mı oluyor, torpilli ‘çakarlı araç’ anlamına mı geliyormuş, tam anlayamadığım…
Anladığım, bu ‘radar’ konusu ile cebimizin çok zarar göreceği…
Anladığım, daha doğrusu dinlediğim son haber şu;
Bilmem kaç tane hatalı olduğu belirlenen trafik levhaları yerlerinden sökülmüş, yani iptal edilmiş…
Bu yeni son haber…
Üşenmeyen benim beş ay kadar önce yazdığım öneri yazımı okusun…
Özellikle şehir içlerinde ve şehir geçişlerindeki trafik ‘Hız levhalarının’ hatalı olduklarını, bunların sökülmesi gerektiğini ve nedenlerini uzun uzun örnekleriyle yazmıştım.
Hatta bir gün sonra da ‘Karl Benz’ tarafından, kızının adını verdiği ‘Mercedes’ aracına, ‘şehir turu’ için Belediye Meclis üyelerini davet ettiğini yazmış şöyle demiştim:
“At arabaları Mercedes’i geçtikçe, meclis üyeleri sinirlenmiş ve ‘Bu icat (araç) daha hızlı gidemiyor mu?’ diye sorduklarında, ‘Tabi gider, nasıl biz at arabalarının tozunu yutuyorsak, biz onlara toz toprak içinde bırakabiliriz, ama yapamayız!” yanıtını vermişti.
Bu kez, ‘Hadi göster!’ diye söylenenlere, ‘Yasayı çiğneyemeyiz. Kararı ve hız sınırını siz verdiniz!?’ deyince, istediğini almıştı….
Nasıl mı?
Belediye Meclisi, Karl Benz’in istediği hız sınırını yeniden ele alarak, düzeltmeye gitmişti.
Bu anlattığım da gerçek…
*- UYUYORLAR
Anımsadığım kadarıyla, TBMM’den geçen kararda, otoyollardaki hız sınırları artırılınca, kent içi yollar ve geçişlerdeki yetki yerel yöneticilere bırakılmıştı.
Bildiğim kadarıyla hiçbir belediye yetkilisi ve meclisi, şehrin durumuna göre bir karar da almadı, tabelaları da kaldırmadı.
Sadece Karayolları, yollardaki trafik işaretleme ve tabelaların yenilenmesini önemli derecede ele almıştı.
Az önce belirttiğim gibi, Bakanlık da bu konuda kollarını sıvamış.
Karayolları ve medya ile işbirliği yaparak söküm ve yenileme çalışmalarını ele almış.,
Yani tuzaklar artık olmayacak…
Ben de ‘acaba?’ diyorum…
Yargıtay ne karar almıştı?
‘Radar’ yazılı tabelalar kaldırılacak, sadece görevli memurlar, işbaşında olduklarında, ‘radar kontrolü’ yazılı sabit uyarı levhaları yerine, zaman aralığı içinde ‘geçici’ uyarı levhalarını koyup, merkeze dönüşlerinde ise kaldıracaklardı…
Mühim olan ‘ceza kesmek’ değil de ‘uyarı’ yapmaktı!
Ama…
*- HAFTA SONU
Ama ben hafta sonu İzmir- İstanbul- İzmir yolunda, neredeyse her trafik uyarı ve ikaz levhalarına yeniden monte edilmiş, sabit, ‘Radar kontrolü’ ek levhalarını gördüm.
Belli ki, ‘Hız nedeniyle’ kazalara mani olmak için…
Ama bu yasalara aykırı, uygun değil…
Yine bir zamanlar ‘otoban değil oto yol!’ yazımda, Almanya’dan örnek vermiş, otobanlarda hız sınırının olmadığını, bu yüzden zengin ve şımarık özellikle Arap gençlerinin son model, çok pahalı otomobilleriyle yarış yaptıklarını anlatmıştım.
Bu arada Trafik cezaları ile ilgili düzenleme belli oldu.
Şöyle özetleyeyim:
*- 90 GÜN EHLİYET İPTALİ
TBMM Genel Kurulu, trafik cezalarının artırılmasına ilişkin Karayolları Trafik Kanunu’nda değişiklik teklifini ele alıyor.
Yerleşim yeri içindeki hız sınırını belirlenen limitlerin üzerinde aşan sürücülerin ehliyetleri, 30 ila 90 gün arasında geri alınacak.
Ağır vasıtalar için takograf, taksi araçları için ise taksimetre kullanımı zorunlu hale getirilecek.
Yerleşim yerlerinde hız sınırını 46-55 km/saat aşan sürücüler 30 gün, 56-65 km/saat aşanlar 60 gün, 66 km/saat üzeri aşanlar ise 90 gün ehliyetlerinden mahrum kalacak.
Geçiş üstünlüğüne sahip araçlara yol vermeyen sürücülere 15 bin lira ceza kesilecek.
Acil durum araçlarına yol vermeyen sürücülere 46 bin lira ceza ve 30 gün ehliyet iptali uygulanacak.
Yarış yapan sürücülere 46 bin lira ceza ve 2 yıl ehliyet iptali verilecek.
Ölümlü veya yaralanmalı kazalarda olay yerinden izinsiz ayrılan sürücülere 1-3 yıl hapis cezası öngörülüyor.
Trafikte ‘saldırı amacıyla’ ısrarlı takip veya araçtan inmek: 180 bin TL ve 60 gün ehliyete el konulması.
‘Dur’ ihtarına uymamak: 200 bin TL
Araç kullanırken telefonla konuşmak: 5 bin TL
Emniyet kemeri takmamak: 2 bin 500 TL
Ehliyetsiz araçlar kullanmak: 40 bin TL
Ehliyet iptal edildiği halde araç kullanmak: 200 bin TL
Makas atmak: 180 bin TL
Drift yapmak: 140 bin TL
Ambulansa ve itfaiyeye yol vermemek: 46 bin TL
Sahte plaka kullanmak: 280 bin TL
Alkollü araç kullanmak: 25 bin TL
Ölümlü veya yaralanmalı kazalarda olay yerini terk etmek: 46 bin TL ceza ile 3 yıla kadar hapis…
*- DİKKAT ÇEKEN
Belki içimizden, bağrı yanıklarla, bazıları, örneğin ‘Alkollü araç kullananlara verilecek ceza için ‘ohh’ diyordur.
Belki de, ‘Az bile!’ diyorlardır, benim gibi…
Fakat başka gözle bakanlar da var, yeni ceza kuralarıyla ilgili…
Şöyle diyorlar:
‘Trafik cezası değil bunlar, halkı soymak için verilen kararlar!’
Umarım yetkililer bu konuda da bizi aydınlatırlar.
Az önce ‘alkollü şoför’ için düşünceleri anlatmaya çalışmıştım.
İlave edeyim:
“Bence alkol kullanan sürücünün ehliyetine el konulması, bir de en ağır cezayı vereceksin bu bir…
Ayrıca: Avrupa sistemi sürücü belgesi geriye verilmemesi tekrar imtihana tâbi tutulması gerekir, bu da iki.
Ben de halk arasında kendimce bir sözlü anket yaptım:
“Bunların çoğu caydırıcı cezalar değil, hala para ile çözüm aranıyor.
Ömür boyu ehliyetine el koy, hapis cezası ver (ama adam kayırmadan) sonra bak bakalım, drift atan, ambulansa yol vermeyen, itfaiyeye yol vermeyen kaç babayiğit kalıyor yollarda!…
Hemen herkes ‘alkollü araç kullananlara’ takmış gibi…
Örneğin, “Zenginlerin yaptığı tek trafik hatası alkolle araç kullanmaktır oda 25 bin çok az onlara acı verecek bir miktar olmalı 400.000 tl gibi şoför tutup sgk gibi masrafların x4 olması uygun olurdu.
içen yanında şoför getirmeli….”
Bir başka görüş ise şöyle;
“Cezaların içinde en düşüğünde alkollü kullanmak, ‘alkole devam’ demek istiyorlar galiba!”
Bir tane daha ekleyeyim:
“Bence en büyük ceza;
Gece uzun farları yakarak yol alanlara ve ısrarla Şahin’e Çin malı zenon far takana.
Ve en önemlisi sağdan geçen motorlara yazılmalı… Veya eğitim verilmeli!..
Bizim ülkede, ‘sağdan sollama’ ya da ‘!’Dalama yapılmıyor diye rezillik başı almış gidiyor!…”
*- EĞİTİM, EĞİTİM, EĞİTİM…
Milli Eğitim’de yine bir tartışma başladı.
Bakanlık, ‘Eğitim sisteminde yine bir değişikliğe gidiyor.
Söylenen, ‘Halk böyle istiyor!’
Neymiş; İlk, orta ve lise dönemlerinde, daha doğrusu Yüksek Eğitim öncesinde yıllara tırpan vurmak.
Yani azaltmak…
Çocuklar nasıl okulu ekecek, yani gitmeyecek, ya da derse girmeyecekleri günleri iple çekiyorsa, anladığım kadarıyla durum böyle.
Kim yapıyor ya da yaptırıyor bilmiyorum:
Anketör soruyor belli yaşın üstündekilere;
‘Çocuk için eğitim mi önemli, yoksa annesinin yanı mı?’
Bunun gibi birkaç ‘tuzak!’ sorular da var…
Ben ‘eğitim… eğitim… eğitim…’ diyorum…
Bunu yıllar önce duymuş ve yazmıştım
Tony Blair isimli bir İngiliz vardı.
Başbakan olmak için yarışa girmişti.
Seçimlerde, üç maddelik programını açıkladı:
‘Eğitim…eğitim… eğitim…’
Yani üç madde aslında bir madde idi:
‘Eğitim…’
Napolyon nasıl, ‘Para… Para…. Para…’ demişse, İngiliz de ‘Eğitim, eğitim, eğitim..’ demişti.
Ne mi oldu?
Tonny Blair seçimleri açık farkla kazandı…
Hem de iki devre…
Belki şu an adını hatırlayan da yoktur, ama tarihe ‘İngiliz eğitimini ve okullarını düzeltmekle’ geçecek…
Şu anda eğitimde, Türkler dahil dünyanın dört bir yanından binlerce, belki de milyonlarca öğrenci geliyor…
Büyük paralar bırakıyorlar İngiltere’ye…
İzmir’de bu konu ele alınıyor:
‘Üniversiteler kenti’ olmak için önemli adımlar atılıyor.
Şimdi bu konuda, eğitim konusunda bir bilineni anımsatayım:
‘Dünyada örnek alınan en iyi eğitim modeli Finlandiya sistemiymiş.
Ve okullarda kahraman bir asker, halkını esaretten kurtaran cesur bir adam ve şahane bir Başöğretmen olarak bir Türk anlatılırmış…
İşte o kişi Atatürk’müş!…”
Bu konuda daha ne anlatayım?
*- ÖĞRENMELİYİZ
Dünya ‘posta günü’ hem bir edebi tür, hem de iletişimin en köklü biçimlerinden biri olan ‘mektup teması’ anılarak, işlenerek kutlandı.
‘Zamansız Satırlar’ adı verilen etkinliklerde, önce Türk edebiyatının unutulmaz mektupları ele alındı, ardından ‘mektup yazma’ atölyesinde duygular ve edebi yaratıcılık kalemle buluşturuldu.
Bu tür ücretsiz etkinlikler umarım tüm belediyelerimizde yaşama geçirilir.
Geçenlerde ‘Tebrik kartı’ yazma konusu da birçok kentimizde gruplarca ele alınmıştı.
Bunlar güzel etkinlikler, aynen ‘okuma odaları’, ya da ‘kitap günleri’ gibi…
Okumada sınıfta kalıyoruz, bari yazmayı öğrenebilsek…
*- DAYANIŞMAYI BÜYÜTECEK
İzmir medyasının deneyimli ismi Gazeteci Halide Demir Polatlı, İGC Yönetimi’nde meslek etiği ve dayanışma vurgusu yaptı.
Son yapılan İGC Genel Kurulu’nda yedek listeye en yüksek oyu alarak seçilen Gazeteci Halide Demir Polatlı, yeni dönemde asil üye olarak yönetim kurulunda yer aldı.
Gazetecilik mesleğine İzmir’de Cumhuriyet Gazetesi ile adım atan Halide Demir Polatlı; NTV, Yenigün Gazetesi, İhlas Haber Ajansı (İHA), Haber Ekspres, Egepostası gibi ulusal ve yerel birçok medya kuruluşunda muhabirlikten haber müdürlüğü ve yayın yönetmenliğine kadar birçok görevde bulundu.
Deneyimli gazeteci Halide Demir Polatlı son olarak kurucusu olduğu ve beşinci yılına giren Demokrat Gündem Gazetesi’nin Genel Yayın Yönetmenliği görevini sürdürüyor.
*- POLATLI’DAN DAYANIŞMAYA KATKI SÖZÜ
Kadın medya işvereni olarak İzmir’de dijital ve yazılı olarak faaliyetini yürüten Demokrat Gündem Gazetesi’ni İzmir medya ekosistemine kazandıran Halide Demir Polatlı, İGC Başkanı Dilek Gappi ve yönetim kurulunun diğer üyeleriyle birlikte mesleğin etik değerlerine, ifade özgürlüğüne ve meslek dayanışmasına yönelik çalışmalarda katkıda bulunma sözü verdi.
Deneyimli kadın gazeteci Halide Demir Polatlı, “Gazetecilik mesleği bugün, hem ekonomik hem de ifade özgürlüğü açısından ciddi zorluklarla karşı karşıya. İzmir Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu’ndaki bu yeni görevimde, özellikle genç meslektaşlarımızın desteklenmesi, işsiz gazetecilerin sorunlarının görünür kılınması ve mesleki dayanışmanın güçlenmesi için cemiyetimiz bünyesinde de sürdürülen tüm çalışmalara katkı sunmaya hazırım.
Gazeteciliğin saygınlığına, etik ilkelerine ve özgür basın mücadelesine inanan biri olarak, bu sorumluluğu büyük bir ciddiyetle üstleniyorum. Genç gazeteciler ve meslek büyüklerimizin desteğiyle hep birlikte dayanışmayı büyüteceğiz” ifadelerini kullandı.
Demokrat Gündem Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Halide Demir Polatlı’ya yeni görevinde başarılar diliyor; tarafsız, eşit, mesafeli ve saygılı yayıncılık anlayışı doğrultusunda basın meslek ilkelerinin yaşatılması için çalışan tüm meslektaşlarımıza teşekkür ediyorum.
YORUMLAR