Önümüzde ki gelecek seçim, tatlısına, tuzlusuna, ekşisine, hatta kokmuşuna bakmadan birlik zamanı.
Yürüyorum, düşünüyorum. 'Aradaki fark nasıl kapanır?' diye hesap peşindeyim, ama bedbinim. Aklımın ortalama değerleri bu oluşturulan yarık kapanmaz; bu fark, istediğine girerim bir mucize olmasa kapanmaz diyor. Kızıyorum aklımın averaj değerlerine. Kabullenmek zor gerçeği. Nedir kapanmayacak olan; önce onu söyleyeyim. Cahil cühela ile, az da olsa biat kültüründen uzaklaşmış aydın, az aydın, sidik zoruyla aydın arasındaki fark kapanmayacak olan. Hayatında hiç okumamış, atadan gelen söylencelerle yaşayanlarla, dediğim gibi az da olsa okuyan arasındaki fark ayağımızı da kırsak kapanmayacak.
Beynim zonkluyor. Gökyüzünün katıksız uygar duruşunu izliyorum. Sabah sessizliğinin gürültüsünü dinliyorum; hemen sağımdan bir grup flamingo kanat çırparak havalandı, grup halinde belli bir çizgide yükselirken küçülüyorlar. Kanatlarının altındaki kırmızılar kaybolup, nokta haline dönüşüp, gözden kaybolana kadar onları izliyorum. Göğün maviliği, onların akıl almaz özgür uçuşları ile ferahlıyorum. Tahminen on dakika sonra doğudaki dağların arasından güneş pırtlayacak. Onu seyredeceğim. Bayılırım güneşin doğuşuna, onu her gün yeniden doğan saf bir bebek gibi düşünürüm. Batarken ki kirlenmiş hali hiç umurumda olmamıştır. Rakı olmadan, kafayı bulmadan pek seyretmem.
Her neyse dönelim klavuz istemez gerçeklere. Gerçek ne? Gerçek 20 yıldan bu yana başı sonundakinden de cahil bu güruh tarafından az da olsa, kaplumbağa hızıyla da olsa ilerleyen bu toplumun Atatürk Cumhuriyeti'nden yasaklarla dolu bir İslam cemahiriyesine doğru hızla kırbaçlanması. Yine gökyüzüne sığınıyorum. Göğün uygar maviliğine dalıyorum. Ve dönüyorum içime; hayallerime, dop dolu olsun istediğim hayallerime. Bende hayal gani.
Düşünsene diyorum, Türkiye’de her yıl 40 milyon kitap satılıyormuş, devlet her iki vatandaşından birine bir 'Küçük Prens' hediye etmiş, dağıtılmak için on milyon 'Şeker Portakalı' basmış. Gazete fiyatlarına yarı yarıya destek veriyormuş, hatta yetmemiş isteyene George Orwell’in '1984' kitabını bedava dağıtıyormuş. TV'ler 'eskiler' proğramı yapıyor, pandemide içki yasağı getiren görevlilerin yüzünü dumanlıyor, polisin kamu görevi özel hayatıdır diyen cahil bir yöneticiyi adını vermeden ayıplıyormuş. Hayal bu ya, ya tutarsa! Bak, el alem hayal etti 2027 uzay proramını açıkladı. Uzaya 400 kişilik otel inşaatı. Kemal Tahir, 'Hayatında bir kitap, tek bir kitap okumuş, hatta kitabı anlamamış birinin kafasında bile cevap arayan en az 10 soru oluşur' diyor. Nedelim? Birlik olalım, 'onun kaşı kara, bu lider değil, bu eskiden Atatürk duşmanıydı, bunlar onlardan ayrılanlar, onlar gibidirler, bu hizipçi' demeden birlik olalım ve sidik zoruyla da olsa kazanalım. Yoksa gidişat “İslam Cemahiriyesi”, benden söylemesi…
News
