DOLAR 32,5060 0.16%
EURO 34,7761 0.13%
ALTIN 2.490,271,15
BITCOIN 20701334,62%
İzmir
20°

PARÇALI AZ BULUTLU

üst menü altı
Neptün Soyer'den MEB'e okullarda 'ücretsiz yemek dağıtımı' çağrısı: 'Gelin birlikte yapalım'

Neptün Soyer'den MEB'e okullarda 'ücretsiz yemek dağıtımı' çağrısı: 'Gelin birlikte yapalım'

ABONE OL
21 Mayıs 2023 19:08
Neptün Soyer'den MEB'e okullarda 'ücretsiz yemek dağıtımı' çağrısı: 'Gelin birlikte yapalım'
0

BEĞENDİM

ABONE OL

İzmir Köy Koop Başkanı Neptün Soyer, Demokrat Gündem Gazetesi aracılığıyla başta Milli Eğitim, Tarım bakanlıkları olmak üzere valilik, kaymakamlık gibi resmi kamu kurumları ve yerel yönetimlere işbirliği çağrısında bulunarak, ekonomik kriz nedeniyle yetersiz beslenme riski altındaki okullarda tüm çocuklara ‘bir öğün ücretsiz yemek’ verilmesi konusunda Köy Koop bünyesindeki tüm kooperatiflerin işbirliğine hazır olduğunu söyledi.  Gazetemizin bir süredir yayına sunduğu Bir Buçuk Derece adlı podcast yayınına katılan İzmir Köy Koop Başkanı Neptün Soyer, çağrısını, “Bütün ihtiyaç sahiplerinin nerede-neye ihtiyacı olduğu yerel yönetimler ve Bakanlıklar tarafından biliniyor. Okullardaki yemekleri kooperatifler kanalıyla en iyi şekilde sunalım. Kimler kazanacak?  Hem okullarda okuyan çocuklarımız kazanacak hem de  sağlıklı gıdaya ulaşacaklar aileler mutlu olacak, gönül rahatlığıyla çocuklarını okula gönderecekler. Bir yandan da o ürünleri üreten ,gıdaya dönüştüren üreticiler kazanacak. Bir kazan kazan durumundan söz edebileceğiz. Çözüm bu kadar basit aslında. Gelin birlikte yapalım” şeklinde yaptı. 

DEMOKRAT GÜNDEM-MELİSA GÖNEN-Demokrat Gündem Gazetesi’nin (www.demokratgundem.com) Çevre-İklim kategorisinde başlattığı ve her hafta cumartesi günleri yayınlanan  “Bir Buçuk Derece” adlı podcast programımızın bu haftaki konuğu İzmir Köy Kooperatifi Başkanı Neptün Soyer oldu.

Kooperatifçilik, üretimde cinsiyet eşitliği, iklim krizi, atık sorunu, sağlıklı gıdaya erişim gibi birçok konuyu gündeme getirdiğimiz yayınımızın satır aralarından üzerine düşünülmesi gereken önemli ifadeleri bir yazıda topladık. Neler konuşuldu, hangi sorunlar dile getirildi, çözüm önerisi olarak ne sunuldu, gelin sorular ve cevaplar bize söylesin.

DEMOKRAT GÜNDEM-İzmir ruhu olan bir kent. Siz de bu kentte yıllardır kadın dayanışması, tarım, kooperatifçilik alanında dur durak bilmeden çalışıyorsunuz. Sığacık’ta üretici pazarını kurmakla başladınız. Seferihisar’da başlayan yolculuk büyükşehirde Sayın Tunç Soyer’in başkanlığıyla birlikte daha da büyüdü, organize oldu. Seferihisar’daki çalışmalarınız birçok kadına örnek olduğu gibi aslında bir nevi yerelde kalkınmanın mümkün olabileceği bir model teşkil etti. Bu kalkınma modelinin hikayesini anlatabilir misiniz?

NEPTÜN SOYER: Ben bir öğretmen, Mustafa Kemal Atatürk’ün Cumhuriyet Dönemi’nde  başlayan kooperatifçilik çalışmalarını bilen bir insan olarak kooperatifçiliğin kalkınma modelini okullarımızda  öğretmenlik yaparken de teşvik ettim.  Öğrencilerimizle okulda ve kendi hayatımızda da kooperatifçiliği, bir arada olmayı ve dayanışmayı gerçekleştiren kişilerdik. Aynı zamanda bir öğretmen olmanın verdiği refleksle çalıştığımız yerin dışında yaşadığımız yerde de insanlarla bir araya gelerek bu farklılıkları ortaya koymaya çalıştık.

Sığacık’ta yaşayan insanların kendi bahçelerinde ürettiklerini gıdaya dönüştürmeleri ve bunu hem kapının önünde hem de bahçelerinde gelen misafirlere sunmaları satışlarını yapmaları orada hem ekonomik hem de sosyolojik müthiş bir enerji oluştu, kalkınma yaratı.  Biz burada kooperatifleşerek Seferihisarlılara kooperatifçilik eğitimleri verdik. Yerel yönetimle de iş birliği yaparak bütün Türkiye’ye örnek olacak bir çalışma sergiledik.

Bir yerde yaşarken o yaşadığınız yerin dinamikleriyle hayata geçirilen projeler daha sürdürülebilir oluyor. Seferihisarda 250 hanelik Kaleiçi’nde başlayan kalkınma  modeli yerel yönetimlerde o dönem Seferihisar belediye başkanı olan  Tunç Soyer’in vizyonuyla ortaya kondu.

Üretim gerçekleştirilen alanın kendi dinamikleri dikkate alındığında ekonomik ve sosyal bir fayda sağlanıyor. Artık sizin bu projeyi üreticilere teslim edip geri çekilmeniz gerekiyor ve onlar artık bu yaşam şeklini devam ettiriyorlar. Orhanlı Köyü, Ulamış pazarı bunun örnekleri.

DEMOKRAT GÜNDEM: İzmir Köy Koop’un ilk kadın başkanısınız. Tarım sektöründe de kadının kendisi görünür olmasına karşın emeği görünür değil maalesef. Tarlada da evde de çalışan kadınların sosyal güvenceleri bile yok. Siz Köy Koop ve kooperatiflerde kadınların da daha yoğun bulunmasını sağlayan bir mücadele veriyorsunuz yıllardır. Köy Koop ve kooperatifler bir anlamda tarım sektöründeki emeğin örgütlenmesini de sağladı. Sizce üretimde cinsiyet eşitliği sağlanabilmiş durumda mı?

NEPTÜN SOYER: Kadının daha görünür olmasını sağlamak, kadınların  yoğun emeğinin yönetim masalarında görünür olmasını sağlamakla ilgili. Kadının karar mekanizmalarına geçmesi bu 15 yıllık süreçte onun emeğini  görünür kıldı. Aslında Tarımsal Kalkınma Kooperatifleri, Köy Kooperatifi, Tarım Kredi Kooperatifleri gibi birçok birliğin logosuna  bakarsanız bin dokuz yüz yirmilerden bu yana Mustafa Kemal Atatürk’ün kurmuş olduğu o tarım planlamalarında tarımsal projelerde  kadın ve erkeği hep el ele görürsünüz.  Örgütlenmeye gelindiğinde ise  ne yazık ki erkek egemen bir yapı ki var. Bunu sadece tarımdaki örgütlenmede değil bir çok örgütlenmede görüyoruz. Meslek odalarında görüyoruz siyasette görüyoruz. Türkiye’de kadın karar alma mekanizmasında ne yazık ki yerini alamıyor. Yoksa tarımdaki emeği düşünülürse binlerce yıl önce Anadolu’nun bu bereketini marifetini ortaya koyan kadınlar hep vardı.

Buradaki vurgum tabii ki yönetim masalarında kadınların daha çok olması yönünde. Üretenin tarlada, ahırda, merada, otlakta, üretenin kadın ya da erkeğin karar mekanizmasında eşit bir şekilde temsil edilmesi  gerekiyor. Yani bir peynir yapılırken bir süt sağılırken bunu sağan kimse onların aynı zamanda karar mekanizmasında da olması gerekiyor.

DEMOKRAT GÜNDEM: İklim krizi ve beraberinde getirdiği-getireceği tarım, sağlıklı ve güvenilir gıdaya ulaşma gibi ana başlıklar artık hem kentimizin hem ülkemizin hem de dünyanın ana gündem maddelerinden biri oldu. Yerli ve milli tohumun önemi giderek daha fazla anlaşıldı. Sayın Tunç Soyer ile birlikte ortaya koyduğunuz Başka Bir Tarım Mümkün vizyonu dikkate değer. Can Yücel Tohum Merkezi, karakılçık buğdayı gibi atalık tohumlarla yapılan üretimle elde edilen ürünler artık sofralarımıza kadar ulaşabiliyor. Gıda krizinde atalık tohumların önemi hakkında siz ne düşünüyorsunuz?

NEPTÜN SOYER: Bereket kelimesini sürekli tekrar ederek artık yerleşsin de istiyorum. Anadolu’nun bereketi aslında binlerce yıllık bir bereket.  Bu Anadolu bereketini şimdi Yeşil Mutabakat diye duymaya başladık. Bu nedenle bizim biraz daha etkin bir  iç ve dış politikayla kendi öz kaynaklarımızı, yerel kaynaklarımızı, milli servetimizi dünyaya çok daha iyi bir şekilde anlatabilmemiz gerekiyor. Seferihisar’daki karakılçık tohumunu biz bugün keşfetmedik ki, bu tohum binlerce yıldır vardı. Antik kentin kapı girişindeki taşlarda da bunların resmedildiğini görüyorsunuz. Herkes kendi bölgesindeki kendi tohumunun ne kadar kıymetli olduğunu kendi kendine yeten bir ülke olmanın birincil koşul şart olduğunu anladı.

DEMOKRAT GÜNDEM: Yeni eğitim öğretim döneminin başlamasıyla eğitimde süregiden sorunlar da gün yüzüne çıktı. Ülkedeki ekonomik koşullar çocukların beslenme çantasında da kendini gösterdi. Veliler çocuklarına nitelikli öğünler sağlayamamaktan yakınırken beslenme eksikliklerinin çocukların sağlığı üzerindeki etkileri uzmanlar tarafından dile getiriliyor. Her çocuk en az bir öğün sağlıklı ve dengeli beslenmeli diyerek bir araya gelen sivil toplum örgütleri, uzmanlar kampanyalar başlattı. Sizin kooperatifleşme sürecine verdiğiniz desteği bildiğimiz için bu konuda gıda kooperatiflerinin desteğiyle  bir çalışma yürütülebilir mi, böyle bir projeniz var mı diye sormak istiyoruz.

NEPTÜN SOYER: Kesinlikle olabilir neden olmasın, çalıştığım bir okulda okulun kantinini biz  köy kooperatifi aracılığıyla işletiyorduk. Tarımsal kalkınma kooperatiflerinin üretimlerine bakarsanız da bunların bir çoğunu biz okullarda kurulacak yemekhaneler olabilir, merkez yemekhaneleri olabilir, yerel yönetimlerle işbirliği yapılabilir. Mesela bizim Seferihisar’da Gıda ve Tarımsal Kalkınma Kooperatifi’nin Birleşmiş Milletler Kalkınma Kooperatifi ve Anadolu Efes’le yaptığımız bir proje vardı. Biz orada her gün 50 ihtiyaç sahibine yemek yapıyorduk. Bu mutfaklar böyle çoğalırsa bunlar okullara da hizmet edebilir. Bir yeri yönetirken bütün dinamikleri göz önünde bulundurarak, onlarla işbirliği yaparak, ekosistem kurarak, kümelenerek iş çıkarmamız gerekiyor. Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) derin yoksulluk söz konusu olduğunda, yoksulluğun bu kadar arttığı bir ülkede çocukların okula aç gelmemesi-aç kalmaması için ne yaparız dediğinde, Tarım Bakanlığıyla, Aileden Sorumlu Bakanlıkla masaya oturacak bunların hepsini bir araya getirecek. İl müdürlükleri kooperatifleri, mutfakları, yerel yönetimlerde yürütülen çalışmaları işaret edecek. Kaymakam, vali ve il müdürlükleri bir araya geldiğinde bir iş çıkabilir.

Kümelenmeler, sinerjiler yaratılmadan yüzeysel, tek bakış açısıyla sorunlar değerlendiriliyor. Bu kooperatiflerle, örneğin bizim çalışmalarımızı düşündüğümüzde aklınıza gelebilecek her şeyi üretiyoruz. Her şey o kadar yasal, o kadar kontrol altında ki bunların bir yemekhanede buluşturulup, ihtiyaç sahiplerine ulaşması mümkün.  İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin muhteşem yemek pişiren yerleri var, aşevleri var. İlçelerde aş evlerimiz var. Valilik, kaymakamlık, büyükşehir belediyesi, ilçe belediye başkanları bir masaya oturduğunda bu iş çözülemez mi? Önce herkes kendi içinde kümelenecek sonra büyük gruplar oluşacak, kooperatifler dahil olacak. Biz yüz on altı kooperatifin birlik çatısıyız. Bunu yapacak aklımız var, imkanımız var, yüreğimiz var niyetinizin olması lazım.

Podcast yayını sırasında  Milli Eğitim Bakanlığı (MEB)  ve İzmir Milli Eğitim Müdürlüğü’ne çağrıda bulunan İzmir Köy Koop Başkanı Neptün Soyer, kooperatif olarak okullardaki öğrencilere Tüm Öğrenci Velileri Derneği adlı sivil toplum örgütü tarafından başlatılan en az bir öğün sağlıklı yemek projesine destek verebileceklerini belirtiyor. Milli Eğitim Bakanlığını ilgili kuruluşları bir araya getirmeye davet ediyor.

NEPTÜN SOYER: Bütün ihtiyaç sahiplerinin nerede-neye ihtiyacı olduğu yerel yönetimler ve Bakanlıklar tarafından biliniyor. Okullardaki yemekleri kooperatifler kanalıyla en iyi şekilde sunalım. Kimler kazanacak?  Hem okullarda okuyan çocuklarımız kazanacak hem de  sağlıklı gıdaya ulaşacaklar aileler mutlu olacak, gönül rahatlığıyla çocuklarını okula gönderecekler. Bir yandan da o ürünleri üreten ,gıdaya dönüştüren üreticiler kazanacak. Bir kazan kazan durumundan söz edebileceğiz. Çözüm bu kadar basit aslında. Ancak bunu oturup bir kişi düşünemez. Biz hepimiz bu ekosistemi sağlayabiliriz. Bunu yapabiliriz, Milli Eğitim Bakanlığı’na çağrımız olsun.

D.G: Sayın Tunç Soyer, WWF’nin  Plastik Atıksız Kentler Ağı’na katıldığımızı ve 2030 yılına kadar atıksız şehir olacağımızın taahhüdünü verdiğimizi duyurdu. Eylem planının hazır olduğunu ifade etti. Geçtiğimiz gün de Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun katılımıyla geri dönüşüm tesisi açıldı. Bu bağlamda  belki kooperatiflerde de ürünler ambalajsız satılabilir. Depozito sistemine geçilerek plastik atıklar azaltılabilir. Kooperatif çalışmalarınızın satış ve pazarlama kısmında ambalaj atıklarını azaltmak adına bu tür çalışmalarınız var diye biliyoruz.. 

NEPTÜN SOYER: Bizim kooperatif çalışmalarımızda çok fazla ambalaj atığı ortaya çıkmıyor ancak seracılığın çok geliştiği bölgelere bakarsak orada birtakım ilaç firmalarının ambalajlarının geri dönüşümüyle ilgili bizim de tedirginliklerimiz vardı. Bu konuda bir proje gerçekleştirebilir miyiz, diye düşündük. Menderes’te bazı seralardaki ambalaj atıklarının geri dönüşümünü, o ambalajların zehirden arındırılarak güvenli bir şekilde nasıl dönüştürüleceğini ve bulundukları bölgeden nasıl alınacağını düşündük. Büyükşehirin bu ambalaj atıklarını toplayarak dönüştürmesi çok önemli. Ben çöp konusunda insanların duyarsız olduklarını görüyorum. Temizlemekten önce kirletmemek gerekiyor.  Köy hayatını bilenler atıksız yaşamanın ne demek olduğunu sürdürülebilirliğin ne demek olduğunu çok iyi anlarlar.

D.G:Küresel ısınmayı iki derecenin altında hatta bir buçuk derecede tutmak için tüm devletlerin, hükümetlerin Paris İklim Anlaşması’nın hükümlerini yerine getirmeye başlaması önemli. Türkiye imzaladı ama eylem planı için henüz kağıt üzerindeki düzenlemeler dışında somut bir adım görmüyoruz. Küresel ısınmayı frenlemek, ekolojik krizin önüne geçmek için hem tüketicilerin hem hükümetlerin üzerine düşenler var.. Yerel yönetimlerin de görevleri var. Bu konuda İzmir Büyükşehir Belediyesi öngörülü ve vizyoner davranıp İklim Değişikliği Daire Başkanlığı’nı kurdu. Bu çok önemli bir adım. Siz ne düşünüyorsunuz?

NEPTÜN SOYER: Bir birey olarak vatandaş olarak hepimizin üzerine düşen sorumluluklar var. İnsanlar doğanın canlı olmadığını mı düşünüyor? Acaba kendimize klim krizine karşı ben ne yapmalıyım diye soruyor muyuz? Enerjiyi tedbirli kullanmalıyız. Güneş enejisinden çok iyi faydalanmalıyız. Bu teknolojiyi geliştirerek dünyaya sunabilecek noktaya gelebiliriz. Bunun üzerine çalışabiliriz. Güneş, rüzgar gibi enerjilerin devlet politikalarıyla bu kadar özelleştirilmeden yönetilmesinden yanayım. Bu konuda bu kadar özelleştirmeyi doğru bulmuyorum.

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP