DOLAR 32,5816 0.19%
EURO 35,0400 0.18%
ALTIN 2.455,650,84
BITCOIN 1971942-3,44%
İzmir
30°

AÇIK

üst menü altı

TARKAN TARİHE GEÇİRTTİ

ABONE OL
10 Eylül 2022 18:22
0

BEĞENDİM

ABONE OL

 

Böylesine ‘mahşeri’ bir kalabalık görülmedi…

Ben ilk kalabalığı Basmane’de ‘9 Eylül Meydanı’nda Karaoğlan yani Bülent Ecevit’in mitinginde görmüştüm…

‘Boksör’ lakaplı Belediye Başkanı İhsan Alyanak o güne kadar görülmemiş bir kalabalığı, 100 bin kişiyi toplamıştı.

İzmir’in nüfusu 300 bini yeni yeni aşıyordu…

Düşünün üç İzmirli’den biri meydanda idi…

Yine Bülent Ecevit daha büyük bir kalabalığı Konak Meydanı’nda toplamıştı.

Tabii ki ‘Demokrat Şehir’ İzmir’in hemen hemen yarıdan fazlası orada idi…

Kalabalık Varyant’tan, Bahri Baba Parki’ndan Eşrefpaşa’ya Bayram yerine kadar uzanıyordu.

Ellerinde Türk bayraklarıyla İzmirlileri Gündoğdu meydanında çeşitli nedenlerle hep gördük…

Ama hayal kırıklığı yaşayanlar da oldu…

Örneğin, yönetimde olduğu sürece ‘İzmir’i istiyorum!’ diyen ama bu dileğine bir türlü kavuşamayan, bundan böyle de kavuşması imkansız görülen bir Başbakan ve bir parti kurucu başkanı Karşıyaka’da hayal kırıklığına uğradığında bazı yakınlarını nasıl paylamıştı.

Tanık olduğumdan o zamanlar yazmıştım da gelişmeleri…

Her şeyi bir yana bırakalım…

İzmir tarihinin en büyük kalabalığını belirttiğim gibi ‘mahşeri kalabalığını’ yaşadı 9 Eylül Gecesi…

Bir iki ufak tefek aksaklığın dışında bir şey yaşanmadı ‘İzmirlinin, İzmirlilerin kurtuluş gününe ben de katılmak istiyorum’ diyen ve bir kuruş bile almadan sahneye çıkan Tarkan da coştu ve coşturdu binlerle, belki te milyonlarca İzmirliyi…

Binlerce kişi Alsancak’tan ileriye gidemediği için evine dönmek zorunda kaldı…

Yarımada tarafından gelen binlerce kişi de Güzelyalı’dan, Balçova’dan dönmek zorunda kaldı…

Yani İzmir’in girişi bir noktada kapanmıştı kalabalıktan…

Aklıma Turgut Özal geldi…

İlk olarak sanat ve sanatçıları ‘propaganda’ için kullanmayı düşünen bir parti başkanıydı…

Faydasını da gördü…

Para harcamaktan çekinmemişti bu işler için…

Ama dikkatinizi çekiyorum…

İlk kez bir dünya starı Tarkan, ‘Ben İzmirlilerin coşkusuna katılmak istiyorum’ diyerek izin istemişti CHP’li İzmir Büyükşehir Belediye Başkanından…

9 Eylül’den iki gün önce sahne gece saat 23.00 sıralarında, henüz belirlemeyen bir nedenle çökmüştü…

Yine ilk ‘destek ve yardım’ mesajı İzmirli şirketlerin, esnaf ve sanatkarların temsilcilerinden İzmir Ticaret Odası 52. Komite Başkanı Filiz Avcı Belet’ten geldi…

İzmir’in üretenleri, çoğaltanları, katma değer yaratanları olarak Grafika Tanıtım Hizmetleri LTD. şirketinin de yöneticisi olan Filiz Avcı Belet’in şu açıklaması bence İzmirlinin birlik ve beraberliğinin en somut örneğidir.

‘İşgal edildiği gün Kurtuluş Savaşını başlatan, işgalin bittiği gün Kurtuluş Savaşını bitiren dünyadaki tek şehir İzmirimizin 9 Eylül Kurtuluş Gününe coşku katacak olan Dünya Starımız Tarkan için kurulan sahnenin hasar aldığını öğrendik.

İzmir’in kurtuluşunun 100’ncü yıldönümü kutlamaları kapsamında herhangi bir aksaklığın yaşanmaması için tüm İzmirli organizasyoncular ve İZTO 52. Reklam Grubu olarak karşılıksız her türlü desteğe hazırız…’

İşte bu!

İşte İzmir’deki birlik ve beraberlik ruhu bu…

Bunu hiç ama hiç kimse hiçbir şekilde bozamaz, değiştiremez..

Bazılarının hesapları tutmaz…

Şuna da belirteyim bu gruplarda siyaset kesinlikle konuşulmaz…

Kesinlikle politika yapılmaz…

Çünkü her görüşten ve her partiden üyeler bulunuyor…

İşe siyaset karıştırılmaz, izin verilmez…

Bilmem anlatabildim mi?

İzmirli binler, milyonlar sizce neden Tarkan Konseri daha doğrusu İzmir’in kurtuluş günü konserine katılmak, orada bulunmak istedi…

Yürekten gelen ses, Atatürk sevdasının sesiydi…

Buna uyuldu…

‘Yunan kazansaydı!’ diyenlere, son zamanlarda artan hainliklere karşı dik duruştu…

İzmir böyle oldukça, Türkiye’yi kimse ne böler, ne parçalar, ne de üzerine çöreklenebilir…

İzmir’den ‘Güzel günler’ için yine bir şahlanış Türkiye’ye ve dünyaya duyuruldu…

*- SİZ NE ANLADINIZ?

Yazmadan edemeyeceğim;

Çok ama çok değerli bilim insanlarımızdan Hacettepeli Prof. Dr. Enis Özyar hocamız geçenlerde kısa ve öz bir mesaj paylaştı:

‘Rezillik… İçinde bulunduğumuz durum…’ demişti…

Yanıt şöyle:

‘Sevgili Enis Özyer hocam.

Ülkemizin değerleri olan sizler bile sıkıntıda görüyorsak, gerçekten üzücü.

Ama lütfen umut olsun.

Biz…. hatta ‘ben’ bunu sizden öğrendim uzun yıllar önce.

Sabır kelimesinin yerine, ben artık ‘uygun zamanı beklemek!’ diye düşünüyorum.

Uzaklardan sizi seven çok kişi var.

Bilmenizi istedim…’

Evet hepimizin uzaklardan sevdiğimiz, çok önem verdiğimiz kişiler var.

Herhalde ben de bundan sonra ki İzmir’deki kurtuluş törenlerindeki kalabalığı ve coşkuyu görünce, sevinmek için ‘Daha uygun zamanları beklemeyi ve görmeyi’ arzuluyorum…

Güzel günleri birlikte sağlık içinde yaşayalım, güzel vatanımızda…

*- VEFALI OLMALIYIZ

Hacettepeli Prof. Dr. Enis Özyar hocamızdan neden söz ettim:

Kendisi, aynen Dr. Şaban Acarbay, rahmetli Sancar Maruflu ve birçok değerle İzmirli hemşerimiz gibi bir ‘vefa örneği’ göstererek 34 yıl önce tanıştığı ve kaybettiğimiz Pediatrik Onkoloji Konseyinin en renkli kişisi rahmetli Prof. Dr. İbtisam Lale hocamızdan söz etmiş.

‘Onun dürüstlüğünü, bilimsel duruşunu, karşılıksız sevgisini, ahde vefayı, hastalara yaklaşımını hep örnek almaya çalıştım. Kendisiyle çalışmamın benim için ne kadar ayrıcalıklı olduğunu yıllar sonra çok daha iyi anladım. 15 yıl olmuş kaybedeli. Sevgili hocamın ruhu huzur bulsun.’ diyor.

Merak ediyorum bu zamanda kaç kişi birlikte çalıştığı için, amiri, memuru, ustası için böyle laflar ediyor, edebiliyor.

*- YAŞAMAYA DAİR

Yeri gelmişken bu güzel günde, günümüzde Nazım Hikmet Ran’ın ‘Yaşamaya Dair’ şiirinden bir pasaj okuyayım:

‘Beyaz gömleğinle bir labaratuarda insanlar için ölebileceksin!

Hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için…

Hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken…

Hem de; en güzel, en gerçek şeyin yaşamak olduğunu bildiğin halde…’

*- ORTAK DOST

Tam yazımı bitirirken, İzmirli ‘ortak dost’ olarak tanımlayacağım

Ayça Kulen Seral’ın sözlerini anımsadım…    

Gençliğimde, daha doğrusu askerde iken kullandığın takma isim ‘Ayça’ idi..

Neden bu ismi tercih etmiştim, bilemiyorum…

Belki de bu nedenle Ayça Kulan Seral’in sözleri aklımda kalmış;

‘Hep şöyle düşündüm, taa gençliğimden beri:

Hekimlik ve Öğretmenlik para kazanmak için seçilecek en son meslekler olmalı; karşılığında aldığın ücretle ödenmeyecek kadar verici olmayı gerektirir – yani ne maaş/ücret alırsan al, verdiğinin karşılığı olamaz.. Seni bir ameliyatla yeniden doğmuş gibi hayata döndürenin borcu zor ödenir, bence…

Veya, bilhassa ilkokul öğretmenleri için de böyle düşünürüm – rezil de eder, vezir de ederler çocuğu…’

Kendisine katılmamak mümkün mü?

Ama ben de hep ‘Doktor var!’, ‘Hekim var!’ derim…

Diploması olan herkes ‘doktor’ olabilir…

Ama içlerinden bazıları ‘Hekim’ olur…

Hekim olmak kolay değildir…

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP