Ana Sayfa Arama Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Yaşar Eyice

YÜREKLE HER SORUN ÇÖZÜLÜR

Mutluluğun yolunu ne kadar güzel anlatmış Nazım Hikmet;

‘Yüreğini vermeli insan…

Sıktığı ele, kucakladığı dosta.

Dokunduğu omuza, gülümsediği yüze…

Baktığı göze, dinlediği söze…

Çünkü verdiğimiz kadar alacağız bu dünyadan.

Yani, ektiğimiz kadar biçeceğiz.

Sonra 'hepsi benim' diyebileceğimiz, ama sadece yürekten verdiğimiz kadar…

Bir umut ışığı olduğumuz kadar.

Bir gönül dolusu insanlık paylaştığımız kadar…

Ne eksik, ne fazla; Sadece hakkettiğimiz kadar!..’

Günümüzü de dinleyelim Nazım Hikmet’ten;

‘Günler ağır,

Günler, ölüm haberleriyle geliyor!

Ölüyor, insanlarımız…

Halbuki nasıl hakketmişlerdi yaşamayı!…’

 

*- ZAMANI GELİNCE

 

Okullar açıldı!

Darısı üniversitelerimize…

Eksiklikleri de anlatmayacağım, yapılanları da…

Bilmeyenimiz yok!

Ama;

Kaç kez yazdık, kaç kez anlattık!

Çocuğunuza bir an önce akademik bir şeyler öğretmeye çalışmayın!..

Zamanı geldiğinde her şeyi öğrenecek!

Ona, çocuklarınıza;

Merhameti öğretin,

Adaleti öğretin,

Dürüstlüğü öğretin,

Vatanseverliği öğretin,

Özür dilemeyi öğretin,

Bir kadına, bir erkeğe nasıl davranmasını öğretin,

Hayvanlara şefkatli olmasını ve en çok da kendi hakkını savunmasını öğretin…

Ne demişler?

‘Çocukları korkmuş bir dünyanın,

Denizi mavi olsa ne yazar?

Olmasa ne yazar?’

 

*- SAĞLIK KADAR EĞİTİM

            

Sağlık kadar eğitim ve sanata, kültüre ne kadar önem verdiğimi biliyorsunuz.

‘Türkiye’nin aydınlık yarınlara gitmesinin tek yolu eğitimdir.

Eğitim; cehaletin ve siyasetin en büyük düşmanıdır!

Hep İngiltere’den örnek veriyorum, eğitim konusunda…

Şimdi de size Amerika’dan örnek vereceğim….

Bakalım siz ne düşüneceksiniz?

Amerika Başkanlarından Richard Nixon ne demişti?

‘Müslüman ülkelerde demokrasi ve laiklik olmasına izin veremeyiz.

Eğitim sisteminin ve devlet idaresinin din temellerine kurulması gerekiyor.

Başlarındaki çobanı da ele geçirince;

Ülkeyi biz yönetiriz!

Bu doğrultu da tedbirler almak zorundayız!’

 

*- YÜZDE 3 İDİ

 

Kurtuluş Savaşı sonrasında; vatandaşların sadece yüzde 3’ünün okuma yazması vardı.

Halkın yüzde 80’i köylerde oturuyordu.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk ilk defa ‘Köy Enstitüleri’nin kuruluş yasalarını çıkardı.

Öncelikle, askerliğini çavuş olarak yapmış erlerin yetiştirilip köylerine, ‘eğitmen’ olarak gönderilmeleri projesini önerdi.

Ve bu proje uygulandı.

 

*- ÇILGIN TÜRKLER

 

Halimizi en güzel anlatan birini buldum…

Deprem nedeniyle ülkemize gelen bir Fransız Gazeteci ailesine ve işyerine gönderdiği notunda şunları yazmış;

‘Türkler çıldırmış gibiydiler!

Deprem bölgesine yardım götüren TIRlar, yollarda, sanki frenleri yokmuş gibi uçarak gidiyorlardı…’

Bundan güzel bir anlatım olabilir mi?

Ama!

İşte ‘ama’ sı var bu güzel anlatımın da…

Giordano Brono (1548- 1600), ‘Tanrı iradesini hâkim kılmak için yeryüzündeki iyi insanları kullanır.

Yeryüzündeki kötü insanlar ise ‘Kendi iradelerini hâkim kılmak için’, Tanrı’yı kullanırlar…’

 

*- BİLGELİK ve APTALLIK

 

Charles Dickens’in eseri, ‘İki Şehrin Hikayesi’’nin giriş paragrafı şöyle;

‘Zamanların hem en iyisi, hem de en kötüsüydü!

Bilgeliğin ve aptallığın çağıydı!

Hem inanç, hem da kuşku devriydi!

Işığın da asrıydı, karanlığın da!

Hem umut baharıydı hem de umutsuzluk kışı!

Her şeye sahiptik, hiçbir şeyimiz yoktu!’

‘Varlık’ ile ‘yokluk’ herhalde böyle anlatılabilir…

İçimizdeki, beynimizdeki, yaşantımızdaki çalkantıları dile getirmiş…

En azından ben böyle düşünüyorum…

‘Hem ağlarım, hem giderim!’ hali herhalde böyle bir şey olmalı…

İşte gördük, yaşadık;

Bir saniyede, bir dakikada neler olabileceğini, yaşanabileceğini…

 

*- ÇOĞUNLUĞUMUZ BİR HİÇİZ!

 

Bir de bizden örnek vereyim!

Zülfü Livaneli de şunları yazmış;

‘Benim içimde ise derin bir hüzün var!

‘Umutsuz olma!’ diyorum, kendi kendime…

Ama içimde çok büyük öfke var;

Öyle böyle değil!…

Bir şeyler yapıyorum;

Yürüyorum,

Konuşuyorum,

Yemek yiyorum…

Yani;

Her zaman yaptığım işleri sürdürüyorum…

Ama nasıl anlatsam?

Bir boşluk duygusu içinde,

Sanki içimde derin bir hiçlik var…’

Ben de çoğunluk da zaten kendimizi bir ‘hiç!’ olarak hissetmiyor muyuz?

 

*-

Düşünce yoğunluğunu üzerimden atmaya çalışıyorum!

Kendimi sıfırlamaya çalışıyorum…

Nazım Hikmet’in yakın arkadaşı çok yıllar önce tanıma şerefine ulaştığım ‘Kalemşor Naci Sadullah Danış’ın yazılarını ‘Sil baştan!’ klişe başlığıyla yazdığı gibi…

Kim anlattı şu an anımsamıyorum…

Söylediği şuydu:

‘Birine yardım etmek istiyorsanız;

Acısını küçümsemeyin,

‘Seni anlıyorum!’ demeyin,

‘Daha da kötüsü olabilirdi!’ demeyin,

‘Kendini üzme, bu kadar!’ demeyin…

Şunları yapın!

Önce dinleyin,

-Yanındayım!

-Elimden geleni yapmak istiyorum!

-Benim için değerlisin!..’

Yaşar Eyice

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

two × five =

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

TÜMÜ