Ana Sayfa Arama Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Halide Demir Polatlı

Kimse bildiğini neden yap(a)mıyor?

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı sayın Cemil Tugay geçen gün bir şey söyledi; “Kelimeden hoşlansak da hoşlanmasak da popülist baskı altındayız. Şartlar uygun olmadığı halde personel almak, istemediğimiz harcamaları yapmak zorunda kalıyoruz. Memnuniyetsiz bir seçmen kitlesi, siyasi yapı bize ağır eleştirilerde bulunuyor.”

Bir belediye başkanı, yapmaması gerektiğini bildiği şeyleri yapmak zorunda kaldıklarını söylüyor. 25 yılı aşkın bir süredir gördüğüm şey bu. Herkes biliyor neyin doğru olduğunu ancak maalesef kimse yap(a)mıyor.

Yeniden o açıklamaya dönersek; Sayın Tugay ifadesinde açık bir kelime kullandı: “Popülist baskı altındayız”. Ben bu cesareti takdir ediyorum. Çünkü siyasetçilerin çoğu bu gerçeği itiraf etmez ya da edemez. Etmeyenlerin bir kısmı da zaten matrix’in içindedir.

SEÇMEN HAKLIDIR, DEĞİL Mİ?

Demokrasilerde kutsal bir kural vardır hani; ‘Seçmen her zaman haklıdır.’

Ben bu kuralı insan ilişkilerine benzetiyorum. Evlilikte “müşteri her zaman haklıdır” ilkesiyle hareket ederseniz, o evlilik biter. Çünkü bazen birisi diğerine “Hayır, bu olmaz” demek zorundadır. Sevgi bu değil midir zaten – karşındakinin iyiliği için acı da olsa doğruyu söylemek?

Oysa siyasette durum biraz farklı. Siyasetçi “Hayır” diyemez. Derse, rakibi çıkar der ki: “Bu adam size hizmet etmiyor, ben edeceğim.” Ve seçmen ona oy verir. Bu yüzden herkes “Evet” der. Sonra borçlanma gelir, hizmet kalitesi düşer, kriz çıkar. Ama o zaman seçmen gene siyasetçiyi suçlar, kendini değil.

İşin acı tarafı, bu sadece bizim sorunumuz değil. Tugay bir şey daha söyledi toplantıda: “Japonya bile kamusal borç yükünün altında.” Japonya – dünyanın en disiplinli, en eğitimli ülkelerinden biri ve büyük kamusalborcun altında.

HERKES AYNI ŞEYİ İSTİYOR

Sebebi basit. İnsanlar her yerde aynı şeyi istiyor: Daha fazla hizmet, daha az vergi, temiz çevre… Ama “benim arabamı kısıtlamayın.” Daha iyi eğitim; ama “çocuğuma zor sınav koymayın.”

25 yılı aşkın bir süredir bu kentte gazetecilik yapıyorum. Onlarca belediye başkanı, vali, bakan gördük. Sayısız röportajlar da yaptık. Hepsinin ortak noktası şu: Biliyorlar neyin doğru olduğunu. Ama yap(a)mıyorlar….

Neden? Çünkü karşılarında öfkeli bir kitle var. Bu kitle bugün iş istiyor, yol istiyor, çözüm istiyor. Yarın yok. Gelecek yok. Sadece bugün var.

PEKİ NE YAPMALI?

Size kolay çözüm söyleyemem çünkü kolay çözüm yok. Olsaydı Japonya bulurdu, Almanya bulurdu. Ama üç şey söyleyebilirim.

Birincisi, sorunu görmek. Tugay’ın yaptığı bu. Ben bu açık sözlülüğü değerli buluyorum. Çoğu siyasetçi konuşmaz çünkü konuşursa “popülist” damgası yer. Halbuki asıl popülist, bu gerçeği görüp susandır.

İkincisi, cesaret. Seçmene bazen “Hayır” diyebilme cesareti. Kolay mı? Değil. Ama zorunlu.

Üçüncüsü ve belki en önemlisi: Biz seçmenlerin olgunlaşması. Çünkü sonuçta siyasetçiler bizim aynamız. Biz acıya tahammülsüzsek, onlar da acı reçete yazamaz. Biz bugünü istiyorsak, onlar da yarını veremez.

GERÇEKÇİ OLMAK GEREK

Sayın Tugay bir yerde “Ben romantik bir adam değilim” demiş. İşte tam da mesele bu. Popülizmle mücadele romantizm değil, gerçekçilik gerektirir.

Gerçekçilik, yarın için bugün fedakarlık yapmaktır. Bugünün ‘rahatlığını’ değil, yarının ‘huzurunu’ seçmektir. Seçmene ‘çirkin gerçeği’ söyleyebilmektir.

Ve fakat seçmenin de kendine şu soruyu sorması gerekmez mi: Ben hangi siyasetçiye oy veriyorum-vermeliyim? Bana gerçeği söyleyene mi, yoksa en güzel ‘doğru olmayanları’ anlatana mı?

Naçizane 25 yılı aşkın bu kentte gazetecilik yapıyorum. Öğrendim şu ki; kısa vadede en çok sevilecek karar, uzun vadede en çok nefret edilecek karardır. Çünkü sonuçları geldiğinde, herkes o kararı vereni arar.

Bugün Türkiye’de dünyada yaşanan ekonomik sıkıntıların kaynağına bakarsanız, geçmişte alınmış popülist kararları görürsünüz. Kimse almamak istedi o kararları. Ama herkes aldı. Çünkü almayan, seçimi kaybetti.

Belediyelerde, bakanlıklarda, şirketlerde, okulların müdür odalarında hep aynı hikaye. Herkes bildiğini yapsa, dünya çok daha iyi yerde olurdu. Ama kimse yap(a)mıyor.

Sebep tek: Popülizm. Ve popülizm biziz. Siyasetçiler değil, biz. Seçmen olarak bizim talebimiz, bizim baskımız, bizim sabırsızlığımız.

Sonuç ise, hak ettiğimiz değil seçtiğimiz liderler tarafından yönetiliriz.

Bu acı ama en demokratik gerçek.

Halide Demir Polatlı

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

two × 5 =

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

TÜMÜ