Ana Sayfa Arama Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Yaşar Eyice
Aşkım Yeşilköy bir video paylaşmış. Önceden görmüştüm. Demek internette dolaşıp duruyor, sonunda yine size bir şekilde geliyor. Anımsatayım: Yurt dışında sokakta dans gösterisi yapan bir çift gösteri sonrası, ‘Dans etmek isteyen var mı? Alana gelsin!’ deyince daha önce dans eğitimi almış yaşlı ve sevimli teyze bu teklifi kabul ediyor. Çevredekilerin şaşkın bakışlarıyla dans eden teyzemiz, yediden yetmişe herkesin hayran ve şaşkınlıkları içinde, olağanüstü bir performans sergiliyor. Aşkım Yeşilköy Hanım, ‘Süper ve mükemmel bir dans gösterisi izleyin sizler karar verin?’ dedikten sonra şöyle diyor: ‘Bizdeki emekli teyzeler evde oturup geçim derdine düşmüş, çarşı pazarda ki fiyatlarla dans ediyor. Arada ki fark bu olsa gerek? Videosu çekilse dünyada en çok izlenen bir video olacağın kesin…’ 10 yıldızlık bir video ile yorum… Sevgili arkadaşım Aynur Can da şimdi 12 günlük bir Balkon turuna çıktı. ‘Gidelim!’ çağrısına, ‘Başka zaman’ diye yanıt vermiştim. Benim önerim ise ailecek Akdeniz turu idi… Bizim gibi belli yaşın üzerindekilere bunu öneriyorum. Ama şimdi fiyatlar aldı başını gidiyor, Eylül’den itibaren düşüş başlar, o zamanı beklemenizi öneriyorum. Düşünün güzelim ülkemiz ve harika tatil beldelerimizden değil, Balkanlardan başlayarak yurt dışı turlarından söz ediyoruz. Eminim bu videodaki gibi gezdikleri kentlerin meydanlarında harika, enfes denilecek öyle yetenekli insanlar var ki, hayran olarak seyretmeye doyum olmaz. Onlar da verilecek üç beş kuruşluk destek ile sokak çalgıcıları, ressamları gibi yaşamlarını sürdürmeye çalışıyorlar. Beceri ve marifet meydanlarda, sokaklarda, metro çıkışlarında…

*- AKLIMA GELDİ

Notlarımı kurcalarken gördüm, tam bir yıl önce, yani geçen yıl bugünlerde, ‘Kadın – Türkler ve Araplar!’ başlıklı yazıyı paylaşmak için ayırmışım. Yazı şöyle: ‘Araplar eşlerini ‘avrat!’ diye çağırır, manası ‘apış arası!’ demek. Türkler ise ‘hânım!’ diye çağırırdı yani ‘evimin sahibi…’ İşte aradaki fark. Rabia Arapça’da ‘dördüncü!’ demektir. Öyle sanıldığı gibi mübarek ve anlamlı bir isim değildir. Çünkü Arap kültüründe kız çocukları insandan sayılmadığı için, kızı olanlar isim vermez numara verirlerdi. ‘Vahide’ isim değildi, birinci demekti. İlk doğan kıza verilen numaraydı. ‘Saniye’ ikinci demekti, ikinci kızı olana verilen numaraydı. ‘Selase’ ve ‘Bite’ isimleri üçüncü demekti, üçüncü doğan kızlara verilen numaraydı. ‘Rabia’ da dördüncü demekti, dördüncü doğan kıza verilen numaraydı.

*- YANLIŞ DÜŞÜNÜLÜYOR

Bizimkiler de ‘Rabia’yı çok mübarek ve çok dini içerikli bir isim zannederler. Bilmiyorlar ki Araplar, insandan saymadığı ve isim vermeye lüzum görmediği kız çocuklarına işte böyle numara takarlardı, tıpkı otomobillere takılan plakalar gibi.! Dünya kurulduğundan beri kız çocuklarını, diri diri toprağa gömen kültüre sahip tek millet Araplardır… Bunun esas sebebi ise; tefecilik yapan, fahiş faizlerle verdikleri paraları ödeyemeyen kişilerin kızlarına, karılarına el koyup pazarlayan insafsız ve ahlaksız, Arap egemenlerinin eline düşmesinden korkan Araplar, yeni doğan kız çocuklarını diri diri toprağa gömerek bu akıbetten koruduklarını zannederlerdi.. Peki o çağlarda Türk’ler nasıldı?

*- TÜRKLER HEP İLERİDE İDİ

Türk’ler kız çocuklarına, hatunlarına değer veren, onları önemseyen, insan yerine koyan, komutanlar ve hakanlar gibi yetiştiren tek tanrılı dine mensup bir milletti. Ve insan hakları açısından da çağdaş kültürün örneklerini vermiş önder uluslardandı. Eski Türkçe’de ‘namus’ sözcüğü yoktu çünkü namussuzluk nedir bilmezlerdi! Türk geleneğinde kadın; arkadaştı, kadın anneydi, kadın sevgiliydi, tek başına bir devletti. Ne zaman ki Türkler Müslüman oldu, Arap kültürü geldi, kadın kadın olduğuna bin pişman oldu!…

*- ARAP KÜLTÜRÜYLE BİRLİKTE

Kadın dövmek, maalesef Türklerin Arap kültürüyle tanıştıktan sonra başlayan bir olaydır. Eski Türk kültüründe, örfünde kadın her zaman el üstünde tutulurdu. Tarihe geçmiş Cengiz Han’ın eşi için söylediği.. “Ben sizin Han’ınızım, bu da benim Han’ım”  sözleriyle dilimize yerleşen  ‘Hanım’ kelimesi de bunu göstermektedir! Yâni kadın evin hanıydı. Bu tiplere, ‘Keşke Yunan kazansaydı!’ diyenlere bunları anlatsak da, yazsak da, okusak da anlamazlar… Anlamak istemezler… Çünkü işlerine gelmez! Che Guevara bir söz etmişti; ‘Siz bana din ile refaha ulaşmış bir toplum gösterin, ben size devrim ile fakir kalmış bir toplum göstereyim…’ demişti. Ben de şunu anımsatayım: ‘Elli yaşından sonra harfleri yakından seçemez oluyorsunuz, ancak dangalakları uzaktan hemen seçiveriyorsunuz…’

*- FOÇA’DA DA DURUM AYNI

Urla’dan umudumu kestim. Birkaç kişi kendine göre yönetiyor, bildiklerini okuyor. İş takibi yok! Vatandaşı dinleyen, kulak veren de yok! Meğer aynı durum İzmir’in yine turistik ilçelerinden Foça’da da yaşanıyormuş. Size bir vatandaşın, Ali Avcı’nın adeta yalvarışına dile getiren mektubunu paylaşayım, Ben şahsen bir vatandaş olarak, hizmet bekleyen bir Foçalı vatandaşın bu mektubuna ‘Yaralandım’ diyerek yorum yapabilirim. Ali Avcı diyor ki; ‘Çoktan beri Foça Belediyesi çöpleri almıyor. Almadığı bu çöpler sinek üretiyor. Sayın Başkanım, sayın Muhtarım, bir an önce, Allah rızası için bir el atın lütfen, rica ediyoruz. Cumhuriyet Mahallesi’ni, Gencelli’de, kara sinekler bastı. Bir an önce müdürler bir çözüm yolu bulurlarsa sevinirim. Saygılar sunuyorum…’ Sevgili Ali Avcı, ‘Ne demek rica etmek, yalvarmak!’ Bunu kabul etmiyorum… İşini yapmayanı denetleyen yok mu? Örneğin Foça Kaymakamı görmüyor, uyarmıyor, hatta suç duyurusunda bulunmuyor mu?

*- YALVARMAK HOŞLARINA GİDİYOR

Ali Avcı, ‘Önceden ilaçlama yapılıyordu, şimdi neden yapılmıyor?’ diye soruyor… Ben de ‘Atı alan Üsküdar’ı geçti!’ diyorum. Şimdi yapılacak sözde ilaçlamalar göz boyamadan ileri gitmez. Önemli olan larva dönemidir, bu da dutlar yeşillenmeden önce olur. ‘Biz üvey evlat mıyız, sayın Başkanım?’ diyor Ali Avcı Bey! Yenifoça, Gerenköy, Ilıpınar sinekten ve kokudan geçilmiyor. Bu ne zamana kadar sürer? Halkın içinden ve sıkıntıları yaşayan, yani damdan düşen bir belediye başkanı ya da yöneticiler göreve gelinceye kadar…

*- BÜYÜK İYİMSERLİK

Güler Dost Hanım da bir çöp yığını fotoğrafını paylaşmış. Görüntüye girenler maske ile bile zor duruyorlar, kokudan bayılacak haldeler. Güler Hanım fotoğrafın altına şu notu eklemiş: ‘Çöpü nereye atacağını bilmeyen bir halktan, oyunu nereye atacağını beklemek, büyük bir iyimserliktir…’  
Yaşar Eyice

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

four × 1 =

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER