Değerli Arkadaşım;
Miraç Kandil’iniz mübarek olsun.
Bu mübarek gecenin feyzi ve bereketi üzerinize olsun.
Dualarınızın kabul olduğu, dileklerinizin gerçekleştiği bir Miraç Kandili diliyorum.
Bu mübarek gecenin hürmetine Allah’ım tüm günahlarımızı affetsin.
Miraç Kandil’inin sevgi, barış ve huzur getirmesi dileğiyle, ailenizle ve sevdiklerinizle birlikte mutlu günleriniz olsun.
Birlik ve beraberlik içinde olalım, birbirimize sevgi ve saygıyla yaklaşalım.
Sevgi ve barış mesajımız her tarafa yayılsın.
Yalnız Miraç Kandil’inde değil, ruhumuzun yüceliğe yükselmesini sağlamalı, kalplerimizin sevgiyle dolduğu anlarımızı çoğaltmalıyız.
Bedenen değil, ruhen bir yükselişin, bir aydınlanmanın ve bir mucizenin gerçekleşmesi için gönüllerimizi aydınlığa açalım, tüm dertlerimizden ve sıkıntılarımızdan kurtulup, huzura ve mutluluğa kavuşmamızı sağlayalım.
Ailenizle ve sevdiklerinizle birlikte; mutlu, sevgiyle ve barışla dolu, bereketi, rahmeti ve mağfireti üzerimize olan, bir Miraç Kandili diliyorum!
Benim duam ve düşüncem böyle…
Yüreklerimizdeki sevgi ve barış daim olsun, gönüllerimize birbirimize anlamlı destek ve yardımı sağlayarak, gariplere, ihtiyaç sahiplerine ulaşarak, elimizi imkânımızı az çok demeden vererek huzur gelsin.
Yalnız bugün bu gece değil, her zaman; sevgi dolu kalpler, temiz niyetler ve samimi dualarla dolu anlarımız olsun…
*- MUTLULUK HARAM OLUR!
Bugün yeri değil ama Hazreti Ömer’in şu sözünü de aklımızdan çıkarmamamız gerektiğine inanıyorum:
‘Haramda mutluluk ararsan, mutluluk sana haram olur!’
Umarım birçoğumuzun kulağına küpe olur bu söz.
Peki inanışlarımıza göre herkesi af etmek durumunda mıyız?
Akşam, depremde kaybettiğimiz canlar için, sabaha karşı, saatin durduğu 04.17’de toplanan binler slogan atıyorlardı.
‘Unutmadık, unutturmayacağız, affetmeyeceğiz!’
Sahipsiz bırakıldıklarını anlattılar.
Evet ben de yazıyorum.
‘Af etmeyin!
Size sıradan biri gibi davranan, önceliği siz olmayan, varlığınızı unutan ve kırıldığınızı bildiği halde umursamayan insanları sakın af etmeyin!
Çünkü vefasızlık bazılarının kişiliğidir.’
Ustaya sormuşlar;
‘Hayatta yaptığınız en büyük israf nedir?’
Usta cevap vermiş;
‘Hak etmeyenlere verdiğim değer!’
Yaşar Kemal’in dediği gibi:
‘İnsan, düşleri öldüğü zaman ölür!’
Sözü şöyle bağlayayım:
‘Kendini kanıtlama!
Gösterme çabasına son ver!
Sen iyi olsan da kötü görürler,
Doğru olsan da, yanlış görürler.
Ne kadar izah etsen de, eksik görürler,
Ne yaparsan yap!
Bazı insanlar seni görmek istedikleri gibi görürler.
Bırak öyle kalsın!’
*- TÜRKLERİ NE SANIYORLAR?
Zaman zaman Viyana’da bulunan İzmirli Gazeteci İsmail Gökmen’den söz ederim.
Hatta Viyana’da evinin içindeki havuzdan bile söz etmiştim.
İsmail Gökmen şimdi hem önemli bir haberi veriyor hem de önemli bir uyarıda bulunuyor…
Haberi okuyalım:
Alman İstihbaratı gözünü Türkçe’ye ve Türklere çevirdi
Alman Anayasayı Koruma Teşkilatı olarak bilinen Alman İstihbaratı, Türk vatandaşlarından bilgi toplamak için üç yıllık özel bir çalışmayı tamamladı.
Telefonla bilgi vermek isteyenlere Türkçe hat oluşturdu. Mesai saatleri içinde Türkçe bilgi (ispiyon) vermek mümkün hale geldi.
İşte İsmail Gökmen bunları söylüyor.
Tekrarlayayım:
Alman Anayasayı Koruma Teşkilatı olarak bilinin Alman İstihbaratı, Türk vatandaşlarından bilgi toplamak için üç yıllık özel bir çalışmayı tamamladı.
Alman İstihbaratı, İnternet Sitesini bir bölümünü Türkçe’ye çevirdi. Telefonla bilgi vermek isteyenlere Türkçe hat oluşturdu. Mesai saatleri içinde Türkçe bilgi (ispiyon) vermek mümkün hale geldi.
*- GÜNCELLEDİLER
Alman Anayasayı Koruma Teşkilatı, bilgi toplama yöntemlerini genişletiyor ve Türk vatandaşlarından bilgi alabilmek amacıyla internet stratejisini güncelledi.
Tarihinde ilk kez, Alman İstihbaratı’nın bilinen internet sitesinin bir kısmı Türkçe olarak değiştirdi. Bu adım, özellikle aşırı sağ ve aşırı dini bağlantıları takip etmekte olan Alman İstihbaratı’nın Türk kökenli personeli tarafından gerçekleştiriliyor.
Kobani olaylarından sonra bölgesel büro kuran Alman İstihbaratı, vatandaşlarına karşı işlenecek suçlarını engellemeye çalışıyor.
*- MERCEK ALTINDA
Almanya’da yaşayan dini gruplarla ilişiği bulanan dernekler de mercek altında. Alman İstihbaratı, yıllardır aşırı sağ ve aşırı dini grupları izleme konusunda hassas bir yaklaşım sergiliyor. Bu çerçevede, teşkilatta görev alan Türk vatandaşları, aşırıcı grupların faaliyetlerini ve potansiyel tehditleri izlemekle görevlendirilmiş durumda. Haftanın belirli saatlerinde Türkçe telefon hizmeti sunan Alman İstihbaratı, Almanya ve Türkiye’de bulunan kişilerden gelen bilgilerle istihbarat tabanını genişletmeyi amaçlıyor.
İstihbarat zinciri içinde bilgiyi analiz eden Alman İstihbaratı, Türkiye’de yaşanan olayları da yakınen takip ettiği biliniyor.
Alman Anayasayı Koruma Teşkilatı’nın bu adımı, Almanya ve Türkiye arasındaki güvenlik işbirliğini arttırma çabalarını da yansıtıyor.
Türk vatandaşlarından alınacak bilgilerin, terörle mücadele, aşırı sağ ve aşırı dini grupların izlenmesi gibi alanlarda kullanılacağı belirtiliyor. Bu gelişmeler, Alman İstihbaratı’nın dijital stratejisindeki değişiklikleri ve Türk vatandaşlarından alınan bilgilerin nasıl kullanılacağına dair soruları da beraberinde getiriyor. İnternet sitesinin Türkçe’ye çevrilmesi, bilgi toplama süreçlerinin daha etkili ve yerel düzeyde daha erişilebilir olmasını sağlayarak, Alman İstihbaratı’nın ulusal güvenlikle ilgili zorluklara karşı daha proaktif bir yaklaşım sergileme çabasını yansıtıyor.
*- ALMANLARA BİLGİ VERMEK CASUSLUK OLARAK DEĞERLENİR
Aman dikkat, vatan haini durumuna düşebilirsiniz
Türk vatandaşlarının başka bir ülkenin istihbarat teşkilatına bilgi vermesi Türk Ceza Kanunu’na göre ağır suç teşkil etmekte.
Bu eylem, milli güvenliği tehlikeye atma ve devlet sırlarını ifşa etme gibi suçlamalarla karşılaşabilir.
Türk vatandaşlarının bu tür faaliyetlerde bulunması, hukuki açıdan ciddi sonuçlar doğurabilir ve ilgili kişiler yargılanabilir.
*- MÜKEMMEL CEZA
Olay 1506’da Frankfurt’ta kaydedilmiştir.
Bir tüccar 800 altın kaybeder.
Yoldan geçen bir marangoz da tesadüfen bu tüccarın çantasını bulur. Son derece dindar olan marangoz cüzdanı bulduğunu kimseye söylemez ve bu kadar çok para kaybının farkedilmesinin mümkün olmadığını değerlendirir ve sahibinin bu parayı arayacağını düşünür.
800 altın ne kadardır?
O zaman, 40 altın için iyi bir at satın alınabildiğinde yaklaşık 20 at bedeli kadardır.
*- PARAYI TESLİM EDER
Bir gün marangoz kiliseye gider.
Rahibin, Frankfurt’a giren tüccarın 800 altın kaybettiğini ve bulanın 100 altın ile ödüllendirileceğini duyurur.
Bunun üzerine marangoz parayı getirir ve Rahibe teslim eder.
Tüccar gelir ve çantayı alır.
Ancak marangoza, vadetmiş olduğu 100 altın’ı ödemeyi reddeder. Marangoza 5 altın uzatır.
Marangoz tüccara sözünü tutmasını söyler.
Açgözlü tüccar, vaat edilen 100 altın’ı vermemek için cüzdanında 800 değil 900 altın olduğunu iddia eder.
Marangozun çantadan para aldığını iddia eder.
Rahip, marangoz için ayağa kalkar. Marangozu tanıdığını ve onun dürüst bir adam olduğunu söyler. Asla böyle bir şey yapmayacağını söyler. Tartışma kızışır.
Rahip, tüccarı ve marangozu Frankfurt mahkemesine götürür.
*- İŞTE BÖYLE!
Hakim süreci başlatır.
Tüccara, İncil’e elini koyarak 900 altın kaybettiğine yemin etmesini söyler.
Tüccar tereddüt etmeden elini İncil’e koyar ve yemin eder.
Yargıç, marangoza 800 altın bulduğuna yemin etmesini söyler. Marangoz da elini İncil’e bastırarak yemin eder.
Herkes merakla hakimin kararını beklemektedir.
Hakim her şeyin gün gibi açık olduğunu belirterek, ‘Marangoz 800 altın buldu ve tüccar 900 altın kaybetti.
Yani marangozun bulduğu kese tüccarın değil.
Dolayısıyla marangozun bulduğu para, sahibi çıkmadığına göre Marangozun kendisine aittir.
Tüccar ise kaybettiği 900 altınını aramaya devam edebilir’ ,kararını verir.
Fakir bir marangozun haklarını reddeden cimri bir tüccar adil bir yargıç tarafından cezalandırılmış ve bu olay Frankfurt tarihine bu şekilde geçmiştir…
Aslında bugün Türkiye’den benzer bir hikayeyi anlatacaktım ama anlayan anlar diyerek ‘Berlin’de hakimler var!’ sözünden sonra Frankfurt’da da tarihe geçecek yargıçlar olduklarını örneklemek istedim.
*- BAŞKAN SOYER OSMANİYE’DEYDİ
Nedense ne görmeyen, ne fark etmeyen ve hiç söz etmeyen sözde Ulusal basına atfen anlatıyorum:
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat depremlerinin birinci yıldönümünde Osmaniye’de anma törenlerine katıldı.
Başkan Tunç Soyer, “Daha birkaç hafta önce Japonya’da benzer şiddette deprem oldu 286 kişi öldü. Burada onbinlerin öldüğünü biliyoruz. Bizim insanlarımızın Japonlar kadar yaşama hakkı yok muydu?
Dilerim bundan sonra gelecekler bu bilinçle insanların en temel yaşam hakkına saygı duyarak, koruyarak devleti yönetirler” diye konuştu. CHP Osmaniye Milletvekili Asu Kaya ise “Osmaniyeli olarak biz Tunç Soyer’e minnettarız” dedi.
*- İZMİR’DE DE ANILDILAR
İzmir Büyükşehir Belediyesi, Kahramanmaraş merkezli depremlerde hayatını kaybedenler için kentin 8 noktasında lokma ve helva dağıttı. Deprem sırasında Hatay’da olan ve şehit düşen piyade er Eren Taşkın için mahallesinde mevlit okutulurken Eşrefpaşa Hastanesi’nde de anma töreni düzenlendi.
*- ADLİYEYE SİLAHLI SALDIRI
İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi önünde gerçekleştirilen terör saldırısına ilişkin konuştu.
İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, İstanbul Adliyesi’ndeki terör saldırısıyla ilgili “İstanbul Emniyetimiz, saldırı girişiminden hemen sonra 25 adrese operasyon yaptı, 40 şahıs gözaltına alındı. Operasyonlarımız devam ediyor.” dedi.
Çağlayan’daki İstanbul Adalet Sarayı önünde bulunan polis kontrol noktasına sabah saatlerinde silahla ateş açan 2 terörist ölü ele geçirilirken, 1 vatandaş hayatını kaybetti, 3’ü polis 6 kişi yaralandı.
YORUMLAR