DOLAR 32,2633 0.06%
EURO 34,8315 -0.02%
ALTIN 2.407,31-0,02
BITCOIN 2051229-0,49%
İzmir
25°

AÇIK

üst menü altı

ARTIK PARAYI VEREN DEĞİL HALK KAZANMALI

ABONE OL
28 Nisan 2023 17:32
0

BEĞENDİM

ABONE OL

*- İZMİR’İ ÖNE ÇIKARDI

 

Sabaha karşı uyandığımda telefonun saatine baktım, 05.15 idi…

Takipçisi olduğum ve yorumlarına önem verdiğim Nadide Apaydın Akbulut ‘İZMİR NARLIDERE'DE BİR REZİDANS YANIYOR…’ başlığıyla şunları yazmıştı:

‘Bir süredir yangını izliyorum.

8 katlı bina cayır cayır yanıyor.

O binayı biliyorum.

İçini bilmem ama çelik kullanılarak yapıldığını bilirim.

Ayrıca her balkonundaki saksıda duran zeytin ağaçlarını…

Her geçtiğimde de bakardım o ağaçlara.

‘Zeytinlerin yeri neden balkonlar oldu?’ diye de kendi kendime sorgulamıştım.

Yangın dış kaplamalardan ve zeytinlerden çıkmış.

Bir görgü tanığı patlamadan bahsetti, muhabir de’ tüp patlaması olabilir mi?’ dedi.

O binada tüp ne arar?

Şu anda şiddetli sayılacak rüzgâr da var.

Umarım diğer binalara sıçramaz, umarım can kaybı yoktur…’

Yazıyı benim okumamdan 7 saat kadar önce kaleme almış Nadide Hanım!

Eminim bu siteyi bilmeyen İzmirli, hatta Urla, Ceşme, Seferihisar, Güzelbahçe ve Karaburun ile merkez ilçeler Balçova ile Narlıdere’ye İzmir’den giden herkes görmüş ve dikkatini çekmiştir.

Düşünün;

Koskocaman, Avrupa’dan (İspanya) ödüllü ‘Yeni nesil’ lüks bina 3,5 dakikada alevlere teslim oluyor.

‘Geçmiş olsun!’ dilekleri herkesten geliyor…

Şansımıza 30 milyon lira değerindeki dairelerden insan kaybımız yok.

Bir sakin anlattı:

‘Bir anda alevler içinde kaldık. Kendimizi dışarıya zor attık. Cep telefonumu bile alamadım…’

 

*- UNUTTULAR

 

Balçova’da ve Bornova’da iki yangını anımsıyorum.

Kafelerde çıkan yangınlarda, bir anda naylon örtüler tutuşmuş ve çok sayıda, hemen hepsi öğrenci olan gençler yanarak ölmüştü.

Sayıları da bir otobüs dolusu insan kadardı.

Kaç kez belediyeleri uyarıyorum bu ‘sevgi yolu’ çalışmaları nedeniyle.

Biliyorsunuz ben Bornovalıyım;

Küçükpark yalnız İzmir değil Türkiye’nin an kalabalık öğrenci grubunun bulunduğu semt.

Bizim, yani Bornovalıların ‘Çiftçi Caddesi’ olarak bilinen yerdeki kafe yangınında güpegündüz öğrenciler mekândan dışarı çıkamamış, üzerlerine yanan naylon örtüler yapışarak faciayı meydana getirmişti.

Geçen yaz Küçükpark’ta yeni bir düzenleme yapılıyordu.

Yayalar ve mekânlar için giriş çıkış bu geniş alana yok.

Yani yollara set konulmuş.

Belli saatte biri geliyor, kilidi açıyor veya kapatıyor.

‘Ya yangın olursa, buraya itfaiye nasıl girecek, ambulanslar olası bir olayda nasıl girecek?’ diye yetkililere sormuştum.

Yine soruyorum?

 

*- BİR DAKİKA YETİYOR

 

Şimdi bir de Urla’dan örnek vereyim;

Aynı şekilde insanların yaşama alanlarını içeren bölgede, örneğin saat 10.00’da bir zabıta memuru motosikletle gelip yolların barikatlarını işler hale getiriyor.

Kilitleyip gidiyor.

Akşamın belli bir saatine kadar.

Burayı da biliyorsunuz, Kayyum olarak görevlendirilen Kaymakam yönetiyor.

Yani çift maaş alıyor, aynı zamanda Belediye Başkan Vekili olduğu için.

Kendisine ulaşamadım, bu yanlıştan dönülmesi için görüşümü belirtmek ve örnekler vermek için.

Şimdi gidip görmeye kalksam da geç oldu.

Baksanıza 14 Mayıs’ta seçim var.

Yani ‘Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı seçilirse, 14 Mayıs’tan itibaren çok değişiklik ve yenilikler, atamalar olacağı belirtildiği için, ben de beklemede kaldım.

Biliyorsunuz bizim halkımızın şöyle bir sözü vardır:

‘Giden ağam, gelen paşam!’

Ama Urla’da bir yangın gibi, hastalık gibi bir facia meydana gelirse ki Deprem bölgesi, bunun hesabı mutlaka birilerine sorulacaktır, sorulmalıdır da!

 

*- ARTISI ve EKSİSİ

 

Çok yıllar önce İzmir’e dışarıdan bol paralı bir müteahhit geldi.

Hemen hiç kimse o zamanlar kendisini tanımıyordu.

Şimdi kapısını ‘yardım’ için aşındıranların sayısı da az değil.

İki gün önce bu konuda bana fikrimi sordular?

‘İzmir’e faydası çok!’ dedim.

Ama eksi tarafları da az değil…

Bir gün bu konuya değinirim…

Artı ve eksi yönlerine!

İşte o kişi, Narlıdere’deki sitenin tanıtımı için Çeşme’de Ontur otelde büyük bir resepsiyon ya da tanıtım kampanyası için davet verdi.

İyi anımsıyorum:

Özel davetlilerden daha fazla güvenlik görevlisi vardı.

Tanınmış sanatçılar ve ünlüler orada idi.

Medya mensupları da, kendisine göre seçilmişti.

Yani sıradan demeyeyim de, gerçek habercinin girmesi imkânsızdı.

Gerek cemiyetin önemli isimleri gerekse oyuncu sanatçı taifesi herkesin gözünü ve dikkatini bu ‘özel mi özel’ davete çevirmişti.

Ve 3,5 dakikada tüm binayı saran o korkunç alevlerin sardığı daireler kapışıldı.

Hiç unutmuyorum, o günkü para ile Türkiye’nin en pahalı daireleri idi.

Bunu da patron Aydın Bilgin sabah toplantısında belirtmişti.

Dediği şuydu:

‘Türkiye’de şu anda en pahalı daireler İstanbul Kadıköy’de, Bağdat Caddesi üzerinde. Bu firmanın satışa sunduğu ve herkese açık olmayan dairelerin değeri onların üstünde…’

Yani İzmir’e bir değer katılıyordu.

Daha doğrusu inşaatçılara, müteahhitlere…

İyi mi, kötü mü?

Parası bol olan, işi iyi olan için belki bulunmaz özellik ve nitelikte idiler.

Zaten bundan sonra İzmir’de de yeni yeni müteahhitler ve siteler pıtırcıklar gibi çıkmaya başladılar.

Sonuç ortada…

 

*- BAŞA GELMEDEN HATIRLANMIYOR

 

Şimdi deprem felaketinden sonra karşımıza önemli bir sorun daha çıkmış oldu.

Demek ki, konutlarımızı selden, depremden korumak için yapılacak değerlendirmelere, 'yangın’ da eklenmeli…

Kimyasallar, yanıcı maddeler kesinlikle kullanılmamalı…

Bu işte de, işyerlerini nasıl sağlık ekipleri ile itfaiye ve zabıta denetliyorsa, aynı denetimler ve belki de daha sıkısı tüm konutlarda ele alınmalı.

Yönetmelikler yeterli değilse uygulatıcı, caydırıcı, ne derseniz deyin buna göre yasalar çıkarılmalı.

Denetim elemanları için de bir şeyler düşünülmeli…

Ahbap çavuş ilişkileri ile hani ‘rüşvet’ diye özetliyoruz ya, beklentileri olanlara da mahpus yolları açılmalı…

Hep aklıma geliyor;

Geçenlerde yazdım, bir belediye memuru, yani serbest değil, belediyede çalışan bir mimarın, isterse karı-koca çalışsınlar 20-25 yılda 18 dairesi olabilir mi?

Yeni dönemde ‘Nereden buldun?’ yasası tekrar yaşama geçirilmeli, herkesin müteahhitlik yapması, mimar ve mühendisler ile iç mimar ve dekoratörlere de sorumluluk verilmeli..

Yani en ufak bir aksaklığa ve hataya yol açana gerçek hesap sorulmalı…

Umarım az önce yazdığım gibi Balçova ve Bornova’daki yangınlar ve kaybettiğimiz canlar unutulmaz.

Ne olursa olsun, hiçbir yol barikatlarla kapatılmaz.

Zaten yasada yok…

Hatta mahkeme kararları da var.

Şikayetleri dikkate almayanlar, ahbap çavuş ilişkilerinde olanlar için de bazı önemli yaptırımlar olmalıdır.

İstenirse, yasaların içinde bunları bulup, cımbızla çıkarabilirsiniz.

Bakın yakın zamanda İstanbul’da Levent’te bir önemli iş merkezi ve bürolar yandı.

Öyle metruk halde duruyor.

Yıllar önce Fulya’da, Beşiktaş’ın tesislerinin bulunduğu önemli yerde bir gökdelen gibi büyük bina ve bir hastane yanmıştı.

O günden bu yana ne oldu?

Özetle yönetmelikler, yaptırımlar gözden dikkatlice, laf olsun diye değil ele alınmalıdır.

Bir arkadaşımın anımsattığı gibi, ‘Sigorta şirketleri’ de bazı şartları yerine getirmeyen konut ve işyerlerini kesinlikle sigorta yapmamalıdır.

‘Ver parayı, al poliçeyi’ diyenler varsa ki, düzen buna göre kurulmuş, hesabı gerçek denetçiler tarafından ele alınıp, bunlar için de gereken yapılmalıdır.

Bahane hep hazır;

Fabrika yanıyor, işyerleri tutuşuyor yapılan açıklama hep şöyle;

‘Sigortası var!’

 

*-

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP