Yeni bir parti türedi!
Aslında türemedi de türetilmeye çalışıyorlar.
İnançlı insanlarımızı aldatmak için kurulmuşa benziyor.
Bizim taraflarda tutulmaz…
Hani Türk askerlerinin başlarını kesen, ‘gavur’ olarak adlandırdıklarını acımasızca katledenler var ya onların uzantısı sayılır.
Amaçları belli!
Yazmak istemiyorum, ama onlara ‘Nah yaparsınız!’ işareti yapıyorum…
Bir de bunlar Türkçesiyle ‘Allah’ın Partisi’ olarak adlandırıyorlar kendilerini…
Kur’an-ı- Kerim okuyanlar, ya da azıcık dini bilgisi olanlar bunlar için tek kelime ile ‘Yobazlar!’ deyip sırtlarını dönerler…
Arap hayranı gibi görünseler de bunlar onlara da karşılar….
Kendi krallıklarını kurmak istiyorlar, Arap ülkesi gibi yönetim kurmak için…
Peki bunlar iş başına gelseler, ya da krallık kursalar ne yaparlar?
Bir okuyucum yazmış;
‘Andımızı yasaklarlar!
Eğitim müfredatını değiştirirler!
Arap ülkelerinin kralları, hanedanları gibi sülalecek zenginleşirler, milli bayramları kutlamazlar, Arap dili ve kültürü ile birlikte, kendilerine hizmet edecek okulların, vakıfların sayılarını çoğaltırlar, ülkenin kurucusuna hakaret eder çeşitli söylentiler yayarlar, medrese eğitimini verirler ama sadece erkeklere…’
Son günlerde bazı sözde partilerin durumlarını ve iktidara ortak olmak, bir şeyler kapmak için nasıl pazarlıklar yaptıklarını duyuyor, inanmak istemiyoruz.
Ama aklımıza bir de şu atasözü geliyor;
‘Ateş olmayan yerden duman çıkmaz!’
*- YÖNETİMİNDE REKOR VARDI
Bunları bana düşündüren ve yazdıran Gazeteci Mutlu Tuncer’in yönettiği ‘Ege Haberler Ajansı’nın internet sitesindeki bir köşe yazısı oldu.
‘Demokrat İzmir’ Gazetesi’nin yöneticisi usta gazeteci Ender Coşkun yazmış…
İlgi ile okudum ve anımsadım…
Çünkü Ender Coşkun bir ara İzmir’de 150 binin üzerinde satış yapan bir bölge gazetesinin başındaki kişi idi…
Sonra İstanbul’a gitti..
Türkiye’nin en bilinen ve en çok satan gazetelerinde yöneticilik yaparken, yaptığı televizyon programları ile en çok izlenen isimlerden biri oldu.
Hiç unutmuyorum, bir gün programında Türkiye ve Türklük aleyhine bir iki laf etmeye kalkan bir bölücüyü kameraların önünde döverek stüdyodan kovmuştu…
Yine birçok kişi gibi tanığım, kendisine rantçılar bir çanta dolusu para getirmişlerdi.
Onları öyle kovdu ki, en azından 10 kişi tanık oldu…
Hatta benim gibi tanıklardan birinin de adını vereyim;
Şu anda İzmir Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu üyesi Foto Muhabiri Esat Erçetingöz…
Belki de olayı görüntülemiştir…
Karşılaşınca hatırlatıp, soracağım…
*- İNANAN İNSANLAR
Ender Coşkun şöyle diyor:
‘GAZETECİLİK yürek işidir.
Gazetecilik, korkakların her gün, cesur insanların bir kez öleceğine inanan insanların mesleğidir.
Gazetecilik halk için savaşmaktır.
Şimdi bunlar geçeli mi, bilemem…
Çok şükür ki ben Namlunun Ucundaki Haberler’i (Yazarın basılmış bir kitabı ) yazarken bu ilkelerden hiç ayrılmadım ve demokrasi değerleriyle doğruları savunmanın bir bedeli olduğunu peşinen kabullendim.
Bedel de ödedim, gerekirse yine öderim…’
Sonra şöyle devam ediyor:
‘ÖNÜMÜZDE çok kritik bir seçim var.
Halk değişim istiyor.
Halk eşitlik istiyor.
Halk liyakat istiyor.
Halk herkese eşit adalet istiyor.’
Devamını paylaşmadan önce şunu da belirteyim;
Bazı kısımları atlıyorum…
Çünkü iktidar partisini çok yüklenmiş…
Bu kısım beni ilgilendirmiyor ilgilendiren noktaları alacağım;
*- HATIRLIYORUZ!
Usta gazeteci Ender Coşkun, yazısının bu bölümünde, geçmişte insanları domuz bağı ile öldüren ve Diyarbakır’ın efsane emniyet müdürü Gaffar Okkan’ı şehit eden Hizbullahçıları anlatıyor.
*- FOTOĞRAFI DA VAR
…Ve Türkiye’de ve dünyada ilk kez Hizbullah’ın dini lideri şeyh FADLALLAH ile ilk konuşan gazeteci Ender Coşkun idi…
Ağzından dinleyelim:
‘Lübnan’ın başkenti Beyrut’ta 1986 yılında yapılan ve Hürriyet’te yayınlanan bu röportaj öyle çok kolay gerçekleşmedi.
Az kalsın benim kelle de gidiyordu!
Lübnan’da da o yıllarda Hizbullah denilince akla işkence ve ölüm geliyordu.
O tarihlerde Türkiye’de Hizbullah’ı kimse bilmiyordu, ancak liderleri Fadlallah, Türkiye’de örgütlenme hazırlıklarında olduklarını ve bunu hızlı bir biçimde yaptıklarını açık açık anlatmıştı.
*- ACIMAK YOK!
‘…Lübnan’ın başkenti Beyrut’ta kale gibi korunan bir evde oturan Fadlallah, hatırlayacaksınız Lübnan’da esir alınan Amerikalıların infaz emrini veren adamdı.
Acımasız, tutucu ve söylediği her şey taraftarlarınca anında yerine getirilen bir adamdı…
Hizbullah’ta kadının adı yoktu.
Kadın, onlar için sadece bir köleydi.
Kadın, kişi değil, bir mal gibi alıp satılan sadece bir dişiydi!
Şeriatla yönetilen bir ülke kurmayı amaçlayan bu örgüt, kurbanlarını domuz bağıyla bağlayıp katlettikten sonra betona gömen acımasız yapıya sahipti.
Türkiye, Hizbullah’ın adını 1990’lı yıllarda duymaya başladı.
Doğu ve Güneydoğu’da gerçekleştirilen satırlı ve silahlı eylemlerin sorumlusu Hizbullah’tı.
Örgütün domuz bağı ile bağlayarak günlerce işkence yaptığı kurbanları daha sonra betona gömülmüştü.
Bunlardan birisi de yazar Konca Kuriş’ti.
Kaçırıldıktan sonra işkenceye uğramış, cesedi 555 gün sonra Konya’da bir evin bodrumunda gömülü bulunmuştu….’
*- ÇAĞRISI VATANDAŞLARA
Ender Coşkun bu arada yine Türkiye’deki siyasi durumu ve partileri ele alarak yazısını şöyle tamamlıyor:
‘…TABLO maalesef bu!
Bu nedenle seçin günü mutlaka sandığa gidin.
O gün patron sizsiniz.
Çocuklarımız, eşiniz ve ülkemizin geleceğini düşünerek oylarınızı mutlaka kullanın.
Türkiye Cumhuriyeti’ni hedef alan ve kadınların bir numaralı düşmanı olanlara geçit vermeyin.
Tabii karar sizin….’
Son bir not:
Yukarıdaki fotoğrafta Fadlallah ile beni bir arada gösteren o resme bir kez daha bakın.
Arkadaki tabloda HUMEYNİ’yi göreceksiniz!
Bilmem anlatabildim mi?
Sağlıkla kalın…’
*- UNUTMAMALIYIZ
Ben de şunları yazıya ilave etmek istiyorum:
‘Elinde annesinin saçı olan bebeği,
Bisküvisini çocuklarına veremeyen babayı,
Ölen kızının o soğukta elini bırakmayan babayı,
Birbirlerine sarılarak ölen çiftleri,
Evladının kurtulması için kolunun kesilmesine izin veren ve hayatını kaybeden babayı…
Asla unutmayacağız!…’
YORUMLAR