Ana Sayfa Arama Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Yaşar Eyice

BİR İTALYAN VE RUS GELİNİN İZLENİMLERİ

Yıllarca Türkiye’de araştırmalar yapmış olan İtalyan asıllı profesör Anna Masala geçtiğimiz senelerde ‘Türkiye’ye Aşk Mektuplarım’ isimli bir kitap yayımladı.

Kitapta içindeki Türkiye sevgisini dile getiren İtalyan Türkolog Prof. Masala Türk çocuklarını bakın nasıl tarif ediyor:

‘Siz Türklere kompliman olmasın ama, çocuklarınızın hepsi güzeldir. Sadece güzel değil terbiyeli ve usludurlar. Gözlerinde Türk soyunun güzelliği ve gururu parlar. Gençken Türk çocukları beni sokaklarda ‘abla’ diye çağırırdı. Sonra ‘teyze’ oldum. Yalnız birkaç sene önceleri bir delikanlı bana ‘nine’ deyince çok kırıldım…

Çok Türk çocuğu tanıdım ve onlarla ilgili çok anım vardır. ‘

 

*- ASKER MİLLETİZ

‘Bir gün Ankara’da, Yenişehir sokaklarında oynayan bir çocuk grubu gördüm.

O sırada bir askerî kamyon geçti.

Çocuklar oyunu bırakıp dikkate geçerek, asker selâmı verince askerler de büyük bir ciddiyetle onlara cevap verdi.’

Yanımda bulunan babam:

‘Türk milleti budur işte bu sebeple Türkiye’nin ebedî olduğuna inanıyorum, dedi…’

Ben bir Türkolog olarak yer kürenin pek çok coğrafyasına gittim. Diyebilirim ki pek çok ulusun medeniyetinde bir Türk harcı, bir Türk esintisi bulmak mümkün.

Anna Masala’ ya teşekkür etmek lazım, herhalde…

Bizi çok iyi irdelemiş ve yazmış…

Yani ‘belge’ bırakmış araştırmacılara…

 

*- RUS GELİNİN GÖZLEMİ

Şimdi de, emekli bir Türk ile evlenen 72 yaşındaki Rus kadının, Türklere ait gözlemlerini nakledeyim:

‘Ben Türkiye’ye geldi, evlendi.

Türk erkek Türk kadınlar çok yemek seviyor.

Hep çeşit istiyor.

Biraz oturuyor hemen yemek soruyor.

Sonra hasta olmak anlatmayı çok seviyor.

Şikayet çok.

Kadınlar kendine zaman ayırmak bilmiyor.

Hasta olmak bekliyor, doktora gitmek sonra doktor diyecek; ‘dinlen çok yoruldun!’ bunu bahane ederek hep hastalık konuşarak geçiriyor.

Çocuklar hep televizyon başında.

Eşimin oğlu evlendi Torun televizyon başında.

Geline dedim ki;

‘Çocuk seni az görüyor onları çok görüyor.

Zihninde sen az onlar çok.

Reklamları ezberlemiş.

Öyle ezberlemiş istiyor, anne reddedince ağlıyor.

İşte böyle ağlıyor sonra yine istiyor yine ağlıyor 3 gün 4 gün sonra anneyle arada çatışma oluyor

Şimdi saygı nasıl olsun.

Çocuğun zihninde anne az televizyondakiler çok.

Kapat onu çocuk seni seyretsin, seni anlasın senin güzelliğin onun beyninde yer etsin’ dedim.

 

*- DOĞRU SÖYLÜYOR

Kimse anlamıyor çocukların beyni kimlerle doluyor.

Sen çocuğu doğurdun

Sen hatırlıyorsun onu kundakladın, büyüttün

Sen hatırlıyorsun

O bunları bilmiyor.

Karnını bile televizyon başında doyuruyorsun, senin yüzüne bakmıyor, o çizgi filme bakıyor.

Sonra diyor ki çocuk yüzümüze bakmıyor hiperaktif.

Çünkü çocuğun beynini televizyon artık yeniden tasarladı.

Sonra çocuk o çizgi kahramanların vitrinde kostümünü görüyor istiyor ağlıyor çünkü çocuk aslında artık onlara ait oldu.

 

*- NASIL KONUŞUYOR

Kardeşi ile oynarken bile oradaki karakterler gibi davranıyor ve o karakterler gibi konuşuyor.

Diyorum ki;

‘Bak çocuk babası gibi değil, senin gibi değil, konuşması televizyon gibi!’

 

*- KADINLARIMIZ

Kadınlar çok konuşuyor hiç susmuyor.

Düşünmeden konuşmak Türkiye’de çok.

‘Hep hastalıklar çok konuşmaktan!’ diyorum bana ters bakıyorlar.

‘Tiroid hasta!’ diyor, ‘Çok yiyorsun ve çok konuşuyorsun!’ diyorum bana kızıyor.

Bana çok konuştukları zaman hemen elimle reddediyorum, Diyorum ki; ‘Çok konuştun, ben yoruldum!’

Çünkü dinlerken beyin doluyor ve ısınıyor.

Susuyorlar o zaman.

Çünkü kalp te yoruluyor.

 

*-HASTALIK NEDENİ

Türk kadını güzel şeyler konuşmayı bilmiyor hep şikayet!

Kocasından şikayet ediyor, ailesinden şikayet ediyor, çocuğundan şikayet ediyor, Kendinden şikayet ediyor.

1 saat çay içiyor.

Çay içerken gönül demlenir fakat öyle olmuyor; herkesin sinirleri kabarıyor sonra herkes evine gidiyor bu sefer ne oluyor ‘hastalık’ oluyor. ‘

Gerçekten bir Rus kadının görüşleri ve düşünceleri mi?

Tam bilmiyorum…

Belki bir gün genç mimar Tolga ile sevgili Rus eşini ziyaret ederek, ‘Bu doğru mu?’ diye sorarım…

Aslında bu yazı gerçekten ders alınması gereken bir konuyu ortaya koyuyor.

Sadece okumakla kalmayıp, üzerinde biraz kafa yormamız lazım.

O zaman ‘doğru ile yanlışı’ herhalde bulur, Rus gelinin söylediklerini samimiyetle yorumlayabiliriz.

Ben doğruluk payının çok fazla olduğuna inanıyorum…

 

*- SENEDE İKİ GÜN

Ben de sizi biraz düşündüreyim ve güldüreyim…

Adam doktora gidiyor ve ‘Karımla birlikte olunca ya çok üşüyorum, ya da terliyorum…’ diyor…

Doktor, litaratürde böyle bir durumu görmedim ve hiç karşılaşmadım.

‘Bir de eşinizi dinleyelim!’ diyor…

Kadın anlatıyor:

‘Kocam gemici, bir Şubat ayında, bir de Ağustos ayında birer gün evimize uğruyor…’

 

*- ŞU KONUŞMA OLMASA

Niagara Şelalesi’nin sesi 20 kilometre uzaklıktan bile duyuluyormuş.

Rehber bunu bizim kafileye anlatırken, bir turistlerden biri ‘Bu şelaleden biz çok mu uzaktayız, daha ne kadar yolumuz var?’ diye sorar.

Yanıt şöyledir:

‘Hemen şu tepenin arkasında, iki yüz metremiz kaldı. Ama kadınlar sohbeti bitirirler, susalarsa, sesini de duyarız…’

Tabii ki bunlar fıkra…

Gerçekle ilgisi yok…

Sadece gülelim, stres atalım diye yazmaya çalıştım…

Yaşar Eyice

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

nineteen − sixteen =

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER