Ana Sayfa Arama Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Yaşar Eyice

DOĞU'DA DEĞİL İZMİR'İN DİBİNDE

Hatırlar mısınız bu şarkıyı?

‘Orada bir köy var uzakta,

O köy bizim köyümüzdür,

Gitmesekte, görmesekte,

O köy bizim köyümüzdür.’

50 yıl öncesinin bir çocuk şarkısı!

Elli yıl.

Peki elli yılda ne değişti, o köye gidildi mi?

Hayır!

Hem de İzmir’de.

Hakkari’de falan değil yani.

2022 yılında.

*- UNUTULMUŞ BİR KÖY

İzmir’in Bayındır ilçesinin Lutuflar köyü.

Küçük, şirin bir orman köyü.

Bayındır merkeze 28 Km. mesafede unutulmuş bir köy.

Okulu var, öğretmeni, öğrencisi yok.

Sağlık ocağı var, doktoru yok.

Büyükşehir belediyesinin yıllar önce koyduğu iki otobüs durağı var, ne otobüs ne de dolmuşu yok.

Giden gelemiyor, gelen gidemiyor.

Hasta olsan, doğum yapsan hepten yandın.

*- ARKASI VAR

Sadece Lutuflar değil.

Gaziler, Alanköy, Kızılkeçili.

Bunlarda da durum aynı.

Yol var, durak var, toplu ulaşım yok.

Defalarca başvuru yapılmış ama laf var, icraat yok.

Düşünün bir şimdi.

28 Km. yol.

Yürüseniz, yürünmez.

Arabanızla gelseniz çuvalla benzin parası verirsiniz.

Taksiyle gelseniz 230 TL tutar.

Yağmuru var, karı var, kışı var.

‘Köylü milletin efendisidir.’demişti Atatürk.

Milletin efendisi olan, üreten, yetiştiren, halkı besleyen köylünün bir otobüsü bile yok.

Yıllardır çok görülmüş ona.

Varın gerisini siz düşünün.

Unutmayalım ki gitmediğiniz köy sizin değildir ve unutulanlar unutanları asla unutmazlar.

*- İSTEMEK İÇİN DUYURMAK LAZIM

Bu bilgiyi Zafer Yümlü’den aldım, öğrendim..

Ensemble Feverish Music okulunun kurucusu…

Yıllardır kendisinden söz ederim…

Çalışmalarını takdirle incelerim…

İlk kez böylesine önemli bir konuya da parmak bastığına tanık oluyorum.

Keşke herkes böylesine duyarlı olsa…

Bayındır belediyesi yönetimi birkaç oyla iki parti arasında gidip geliyor.

Şimdi son gülen taraf AKP oldu…

Bakanlar da gelip gidiyor…

Bence AKP’li bir büyükşehir belediyesi ‘Kardeş kent’ olarak Bayındır’ı kucaklar ve özellikle köyler ile kent arasındaki ulaşımın sağlanması için iki ya da üç toplu ulaşım aracını bağışlar, sorun da kökünden çözülür…

Önceki dönemde İzmir’deki AKP’li belediyeler böyle durumlar için mali gücü fazla olan AKP’li büyükşehir belediyelerine bağlanmışlardı.

Bu hayali ortaklık ne kadar yürüdü, faydası oldu mu, olmadı mı?

Bilmiyorum…

Belki şimdi olup olmadığını görür yaşarız…

*- YILLARDIR KONUŞULAN MEKTUP

1854 yılında Şef Seattle, Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Franklin Pierce`ye yazdığı mektupta şöyle sesleniyordu:

‘Göllerin berrak suyundaki her hayali yansıma, halkımın yaşamından anılar ve olaylar anlatır.

Suyun mırıltısı babamın babasının sesidir.

Nehirler erkek kardeşlerimizdir, susuzluğumuzu giderdiler, nehirler kanolarımızı taşırlar ve çocuklarımızı beslerler.’

Engelsiz akan suların, insanların da dahil olduğu bütün canlıların yaşam kaynağı olduğunu belirten bu mektuptan 143 yıl sonra 14 Mart 1997 yılında Brezilya`nın Curitiba Kentinde, nehirlerin engelsiz akması için 20 ülke temsilcisi deklarasyon yayımladı.

*- MÜCADELE HER YERDE SÜRÜYOR

Uzmanlar bunları hatırlattıktan sonra şöyle diyorlar:

‘Deneyimlerimiz farklı kültürel, sosyal, politik ve çevresel gerçeklerimizi yansıtsa da mücadelelerimiz birdir.

Mücadelelerimiz bir çünkü her yerde barajlar insanları evlerinden olmaya zorluyor, verimli tarım arazilerini, ormanları ve kutsal yerleri sular altında bırakıyor, balıkçılığı ve temiz su kaynaklarını yok ediyor ve toplumlarımızın sosyal ve kültürel olarak parçalanmasına ve ekonomik olarak yoksullaşmasına neden oluyor.’

Peki son durum nedir?

Bu sorunun yanıtı da şöyle bazı uzmanlara göre;

‘Barajlar vaat edilenden daha az elektrik üretti ve daha az araziyi suladı. Selleri daha da yıkıcı hale getirdiler.

Barajlar, büyük toprak sahiplerine, tarım işletmeleri şirketlerine ve spekülatörlere fayda sağladı.’

*- KABUL EDİLMİYOR

Bu deklarasyonla; sularının, topraklarının, ormanlarının ve diğer ekolojik yaşam kaynakları yönetiminin sermayeye devredilmesini kabul etmeyenler, bütün canlıların sağlıklı yaşam alanlarına sahip olması için mücadeleyi işaret ediyordu.

Su varlığının % 0,3`ü gibi çok az bir kısmı nehirlerde ve göllerde bulunmasına rağmen, dünyada bir sınırı aştığını bilmeden, akan akışı bazı devletler tarafından ‘sınır aşan’ diye tanımlanan 200 adet nehir 140 ülkeye hayat vermekte, Dünya halklarının % 40‘ı bu nehir havzalarında yaşamaktadır.

*- İDDİA EDİLİYOR

İddiaya göre; Türkiye`de enerji üretimi için sermayenin kullanıma devredilen nehirlerde 685 adet hidroelektrik santral ekolojik yıkıma neden olurken, nehirlerin özgürce akmasını önleyen, akışının önündeki engel sayısı sürekli artmakta, yeraltı ve yerüstündeki sular akışından koparılarak sermaye birikimine sokulmakta, ticarileştirilmektedir.

Bazı devletler; suları, sucul sistemleri, tarım alanlarını, canlı yaşamını yok eden, sosyal ve kültürel değişimlerle oluşturdukları düzenlemelerle, ekonomi politik stratejilerle sadece sermayenin çıkarlarına hizmet etmektedir.

Herhalde biz daha çok, bazı engelleri,  siyasi strateji ve uygulamaları, ekolojik yıkımı, karşı mücadeleleri, yaşam alanlarını ve vatandaşın olumlu ya da olumsuz tepkilerini konuşacağız.

 

Yaşar Eyice

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

5 × four =

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER