Uygulama başladığından bu yana, yüzlerce, binlerce bana göre milyonlarca kişi ‘Eski’ yani önceki uygulamanın yerine getirilmesini istedi.
Ama sözünü geçiremedi…
Belki benim sözüm geçer…
Çünkü her kişinin bir ‘eşref saati!’ olduğuna inananlardanız.
Bir işe başlamanın uğurlu ve uygun zamanını ifade eden tabirdir, ‘Eşref Saati!’.
Edebiyatta ve medeniyet tarihinde çokça kullanıldığı görülen eşref-i sâat (eşref saat) tabirinin ifade ettiği kavramın temeli, Mezopotamya’nın ilk medenî sakinleri olan Sümerlere dayanmaktadır.
Sümerler semavî cisimlere taptıkları için yıldızların hareketlerinden ve aldıkları değişik konumlardan birtakım hükümler çıkarmaya çalışmışlar ve böylece Ortadoğu’nun ilk astrolojik tesbitlerini ortaya koymuşlardır.
Okuyucularımın bir isteğini yerine getirmenin tam zamanı olduğunu düşünüyorum.
İstenilen şu:
‘Yaz/Kış saati uygulamasının geri getirilmesi!’
Nedense bu önemli konu, hiç ama hiç kimse tarafından gündeme getirilmiyor.
Ama yıllardır, ‘İstanbul’a kar ne zaman?’ sorusuna öyle sarılmışız ki, bu konudan hiç uzaklaşamıyoruz…
‘Geldi gelecek!
Yağdı yağacak!’
Dikkat edin bu iki cümle, ‘tamamlayıcı’ olarak hep bazı medya ve insanlarımızın gündeminden hiç ama hiç düşmüyor…
Öğrenciler ‘Okullar tatil olacak!’ düşüncesi ve hayali ile belki ilgileniyorlardır ama her türlü şartta evinin nafakasını düşünenler için o kadar alıcı yanı yoktur…
Ama Özberk Özdemir tarafından başlatılan ‘yaz- kış saati’ yediden yetmişe hepimizi ilgilendiriyor.
Ülke ekonomisini geliştirmek için hep üretimden, verimlilikten, genç neslin daha iyi bir eğitim almasından bahsediyoruz.
Ancak bu hedeflerimize ulaşabilmemiz için öncelikle günlük yaşamımızı düzenleyen bazı temel unsurları gözden geçirmemiz gerekiyor.
Bunların başında da yaz/kış saati uygulaması geliyor.
Örneğin; 27 Kasım için İstanbul’da gün doğumu 08:05. İnsanlar işe, okula yetişmek için ortalama saat 07:00’de kalkıyor diyelim.
Oysa saatleri 1 saat geri aldığınızda gün doğumu 07:05 olacak ve uyanmak için gün ışığından faydalanabileceğiz…
Tabii bu bütün ülkemiz insanları için geçerli…
*- KARANLIKTA YOLLARA ÇIKILIYOR
Nüfus yoğunluğunun bulunduğu başta İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Antalya illeri olmak üzere bir çok ilde bulunan herkes çocuklar dahil olmak üzere karanlıkta uyanmak zorunda kalıyor.
Bu durum psikolojik olarak bizi zorlayan bir durum olmanın yanında aynı zamanda enerji israfına ve fazla elektrik tüketimine neden oluyor.
Enerji Bakanlığı’nın verilerine göre, yaz saati uygulamasının sürekli hale getirilmesi sonucu yüzde 0,8 oranında daha fazla elektrik tüketiliyor.
*- UMUTLA BEKLENİYOR
Sonuç olarak, Özberk Özdemir en başta olmak üzere, Yaz/kış saati uygulamasının geri getirilmesi ısrarla istiyor.
Bunu İkili Saat sistemi ile yaparak, ülkemizdeki herkesin gün ışığından maksimum şekilde faydalanmasını da sağlayabiliriz.
Bu, hem bireysel yaşam kalitemizi artıracak hem de ülke ekonomisine katkı sağlayacak bir adım olacaktır.
Umarım Bakanlık yetkilileri bu yazımı ‘eşref saatlerinde’ okurlar, üzerinde mutlaka çalışmalar yapılmıştır, akılcı bir davranışla ‘Vatandaş istiyor, biz de uygularız!’ açıklamasını yaparlar…
Her konuda anket yapılıyor ya, bu istek de gündeme alınıp gereken yerine getirilebilir.
Uygulayıcılar, önlerine gelecek rakamları dikkate alacaklardır.
Halk oylaması ya da anket doğruya ulaşmamızda bize, hepimize ‘Kâr!’ olarak dönecektir…
*- HASTANE İLE PASTANE
İstanbul’dan Y.H. önemli bir şikâyeti dile getirmiş!
Söylediği şu:
‘Maalesef kolluk kuvvetleri, özellikle trafikçi kardeşlerimiz hastane ile pastaneleri karıştırıyorlar…
Şöyle ki, trafik yoğunluğu biliniyor…
Bundan hepimiz şikayetçiyiz.
Her zaman da trafik ekiplerinden yardım istiyoruz.
Ama hastaneye gelenlere trafiği aksatmıyorlarsa hemen ceza yazılmamalı.
Çünkü sağlık her şeyden önemli…
Otoparklar hem pahalı hem de ağzına kadar dolu…
Yürümeye hali olmayanlar, özellikle yaşlılar boş yer bulduklarında park edebilmeli…
Ama bu belli bir saati geçmemeli…
Oto parkçıların plaka tespiti yaparak, sözde trafik ekiplerine yardımcı (!) oldukları da düşünülüyor, ya da iddia ediliyor…
Bu da araştırılmalı…
Çünkü; otoparkçılar yolları ve caddeleri de parsellemiş durumdalar.
Bir de lüks lokantalar, pastaneler kentlerin en işlek yerlerindeler. Hepsinin önünde de ‘vale’ denilen kişiler ve yolları kiralayan, sahiplenen (!) kişiler var.
Çok yıllar önce Beşiktaş’ta B.C. isminde bir emniyet müdürü vardı. Bu valelere göz açtırmıyor, yolları tıkamalarına, araçların kuyruk yapmalarına engel oluyorlardı.
Valilerin ve İl Emniyet Müdürleri ile Trafikten sorumlu müdürlerin bu hassas konu üzerinde durup, özellikle belediyelerle işbirliği yapmaları vatandaş memnuniyetini arttıracak, şikayetler azalacaktır.
Yani ‘Pastane ile Hastane’ arasında önemli bir fark vardır…
Beş dakika için şimdilik ‘430 TL, Para Cezası’ ağırdır…
Halbuki yasa açık ve net, ‘Önce uyarı yapılacak, ısrar edilirse, 3’ncü uyarıdan sonra ceza yazılacaktır…
Ceza yazmak işin kolay kısmıdır.
YORUMLAR