Ana Sayfa Arama Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Yaşar Eyice

EVİNİN MOBİLYALARINI BİLE HALKA YÜKLEMİŞ

Biri ülkemizden diğeri yurt dışından iki haberi paylaşmak istiyorum.

Önce Amerika Birleşik Devletleri’nden;

Cumhuriyetçi George Santos ABD Temsilciler Meclisi’nden ihraç edildi.

Nedeni bizim için şaşırtıcı:

Temsilciler Meclisi, Cumhuriyetçi temsilci George Santos’un, kampanya bağışlarını özel hayatı için kullanmayı da içeren davranışları hakkındaki etik raporunun ardından, ihraç edilmesine karar verdi.

Santos, meclis tarihinde ihraç edilen altıncı üye oldu.

Düşünebiliyor musunuz?

Milyarder değil, trilyoner Amerikalı bir tüccar siyasetçinin yaptığına…

Ama ‘Bu bizden!’ falan demiyorlar.

Hatta şunu da belirteyim:

Temyiz mahkemesi Trump’ın Kongre baskınıyla ilgili davalarda ‘dokunulmaz olduğu’ iddiasını reddetti.

ABD’de başkent Washington’daki Temyiz Mahkemesi, Donald Trump’ın 6 Ocak 2021’de destekçileri tarafından Kongre Binası’na yapılan saldırıdaki rolü nedeniyle hukuk davalarıyla karşı karşıya kalması gerektiğine karar vererek, eski başkanın dokunulmaz olduğu iddiasını reddetti.

Çok düşündürücü değil mi?

Şunu da söyleyeyim:

İstanbul Mecidiyeköy’de, Çağlayan Adliyesine doğru otoyolda giderken başınızı yol kenarına çevirdiğinizde ‘dev bir bina’ var, içinde ‘avm’yi de birleştiren bu çirkinlik abidesinin üzerinde ‘Trump’ yazıyor…

Yenilen pehlivan güreşe doğmazmış ya, Trump da böyle biri…

Ama işi zor!

Paraları, gücü yargıçlara geçmiyor.

Demek ki, Berlin’deki hakimler gibi Washington’da da hakimler varmış…

Bir gün ‘Berlin’deki hâkimleri’ anımsatırım…

Şimdi bize dönelim, Ankara’ya!

Görevden alınan, Ankara’nın kıdemli belediye başkanlarından İ. Melih Gökçek’in mahkeme kararıyla oturduğu ve büro olarak kullandığı konutu Ankara Büyükşehir Belediyesi’ne iadesi gündeme oturdu.

Tekrar aday olan Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş yaptığı açıklama ile ‘pes’ dedirtti.

Meğer önceki başkan evinin mobilyalarını bile belediyeye, yani Ankara halkına ödettirmiş.

İ. Melih Gökçek, görevden alınmadan önce bir yazıma sinirlenmiş, dolaylı yönden hakaret etmiş ama belki de gönlümü almak için ‘Gel misafirim ol, Ankara’yı gezdireyim…’ davetini yapmıştı.

 

*- DOĞAYI KORUMAK İÇİN 189 DAVA

Muğla Büyükşehir Belediyesi kentin doğasını, çevresini ve kıyılarını korumak için hukuki yollardan mücadele etmeye devam ediyor. Bu kapsamda Büyükşehir Belediyesi 189 dava açarak usulsüz imar uygulamaları ve çevreye zarar verebilecek düzenlemeleri engellemeye çalışıyor.

Muğla Büyükşehir Belediyesi sit derecelerinin değiştirilerek eşsiz koyların yapılaşmaya açılması, tarım alanlarının korunması ve farklı inşaat çalışmalarının yapılmasının önüne geçilmesi için bu güne kadar toplam 189 dava açtı.

Bu davalardan 24 tanesini Büyükşehir Belediyesi kazandı ve sonuçlanarak karara bağlandı.

42 dava da Büyükşehir Belediyesi lehine sonuçlandı ve bir üst mahkemede devam ediyor.

25 dava Büyükşehir aleyhine sonuçlandı ve itirazlarla birlikte 78 dava da devam ediyor.

Muğla’nın doğal ve tarihi güzellikleri ile dünyanın en özel şehirlerinden biri olduğunu söyleyen Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Osman Gürün yaşadıkları şehri koruyarak geleceğe taşımak için yatırımlar yanında hukuk mücadelesi de verdiklerini belirtti.

Başkan Gürün; “Herkesin Muğla ile ilgili bir anısı, yaşanmışlığı vardır ya da olacaktır. Muğla sadece nüfusa kayıtlı olanların yaşadığı bir şehir değil, her mevsim yerli ve yabancı misafirleri ağırlayan, sevgi, hoşgörü ve güler yüzün şehridir. Eşsiz güzellikleri ile bir çekim merkezi olan şehrimizi korumak, gelecek nesillere yeşili ve mavisiyle çok güzel bir Muğla miras bırakmak için çalışıyor, projeler üretiyoruz. Çevreye saygılı yatırımlarımız yanında, yeşilimize, mavimize zarar verebilecek düzenlemelere karşı hukuk mücadelemizi de sonuna kadar sürdürüyoruz. Muğla için açtığımız davalar, verdiğimiz hukuk mücadelesi ile gelecek nesiller de bu özel şehirde yaşamaktan mutlu olacak ve bu şehrin kıymetini bilecek’ dedi.

 

*-  ENGELSİZ ENGELLİ ARIYORLAR!

TÜİK’in en son 2011’de açıkladığı verilere göre Türkiye’de yaklaşık 5 milyon engelli var.

Engelli nüfusun işgücüne katılım oranı yüzde 22,1.

Engellilerse yasal zorunluluk gereği engelli istihdam etmek zorunda olan işverenlerin mümkün olduğunca az engeli olanları tercih ettiğini söylüyor.

Birleşmiş Milletler, 1992 yılında, 3 Aralık gününü, “Uluslararası Engelliler Günü” olarak ilan ettiğinde, engellilerin toplumsal yaşama tam ve diğer bireylerle eşit katılımlarının önündeki engellere dikkat çekmeyi amaçlıyordu.

Aileler ve dernekler bu konuda şöyle diyor:

‘Bu nedenle, her yıl 3 Aralık geldiğinde yapmamız gereken, ‘sevgi her engeli aşar’ demek yerine, geride bırakılan bir yılı değerlendirip, engellilerin eşit yurttaşlık haklarını kullanmasının önündeki engellerin ne kadarını, nasıl kaldırdık, önümüzdeki yıl neler yapacağız, bunun için ne kadar bütçe ayıracağız gibi düzenli ve sürdürülebilir planlamalar yapmak olmalı.

Bütün bunları gerçekleştirmenin yolu önce engelli olmayan bir bireyin,  yeterlilikler ve haklar açısından kendisini engelli bir bireyden üst bir konumda görmemesinden geçiyor.

Bir engel durumunun kişinin kusuru veya noksanı olarak algılanmaması, ancak değişmesi ve düzelmesi halinde toplum içinde yer alabileceği düşüncesinin tamamen iyileştirilmesi gerekiyor.

Engelliliği ‘normal’ olmayan bir durum, engelli birey ve ailelerini ‘yardıma muhtaç’ bir topluluk, yapılan ve yapılması gereken hizmetleri ‘bir lütuf’ olarak değerlendirdikçe, hak temelli bir yaklaşıma geçmek mümkün olmayacak.

Engellilerin haklara erişimine ‘engel’ olan fiziksel ve sosyal ortamlarda gerekli düzenlemelerin yapılması, “her şey bitti sıra engelilere mi geldi” bakış açısından kurtulmakla mümkün hale gelecek. Engelli kişilere, toplum yaşamına dahil olma ve katılma hakkını teslim etmek gerekiyor. Bu sorumluluk devlet kurumlarının olduğu kadar toplumu oluşturan bütün unsurlara da ait.’

 

*- ÖZÜMLENMEZSE OLMAZ

Özetle şöyle diyebiliriz;

Yardım temelli yaklaşımdan hak temelli yaklaşıma geçebilmek için öncelikle Türkiye’nin imzacısı olduğu Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesi’ni iktidarıyla muhalefetiyle, bakanlıklarıyla belediyeleriyle tüm siyasi aktörlerin özümsemesi, sözleşmeyle belirlenen devlete ait yükümlülüklerin hepsinin yerine getirilmesi gerekiyor.

Yaşar Eyice

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

five × three =

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER