Ana Sayfa Arama Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Yaşar Eyice

GÜN IŞIĞI GÖRMESİNLER

Yeğeni Linda’ya SMA teşhisi konulan Özge Pekşen, Linda’nın annesinin feryadını aktarıyor:

‘Sizler çaresizlik nedir bilir misiniz?

Evladının acılarını dindirememektir.

Linda sizin kızınız olsa ne yapardınız?

Tüm dünyaya sesinizi duyurmak istemez miydiniz?

Ben kızımın çıkmayan sesiyim.

Siz de gelin sesi olun yavrumun.

Benim kızım toprak olmasın.

Çok geç olmadan tutun ellerinden!’

Bu sese, bu çaresizliğe nasıl katılabiliriz?

SMA’nın tek dozluk gen terapi ilacının Türkiye’ye gelmesi için, yetkililere ‘haydi!’ diyerek…

Umarım Linda’nın annesi ve bu hastalığa yakalananların seslerini duyurmuş olalım…

Şunu üzüntüyle belirteyim:

Türkiye’ye getirileceği söylenen bu ilacın (ZOLGENSMA) gelmediği her gün, bir bebeğin hayatından çalınıyor.

Özel hastaneler, ilaç ve tedavinin tamamlanması için (1.822.269.53) Amerikan doları istiyorlar…

 

*-GENÇLERİ RAHATLATAN DESTEKLER

Ekonomik şartların giderek ağırlaşması ve yoksulluğun derinleşmesi nedeniyle eğitimine odaklanması gerekirken pek çok zorlukla karşı karşıya kalan öğrencileri biraz olsun rahatlatabilmek için çalışan belediyelerimiz de oluyor.

Bunlardan biri de İzmir Büyükşehir Belediyesi…

Belediye Başkanı Tunç Soyer’in genç odaklı kent vizyonu kapsamında başlatılan ‘Taşıyıcı’ uygulaması, öğrencilerin ücretsiz nakliye desteği almasını sağlıyor.

‘Taşıyıcı’ uygulamasının yanında üniversitelilere her sabah sıcak çorba ve akşam sıcak yemek desteği de sağlıyor.

İhtiyacı olan öğrencilere üniversite eğitim desteği aktarılıyor ve üniversiteliler ücretsiz çamaşırhane hizmetinden de yararlanabiliyor. Ayrıca imkânı olmayan öğrencilere ailelerini ziyaret edebilmeleri için otobüs bileti de veriliyor.

Umarım bu hizmetler yurt sathına yayılır, yerel seçimlerde başkanlığa aday olanlar bu konulara önem verirler.

 

*- YASADIŞI BAHİS GÜNDEMDE

Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç Ofisi (UNODC) 11-15 Aralık tarihlerinde ABD’nin Atlanta kentinde düzenlediği uluslararası yolsuzlukla mücadele konferansında, sporda yapılan yolsuzluklar da ele alındı.

BM’den yapılan açıklamaya göre, ‘yasadışı bahis miktarı 1,7 trilyon dolara’ ulaştı.

Önceki yıllarda at yarışlarında, sonra piyango çekilişlerinde ve özellikle futbol maçlarında hileli, anlaşmalı, şike denilen yolsuzluk ve haksızlıkların yapıldığını biliyoruz.

Bu arada ‘Coş’ sıfatlı bir at yarışı tahmincinin, 50 yıl öncesindeki bir anısını ‘hikâye’ olarak paylaşayım:

Nasır Ruç isimli (ben de tanımıştım) tahminci, at yarışlarını ‘yazıcı’ olarak oynatıyor, aynen son zamanlarda ortaya çıkan Seçil hanımın ‘gizli fonu’ gibi yüksek kazanç veriyordu.

Tabii ki kazanan değil kaybeden çoktu.

Nasır Baba da, akşamları kazandığı paraları çuvallara doldurarak, yarış alanından (hipodrom) uzaklaşıyordu.

Nasır Baba o kadar çok para kazanıyordu ki, bir telefonla, gazino kapatıyor, adamlarını ağırlıyordu.

‘Pavyon kapattı!’ sözü de Nasır R. Sayesinde kabadayılık sözlüğüne girmiş oluyordu.

Ben bu adı geçen Nasır Baba’yla 1960 yılların sonunda tanıştım.

O günkü para ile bir ya da iki liralık tahmin bileti alıyordu.

Tahmincilerin, bir noktada kumarbazların şahı Nasır Ruç ne olmuştu da böyle ‘bir liraya’ kalmıştı.

Bunu anlattığım kulüp işleticisi Orhan Suda şöyle yanıt vermişti:

‘Kumarbazın kumarbaza kazancı yılda bir liradır!’

Yani haydan gelip, huya gidiyor…

Ne demişler;

‘Güzelliğine güvenme bir sivilce yeter!

Zenginliğine güvenme bir kıvılcım yeter!’

Atalarımız neyi öğütler?

‘Ne oldum dememeli, ne olacağım demeli!’

 

*- İŞLERİ HAKSIZ KAZANÇ!

İçişleri Bakanlığından zaman zaman gelen uyarıda şöyle deniliyor:

‘Telefonda kendisini polis, asker, savcı olarak tanıtıp, ‘Adınız; FETÖ/ PDY/ PKK vb. TERÖR ÖRGÜTÜ SORUŞTURMASINA KARIŞTI’ diyerek para ve altın isteyenlere inanmayın!’

Yani açık ve seçik ‘aldatılıyorsunuz, dolandırılıyorsunuz!’ deniliyor…

Bunlar öyle organizeler ki, sizin hakkınız hakkında kendinizin bile bilmediği konulara vakıflar…

Bu nasıl oluyor?

Sıradan bir güvenlik görevlisine sorsanız bile sizi hayrete düşürecek yanıtlar alırsınız…

Ben de ilave edeyim:

‘Aldatılmam, kandırılmam!’ diyen başına geldikten sonra, ‘Beni bile!’ diyorlar…

Sık sık uyarıyorum ama kaç kişi okuyor, ya da aklında tutuyor…

Tanıdığın profesörler de var, emekli hakım ve savcılar da bu kandırılanlar arasında…

Şimdi bunlar işi azıya aldılar…

Vergi zamanı değil mi?

Örneğin aracınızın parasını internetten cep telefonunuza düşürdüğünüz sözde resmi yere paranızı yatırın bakın nasıl çarpılıyorsunuz…

Önce bir 400 liranızı alıyorlar, arkasından bankamatikten para çeker gibi hesabınızı boşaltıyorlar…

Eğer anında fark ederseniz, ‘zararın neresinden dönülürse kâr!’ diye düşünüp hesaplarınızı banka şubesini arayarak iptal ediyorsunuz, yeni kart ve şifrenizi bekliyorsunuz.

Para kaybınıza, zaman kaybınız da ekleniyor.

Ne diyor Almanlar?

‘Zeit ist Geld!’

Yani ‘Zaman paradır!’…

Kaybettiğiniz zaman geri gelmez…

Bizim de ağzımızdan bu durumlarda tek sözcük çıkıyor?

‘Yazık!’

‘Ben biliyorum’ demekle de bu iş olmaz…

Okumak, yani bu konuda da eğitim şart…

 

*- GÜNYÜZÜ GÖRMESİNLER

Bu işleri yapanlar yakalandıklarında bakıyorsunuz, çoğu genç kızlar, erkekler…

Başlarında da ‘Babalar’, ‘Analar!’ var…

Mafia bozuntuları…

Merak ettiğim şu:

Bunları yakalamak o kadar zor mu?

Hukukçu parlamenterler, ya da siyasetçiler öncelikle bu konuyu ele almalılar…

Kendileri hakkında menfaat sağlanacak kararlar ve kanun maddelerinden önce, vatandaşı mağdur edenlere öyle hesap sorulacak yasalar çıkarılmalı ki, bu işi yapan, yaptıran ve göz yumanlar ile görevini savsaklayanlar bir daha ‘Hürriyet yüzü’, ‘Gün ışığı’ görmemeliler.

Yaşar Eyice

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

2 × four =

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER