DOLAR 32,5025 -0.04%
EURO 34,8848 0.11%
ALTIN 2.420,76-0,04
BITCOIN 1883040-3,30%
İzmir
23°

AÇIK

üst menü altı

Hikâye değil gerçek

ABONE OL
15 Aralık 2020 16:59
0

BEĞENDİM

ABONE OL

İzmir için ne yapabiliriz?

Bu sorunun yanıtını ‘gurme’ olarak kabul edebileceğim hassas insan Nadide Apaydın Akbulut, ‘Gelen turisti nasıl daha fazla İzmir'de tutmalı, daha fazla beğenisini ve daha fazla para harcamasını sağlamalı?’ diyerek sözlerini şöyle sürdürüyor?

‘Çocukken hep duyardım;

Kadifekale'den denize, limana kadar tünellerin olduğunu. Bu tüneller bulunup turizme kazandırılabilir.

Mutfak kültürü değerlendirilebilir.

Artık ayran, gözleme devrini unutup özgün yemeklerle tanıtım yapılabilir.

Kula yakın, jeopark daha ciddiye alınabilir ve ilgi çekilebilir.

Çevre yolundaki o ucube Nasreddin Hoca heykeli hemen kaldırılabilir!

Senelerdir diye diye nihayet bir belediye ‘mübadele anı heykeli!’ dikiyor. Konakta ya da Alsancak’a böyle bir heykel dikilebilir.'

‘Mübadele müzesi’çok daha görkemli, akılcı bir şekilde açılabilir.

Şimdilik aklıma gelenler bu kadar!’

Ve bir anlık nefes almadan sonra Nadide Hanım devam ediyor:

‘İzmir çevresine bir orman kuşağı oluşturtulabilir.

Şehrimiz çıkışındaki çimento fabrikaları hemen kaldırılabilir.

Yerli tohumlar zaten canlandırılıyor ama yetersiz.’

 

KİLİSEYİ YAKMIŞTIK!

Nadire Apaydın Akbulut’un önerilerinden birine ben de katkı yapayım…

Bornova’da çocukluğumuzda Yeni Mahalle’de, yani Küçükpark’ta metronun yakınında, şu anda jandarma lojmanlarının bulunduğu alanda bir klise vardı.

Metruk bir halde idi…

Sadece içindeki bir bölümde bir bekçi ailesi oturuyordu.

Biz orada ve çevresinde oynardık.

Çam ağaçları ile zeytin ağaçları vardı.

İki katlı binadan daha yüksek, yan yana dizili fıstık çamlarının dallları birbirlerine girdikleri için içimizden bazıları baştakine tırmanır, daldan dala geçerek sanıyorum beş ya da altıncıdan aşağıya inerdi.

‘Konyalı Ali’ dediğimiz bir iki yaş büyüğümüz çok çevik ve birinci idi.

Bir gün sapan ile vurduğumuz kuşları bu klişenin çevre duvarlarının içindeki kovukta sözde pişirmek isterken, duvarların içindeki tahta parçaları tutuşarak yangın çıktı.

İtfaiye geldi, duvarlar yıkıldı ve hemen bitişiğinde İl Genel Meclisi’nde CHP’nin grup sözcüsü Hüseyin Mumcuoğulları’nın evi yanmaktan kurtuldu.

Bu evde son olarak manken Emel Acar ailesi ile oturuyordu.

Şimdiki komşuları tanımıyorum…

10 yaşlarında ilk kez ‘kilise yakmaktan’ hâkim karşısına çıktık, birçok çocuk…

Mahkememize yurt dışından da gelip takip edenler olmuştu?

‘Acaba?’ sorusunun yanıtını bulmak için!

 

BİZİM OYUN SAHAMIZDI

‘Dandaviç’ olarak adlandırılan yan taraftaki düzeltilmiş alanda maçlar yapardık.

Bizim takımın adı ‘Çevikspor’ idi…

Herhalde sokağın adından olsa gerek…

Ve burada 60-70 metre ara ile iki su kuyusu vardı.

Biz çocuklar örgü taşlarının aralarına basarak kuyuya iner, bir tünel ile diğer kuyuya geçerdik…

Ve istasyon yönündeki o kuyu çok daha büyük ağızlı idi…

O kuyudan da bir tünel Kadifekale yönünde ilerlerdi.

Söylenen şuydu:

‘Bu kuyudaki tünel Kadifekale’deki dehlizlere çıkıyor…’

Ne mi oldu?

İzmir- Ankara otoyolu geçti ve bu kuyular molozla doldurularak kapatıldı.

Yine büyüklerimizin söylediklerine göre; Kadifekale’de yaşayanlar sıkıntıya düştüklerinde Bornova’ya kaçmak için bu tüneli ya da tünelleri kullanacaklardı.

Yani Nadide Apaydın Akbulut’un duydukları da kesin söylenti ya da şehir masalı değil gerçek…

Sadece bu iş araştırmaya kalıyor…

Benim tahminim Bornova giibi Lavantinlerin köşklerinin bulunduğu Buca ve Şirinyer tarafına da mutlaka bağlantılı tüneller vardır…

Birçok Avrupa ülkesinde, turistlerin büyük paralar ödeyerek gezdikleri kentlerin altındaki tüneller bulunuyor.

Bir gün Hitler’e gönderilen şarapların hangi ülkenin yeraltı tünellerinde nasıl saklandığını anlatırım…

 

ŞİMDİ İZMİR ZAMANI

‘İzmir için ne yapabiliriz?’ sorusuna ben de birkaç önerimi belirtmek istiyorum:

Tabii ki İzmir için herkesin mutlaka ve mutlaka bir önerisi vardır.

‘Akıl akıldan üstün’ bunu unutmamamız lazım.

Zaman zaman gündeme geliyor:

İzmir’de bizim mutlaka ve mutlaka dünya starlarıyla film çektirmemiz lazım.

İzmir için duygusal şarkılar yazdırtmalı ve İngilizce – Türkçe seslendirilerek dünyaya sunmalıyız.

Dünyaca ünlü sporcu, ressam, heykeltıraş, yazar, sanatçı ve bilim insanlarını misafir etmeliyiz.

Geçenlerde sevgili dostumuz Ahmet San hayalini açıklamıştı; ‘İzmir’de dünya çapında bir film stüdyosu kuracağım’ diye..

Bu mutlaka gerçekleştirilmeli ve yalnız İzmirliler değil, devlet tarafından da desteklenmelidir.

Yeni yapılar ‘kibrit kutusu’ gibi değil, ‘mimari eser’ olarak, figürleriyle ortaya çıkarılmalıdır.

Bunlar yapılmayacak işler değil…

Sadece ulaşım masrafları ile yatacak yer ve karınlarını doyurmak yeter…

Hepsinin ve hepsinin mutlaka bir Türk dostu, yakını vardır…

Ya da yakınında bir Türk…

Çok iyi biliyorum:

Dünyanın neresinde iyi veya kötü bir olay olsun, işin içinde mutlaka ve mutlaka bir Türk vardır…

Ve de çoğunlukla bu da İzmir ya da Egelidir…

Çok örnek veririm yarım yüzyıldan bu yana…

Gazete koleksiyonları, arşivler bu söylediklerimin tanığıdır…

Ama bunun iyi yönü ile yerli halkın hoşlanmadığı paralel gelişmeler de

Buna örnekleri de anlatacağım…

Şimdilik izninizle…

 

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP