Bir Amerikan şirketi hayvan deneylerini bitirip FDA’den izinle insan beynine mikro çip uygulama çalışmalarına başlamış. Hedef beyinde zedelenip fonksiyonunu kaybeden nöronların sağlam kalmış komşu nöronlarına bağlantı sağlamak ve felç olan organları tekrar çalışır hale getirmek. Misal felç olup sertleşip çalışmayan kolu çalıştırmak. Veya göze gelen ışınları değerlendirme merkezine nakledip körü gözlendirmek. Falan filan. Hayvan deneyleri başarı sağlamış.
Şimdi hedef insan. Bilemedin 10 yıl sonra iş biter ve insanlarda tedavi başlar. Felçlik, körlük hastalığı dünyadan kalkar. Günümüzde Nörobiyoloji ve bilişim teknolojilerin ilerlemesini takip o kadar zorlaşıyor ki , sormayın gitsin.
Bilim kümülatif hızla artıp coşarken 15 yüzyıl önceki değerlerle ülkeyi kalkındırmaya soyunanlar ise; ‘Yalnız kadını korumaya alalım’ ,
‘Kadınlar nazik varlıklardır çalışmamalı’ , ‘Onlar ‘eksik etek’dir. Fıtratları böyle’, ‘İz bırakmadan dövülebilirler“ söylem ve propogandasıyla demokratik zeminden yararlanıp, bir ülkenin geleceği ile oynama çabasında.
Bu durumda , ‘Eh, demokrasi bu, yapacak ne var?’ demek işin kolayı. Zor olan ve yıkılması gereken paradigma demokrasiyi tartışıp, demokratik düzene yeni bir format vermek.
Demokrasi düzeni artık bütün dünyada tartışılmalı. Ne kadar adil bir düzen diye. Bu kadar nüfus artışında demokrasi nasıl adil uygulanır sorusunu gündeme getirme zamanı geldi geçiyor. Bizim gibi ülkeler bunu yapabilir mi? İmkansız değil, ama bayağı zor.
Bu tartışma bence Fransa gibi ülkelerde başlayabilir ve başlamalı. Batının uygar güçleri ‘En iyi sistem demokrasi mi?’ sorusunu ortaya atıp, söylediğine bin pişman ülkeden kaçan Aysun Kayacı’nın sorusuna cevap aramalı.
“Bir çobanın oyu ile benim oyum aynı mı?”. Ayrıca da bu gelişen tedavi imkanlarının diyalektiği gözlemlenmeli ve ‘Bilime teknolojiye karşı çıkanlara bu teknolojik imkanlar sunulmalı mı?’ sorusu da açık açık konuşulmalı. (İRFAN PALALI)