DOLAR 32,2031 -0.01%
EURO 34,9999 -0.03%
ALTIN 2.499,51-0,03
BITCOIN 2155439-0,12%
İzmir
30°

AZ BULUTLU

üst menü altı

İLİŞKİLER ÜZERİNE 2

ABONE OL
8 Ekim 2021 13:33
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Romantik ilişkiler ister fiziksel ister sosyal düzeyde olsun karşılıklı bir çekimin ürünüdür. Yakışıklı bir erkeğe veya alımlı bir kadına ilişkin düşünce ve inançlarımızın hepsi birbirimizden farklıdır. Bazıları sarışın severken bazıları esmer sevebilir. Özellikle geçmiş yaşam deneyimlerimiz veya yazılı ve görsel basından öğrendiklerimiz “yakışıklı”, “alımlı”, “bakımlı” gibi algılarımızda önemlidir. Sosyal çekimi de başlatan benzer kişilik özelliklerine, değerlere ve duygudaşlığa sahip olmaktır. Bir insan olarak hepimizin aslında isteği başkaları tarafından kabul görmek ve anlaşılmaktır.

Toplumda popüler olan insanların fiziksel ya da sosyal özellikleri ne olursa olsun birçok insana çekici gelmesinin sebebi sahip olmak istediğimiz ama olamadığımız özelliklere sahip olmalarıdır. Böyle bir ilişki yaşarsak da kendimizi iyi hissettirir. Şemalarımız aktive olduğunda bilişlerimiz, duygularımız ve davranışlarımız o şemanın senaryosu doğrultusunda harekete geçer ve davranışlarımıza yön verir. Birinden çok etkilenirsiniz ama ondan neden etkilendiğinizi bilemeyebilirsiniz. Tahminimce geçmiş yaşantılarımızda yaşadığımız ve yer etmiş bir anısı vardır. Üniversite yıllarında etkilendiğimiz bir kadın aynı zamanda bizi reddeden bir kadını sembolize ediyor olabilir. Gestalt terapide bitirilmemiş işler diye tanımlanan bu durum yarım kalmış yaşantıların tamamlanma çabasıdır. Her yarım kalmışlık bir biçimde tamamlanmaya ihtiyaç duyar.

Birçok araştırmaya göre çiftler arasında çıkan sorunların çoğu güvensizlik kaynaklıdır. Güven dediğimiz düşünce bir insana olan ihtiyacımız sırasında yanımızda olacağına dair inancımızdır. Psikososyal gelişim kuramının kurucu Erikson’a göre bir insanın kendine ve çevresine olan güveni temel olarak 0-2 yaşlarda annesiyle ya da bakım vereniyle kurduğu ya da kuramadığı ilişki sonucu gelişir. Annesiyle yakınlık, bağlılık, sevgi ve şefkat içeren bir anne-bebek ilişkisi kurmuşsa hem kendisine güvenir hem de kendisi dışındaki insanlara güvenir. Bu nedenlerle de anneyle sağlıklı ve güvenli bir ilgi, şefkat içeren bağlanma ilişkisi kurmak bir insanın hayatındaki en önemli olaylardan biridir. Elbette ki bu durum diyelim ki böyle bir ilişki kuramamış olan bir insanın bir daha asla kimseye güvenmeyeceği anlamına gelmez; kolay kolay güvenmeyeceği anlamına gelir. Onun güvenini tekrar kazanmanın çok zor olacağı anlamına gelir.

Bazen çiftler terapiye geldiklerinde ilişkilerinde güven duygusunun kalmadığını belirtirler. Ancak aslında her ikisi de kendisine güvenmemektedir. Kişi kendisine güvenmeyince de sanki karşı taraf ona güvenmiyormuş gibi hissetmektedir.  Örneğin çift ilişkilerinde yaşanan çatışmalar açısından bakalım. Çatışma bazen bir tarafın kendisine olan güvensizliğinden bazen de eşine olan güvensizliğinden kaynaklanabilir. Terk edilme şeması olan bir kadını yani eşinin eninde sonunda onu terk edeceğine inanıyor, bazen öylesine yoğun bir acı duyuyor ki bu aralarında bir kavganın çıkmasına yol açıyor. Bazen bakıyorsunuz gerçekte eşinin ondan ayrılmasına neden olacak önemli bir şey yok ortada ama kişi bir ilişkiyi yürütmek konusunda artık kendisine güven duymuyor ki bu da kendisini yetersiz hissetmesine ve yaşadıklarından dolayı da eşini suçlamasına neden oluyor. Tabi bu suçlamalar da karşılık bulmaya başlayınca aralarında çatışma doğuyor. Eşler birbirine çoğu zaman geçmişlerini sorarlar, neler yaşadıklarını bilmek ister. Geçmişte yaşadıklarını anlattıktan bir süre sonra kıskançlık duygusu en primitif (ilkel) biçimde yer almaya başlar ve çiftler birbirlerini boğmaya başlarlar. Bu durum toksik bir ilişki haline dönüşebilir. Kıskançlık duygusu aslında kişinin yetersizlik şemasından kaynaklanmaktadır. Yani ayrılmayı bekleyen, hiçbir erkeği ya da kadını kabul edemeyeceğine dolayısıyla da onun kendisini terk edeceğine inanan, kendisine özgüveni olmayan depresif biri daha kıskançtır ve doğal olarak partnerine güvenmez. Kendine güven ile partnerine güven duygusu iç içedir ve genellikle  paralel gider.

Daha önce yazdığım toksik çift ilişkileri yazımda da belirttiğim gibi çift ilişkilerinde en temel sorun güven duygusudur. Öncelikle kendimize güven duygusunu tesis etmeliyiz ki partnerimize güvenli bağlanalım.

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP