DOLAR 32,2024 -0.01%
EURO 35,0148 0%
ALTIN 2.504,290,16
BITCOIN 2157294-0,04%
İzmir
30°

AZ BULUTLU

üst menü altı

İLİŞKİLER ÜZERİNE 6

ABONE OL
15 Mart 2022 17:58
0

BEĞENDİM

ABONE OL

“Seven insan kıskanır” sözünden hareketle aslında herkesin içinde kıskanç bir tarafın olduğunu söylemek yanlış olmaz. Dozunda kıskançlık durumu çoğu kişinin hoşuna gitse de aslında takıntılı bir hale dönüşen kıskançlık iki taraf içinde zorlayıcı olur. Yeni nesil bir saplantılı bir kıskançlık türü ise kapıda…

İkili ilişkilerde geçmişe dair konuşmalar yapmak durumu sıkıntıya sokabilecek en önemli faktörlerden biridir. Retroaktif kıskançlık ise, tamamen geçmişe ait konuların sorgulanmasını anlatır. Bu kıskançlık türü, kadın ya da erkeğin partnerinin geçmişini takıntılı biçimde sorgulaması özellikle cinsel hayatın merak edilmesi olarak tanımlanabilir.

Birçok kişi partnerinin geçmişini ve yaşadığı ilişkileri merak eder. Retroaktif kıskançlığı bulunan kişiler, geçmişi sürekli gündeme getirip tartışma konularını bulma konusunda kendilerine göre bir yeteneğe sahiptir. Geriye dönük kıskançlık yaşayan kişiler zamanla olmayan durumları kafasında kurmaya başlar ve partnerinin geçmişinde yaşadığı ilişkilerle aslında kendi durumunu kıyaslamaya başlar. Kıyaslamadan sonra ise istemsizce huzursuzluk ve sıkıntı dönemine geçilir. Bu dönemde ise kaybetme ve terk edilme korkuları devreye girer. Bu korku ve kaygıyla birlikte ise anksiyete atakları yaşanmaya başlar. Şüphe de bu kişilerin vazgeçemediği duygulardan bir tanesidir. Partnerini devamlı olarak takip etmek ister ve geçmişindeki insanlarla görüşüp görüşmediğini kontrol eder.

Klinik nörobilim uzmanı ve psikiyatrist Dr. Daniel Amen, beyin görüntüleme araştırmalarının insanların cinsiyetten bağımsız olarak eşit derecede akıllı olduğunu gösterdiğini, ancak kadın ve erkek beyninin yapılanmasındaki farklılıkların da dikkate değer olduğunu öne sürüyor. Amen Clinics ekibinin yürüttüğü çalışmada elde edilen sonuçlar ilgi çekici:

Erkeklerin daha düz, kadınların daha karmaşık düşündüğüne dair bir klişeyi muhakkak duymuşsunuzdur. Yapılan araştırmada, beyindeki 80 ayrı bölge analiz edildi. Birbirinden farklı bu alanların %70’inin, kadınlarda daha yüksek aktivite gösterdiği ortaya çıktı. Araştırmacılar bunu, erkeklerin beyninin daha ‘sessiz’ olduğu şeklinde yorumluyor. Problem çözme becerilerini kullanırken erkekler daha bölgesel bir beyin gücü kullanırken, kadınlar beynin daha çeşitli alanlarını kullanma eğiliminde.

Beynimizin ön kısmında bulunan preforntal korteks (PFC), öngörülerimiz, dürtü kontrolü, empati ve kontrollü olma gibi işlevlerden sorumludur. Dr. Amen’in çalışmasında erkeklerin PFC bölgesinde kadınlara göre daha az aktivite oluştuğu gözlemlendi. Buradaki daha az aktivite, daha fazla dürtüsel olmakla ilişkilendiriliyor ve araştırmacılar, bunu erkeklerin iş hayatında ve günlük yaşamda risk almaya daha meyilli olabileceği şeklinde yorumluyorlar. Aynı bölge ile ilgili bir şaşırtıcı bilgi daha: Ergenlerin daha ‘deli cesaretine’ sahip olmalarının nedeni de bu prefrontal korteksin henüz gelişmemiş olması ile açıklanıyor. Beyin gelişimi, arka kısımlardan ön taraflara doğru ilerlediğinden, en son frontal lop ve buna bağlı beyin bölgeleri gelişiyor. Bazı araştırmalar, bu gelişimin 25 yaşlarına kadar devam edebileceğini ortaya koyuyor.

İncelenen beyin taraması sonuçlarında, kadınların beyinlerinin limbik sistemde (veya duygusal beyinde) daha yüksek aktivite seviyeleri gözlemlendi. Korteksin altında yer alan beynin bu kısmı, duygularımızı çeşitlendirir ve bağlanma, yuva kurma, empati gibi kavramlarla da ilişkilidir. Araştırmacılar duyguların sinirsel olarak da daha fazla işlenmesi ve empati alanının genişlemesinin, kadınların neden genellikle çocukların ve yaşlıların birincil bakıcıları olarak konumlandığını da açıklayabileceği şeklinde bir yorum getiriyorlar. Empati duygusunun fazlalığı, kadınların bakım verenler olarak daha güçlü olmasını sağlasa da zamanla, kendi ihtiyaçlarını karşılamadan önce çevresindekilerle ilgilenme eğiliminde olan kadınlar için bu ezici duygulara da neden olabilir. Beynin duygusal merkezindeki daha yüksek aktivite, aynı zamanda depresyon ve anksiyete riskini de artırıyor. Journal of Psychiatry & Neuroscience'da yapılan bir araştırma, kadınların depresyon yaşama olasılığının erkeklerin neredeyse iki katı olduğunu gösteriyor ve başka araştırmalar da, kadınlarda benzer şekilde artan anskiyete riski üzerinde duruyor. Ancak kadın beyninin yapısı böyle olduğu için mi, yoksa toplumda şekillenen alışkanlıklar ve toplumsal cinsiyet kalıpları nedeniyle mi beyinlerin bu yönde evrilmiş olduğu da merak konusu.

Yine beynin ön kısımlarında bulunan ve anterior singulat girus (ACG) olarak isimlendirilen kısım, beynin ‘vites mekanizması’ olarak tanımlanıyor. Dikkatinizin bir konudan diğerine geçebilmesini ve herhangi bir şeydeki hataları fark edebilmemizi sağlayan ACG yoğun bir şekilde aktive olduğunda, olumsuz düşüncelere veya davranışlara takılıp kalma eğilimimiz artıyor. Yani yolunda giden şeylerden çok, ters giden şeylere daha çok dikkatimizi verebiliyoruz. Bu da peşinden elbette endişe ve kaygıları getirebiliyor. Amen Clinics araştırmasında, ‘beynin endişe merkezi’ olarak ACG’nin kadınlarda daha yaygın olarak aktive olduğu ortaya çıkarıldı. Bu da, erkeklerin ve kadınların farklı şekillerde endişelenme eğiliminde olabileceğine dair bir fikir veriyor. Dr. Amens, bu durumu şu sözlerle açıklıyor: “Kadınlar endişelendiğinde, meşgul beyinleri ve çağrışımsal düşünme güçleri devreye girer; bu, endişe verici bir fikrin hızla diğerleriyle bağlantı kurarak kontrolden çığ gibi büyüyebilecek bir ivme oluşturması anlamına gelir. Küçük dozlarda çok faydalı olan endişe, kadınları beyne ve vücuda zarar verecek ve dinlenmeye izin vermeyecek kadar strese sokabilir. Erkeklerin endişelerinin sınırlandırılması daha olasıdır ve sorunlarını bölümlere ayırabilirler.”

Beynimizin ön loblarının derinliklerinde yer alan insula, ‘sezgilerimiz’ ile ilgili bir alandır. Dışarıdan aldığımız fiziksel duyumları ve bilinçaltımızdaki düşünceleri tercüme etmede, parçaları birleştirip anlam yaratmada rol oynar. İnsula bölgesinin kadınlarda erkeklere kıyasla daha büyük olduğunu gören araştırmacılar, bunun kadınların sezgilerinin daha kuvvetli olmasını açıklayabileceğini söylüyorlar. Sınırlı bilgi, içgüdüsel duygular ve önseziler, insula’da işlenerek bütünü oluşturur ve bu süreç, kadınlarda daha hızlı işler.

 

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP