DOLAR 32,2174 0.04%
EURO 35,0383 0.06%
ALTIN 2.507,650,30
BITCOIN 21554290,15%
İzmir
30°

AZ BULUTLU

üst menü altı

KAYGI BOZUKLUKLARI

ABONE OL
3 Mayıs 2021 08:53
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Kaygı bozuklukları günümüzde en fazla yaşanan ve kişiyi güçsüzleştiren psikolojik durumlar arasındadır. Dünya çapında milyonlarca insan her gün endişe, panik, korku veya huzursuzluk ile mücadele etmektedir. Ama sıklıkla kaygı ve onun tetikleyicilerinden kurtulmayı denedikçe, durumun daha da kötüleştiğini ve hayatlarının daha da kısıtlı duruma geldiğini görürler.

Hepimiz bir yabancı ile sokakta karşı karşıya gelindiğinde duyulan korkuyu veya önemli bir sınav veya iş görüşmesi öncesi hissedilen endişeyi veya tıbbi bir testin sonuçları hakkında endişelenmenin nasıl bir his olduğunu biliriz. Hiçbir belirsizlik, risk, tehlike veya tehdit içermeyen, sürekli bir sükûnet ve güvenlik durumunu hayal etmek zordur. Korku ve endişe yaşamın parçasıdır ve hatta sıklıkla da yararlı bir parçasıdır. Korku bizi yakında gerçekleşmesi olası tehlikeler konusunda uyarır. Endişeli hissetmek, bir kimseyi önemli bir iş toplantısına daha iyi hazırlanmaya veya bilinmeyen bir yere seyahat ederken ek önlemler almaya motive edebilir. Şu bir gerçektir ki, yaşamımızda belirli bir ölçüde korku ve endişeye ihtiyaç duyarız.

Herkes korku ve kaygıyı deneyimler ve kuşku yoktur ki kimi deneyimler hemen hemen herkeste korkuyu kışkırtır. Korku, gerçekleşmesi olası bir tehlikede olduğumuzu bildiren evrensel bir duygudur. Böyle olunca da çok yararlıdır. Ancak korku isabetli değilse, aşırı ve gerçekten kopuk ise, tehlike için artık uygun ve güvenilir sinyaller vermez. Örneğin karanlıktan aşırı şekilde korksaydınız, karanlıkta kalmamaya çalışır, karanlıkta kalmaktan kaçınırdınız ya da yükseklik korkunuz olsaydı, yüksek yerlerde bulunmaktan, yüksek yerlerden aşağı bakmaktan kaçınırdınız.

Korku, belirli bir nesne, durum veya koşullarda otomatik verilen bir yanıttır, güncel veya potansiyel bir tehlikeyi algılamayı kapsar. Araknofobisi olan birisi için, bir örümceğin olası varlığını ileri süren herhangi bir şey, örneğin örümcek ağı, eski bir ev, ormanda yürümek, hatta örümcek fotoğrafı korkuyu meydana çıkarabilir. Buna karşın kaygı, çok daha uzun süren, sıklıkla ön bir korku ile tetiklenen karmaşık bir durumdur. Örneğin, arkadaşlarımız eski bir evde oturduklarından ve bu evde örümcek olabileceğinden, ziyaret etmek veya örümcekli bir sahne olabileceğinden sinemaya gitmek konusunda endişeli olabilirsiniz. Temel korku bir örümcek ile karşılaşmaktır ancak gelecekte bir örümcekle karşılaşma olasılığına ilişkin inatçı bir kaygı içerisinde yaşarsınız. Böylece kaygı korkudan daha sürekli bir deneyimdir. Bu bir kaygı ve bedensel uyarılma durumudur, bunun içerisinde iken potansiyel, gelecekte yaşanabilecek itici olayları kontrol edemeyeceğinize, öngöremeyeceğinize inanırsınız. Böylece önemli bir görüşme, kimseyi tanımadığınız bir partiye gitme, bilmediğiniz bir yere seyahat etme, işyerindeki performansınız veya bir işin son teslim tarihini düşünmek sizi endişeli yapabilir. Kaygı her zaman geleceğe yöneliktir; “ya…olursa ne olur?” düşüncesiyle işler. Geçmişle, zaten olmuş bitmiş olan ile ilgili endişeli olmayız, tersine gelecekteki hayali, olumsuz olaylar veya felaketler için endişe duyarız. Korku tüm kaygı durumlarının kalbinde yer alır. Eğer endişeliysek, korku altta yatan ve kaygıyı harekete geçiren psikolojik durumdur.

Kaygı tanımının bir parçası, karmaşık olmasıdır. Eğer kendinizi çok endişeli hissediyorsanız, bedensel, duygusal, davranışsal ve bilişsel etkilenirsiniz. Endişeli olduğunuzun her seferinde farkında olmayabilirsiniz, ancak endişeli bir durumda endişeli olmadığınız duruma göre farklı düşünür, hisseder ve davranırsınız. Fiziksel semptomlar; yükselmiş kalp hızı, çarpıntı, nefes darlığı, hızlı nefes, göğüs ağrısı veya basıncı, boğulma hissi, sersemlik, baş dönmesi, terleme, sıcak basması, ürperme, bulantı, ishal, titreme, sallanma, kollara ve bacaklarda karıncalanma veya uyuşma, güçsüzlük, bayılma, gergin kaslar, esnek olamama, ağız kuruluğu şeklinde görülebilir. Bilişsel semptomlar; kontrolü kaybetme korkusu, başa çıkacak durumda olamama, bedensel yaralanma veya ölüm korkusu, aklı kaybetme korkusu, başkalarınca olumsuz değerlendirilme korkusu, korkutucu düşünceler, görüntüler veya hatıralar, gerçek dışı algı veya kayıtsızlık, dikkat zayıflığı, kafa karışıklığı, dikkat dağınıklığı, dikkatin azalması, tehlikeye karşı dikkat artışı, güçsüz bellek, muhakeme zorluğu ve tarafsızlığın kaybı şeklinde görülebilir. Davranışsal semptomlar; tehdit işaret veya durumlarından kaçınma, kaçış, geri çekilme, güvenlik takibi, endişelerini gidermeye çalışma, huzursuzluk, gerginlik, normalden daha fazla hızlı ve derin nefes alma, donma, hareketsizlik ve konuşma güçlüğü şeklinde görülebilir. Duygusal semptomlar ise sinirli, gergin, heyecanlı hissetmek, ürkmüş, korkmuş, dehşete düşmüş hissetmek, alıngan, diken üstünde, çok sinirli olmak, sabırsız, hüsrana uğramış olmak gibi görülebilir.

Yakınlarda olmuş kaygı anınızı düşünün. Kendinizi endişeli hissettiğinizde ortaya çıkan fiziksel, bilişsel, davranışsal ve duygusal semptomları saptayabiliyor musunuz? Kaygıdan bunalmış hissetme doğaldır. Kaygı deneyimlerinizi bölmek ve her bileşen ile uğraşmak kaygının daha az göz korkutucu hissedilmesini sağlar. Kaygınızın bileşenlerini anladığınızda, onlara bilişsel davranışçı terapi stratejilerini uygulamaya hazır olacaksınız.

İnsan oğlu var oluşu itibariyle kaygısı ile yaşama tutunmuş, korkularıyla yüzleşmiş ve doğada güçlü ve ayakta kalmıştır. Patolojik olarak kaygının kaygısı durumu biz psikoterapistleri ilgilendirmektedir. Yaşamın işlevselliğini kaybettiğimizde kaygı bozuklukları karşımıza sorun olarak çıkar. Tüm okuyucularıma kaygılarını yönetebildikleri ve kaygılarının farkında oldukları bir hafta dilerim.

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP