DOLAR 32,2036 0%
EURO 35,0068 -0.02%
ALTIN 2.502,970,11
BITCOIN 2155422-0,05%
İzmir
30°

AZ BULUTLU

üst menü altı

MADAM AMATİ’NİN GİZEMLİ MEKTUBU

ABONE OL
27 Şubat 2021 10:07
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Bazı kitapların gizemli yazılış öyküleri vardır.. Sanki onu siz yazmazsınız, başkası size yazdırır. Yazarken far­kında bile olmazsınız, ama bir başka irade çoktan sizin ka­leminize hakim olmuştur bile.. Dahası o kitabın mutlaka sizin kaleminizden yaratılması gerekir, asla başka kalem istenmez, bir başkası bu görevi yapamaz.. Seçilmiş gibi bir durum vardır ortada.. Kim seçmiştir sizi, kim yazdıracaktır o  kitabı?.. Bilinmez ki..

Bir kişi çıkar ve “Kuvayı Milliye Destanı” yazar.. Başkası yazamaz.. Diyalektik Materyalizm’in bir fedaisi olan Na­zım Hikmet’e, bu destanı yazmak için özel seçildiğini şa­kadan söylese idik, acaba ne derdi?.. Diyalektiği bilenin, o dönemin şiirini de en iyi yazabileceğini, bunun saklısı giz­lisi olamaya­cağını söylerdi şüphesiz.. Peki, o kadar şair varken, neden yalnızca Nazım bunu bir şahaser olarak be­cerdi?.. Bilemeyiz ki..

Madam Amati bir keman virtüözü idi..

Madam Martha Schwenk Amati, 1901’de Macaristan’ın Feldeş kasabasında doğdu. Birinci Dünya Savaşı’nda genç kızdı. İkinci Dünya Savaşı’nda ise olgun bir kadın. Küçük yaşta kemana meraklandı ve Budapeşte Konservatuvarı’nı bitirdi. Berlin’de kariyerini tırmandıran Martha, ünlü bes­teci Yahudi Menuhin’in lanse ettiği bir öğrencisi olarak çok kısa sürede Orta Avrupa’da üne kavuşup, birçok konsere imzasını attı. İkinci Dünya Savaşı’nda bilinmeyen bir se­bepten Tür­kiye’ye göç eden ve İzmir’e yerleşen Madam Martha, bu kentte konservatuvar kurulmasına öncülük et­miştir. Birçok ailenin keman ve piyano öğretmeni olarak gönüllere yerleş­miş, konservatuvardan emekli olup Alsan-cak’taki küçük dai­resinde yaşamaya başlamıştı. İnsanlar onu kiliselerde ve sina­goglarda kemanıyla verdiği minik konserlerden hatırlı­yordu daima.. Anısına eski konserva-tuvarda duvara asılmış bir pla­ket vardı.

Madam Amati, 17 Ekim 1989 günü günü vefat etti.

İlk dikkat çekici kayıt bu noktadan itibaren başlı­yordu..

Madam Amati, Karşıyaka Hıristiyan Mezarlığı’na gö­mülmesine rağmen, son yıllarında Müslümanlığa geçmiş ve bu sırrı saklamıştı..

Oysa Katolik idi..

Dahası, Türkiye’ye gelmeden önce Yahudi’ydi..

Naziler’den kaçarken Yahudi iken Katolik’liğe geçmiş, hayatının son yıllarında Müslüman olmuştu.. Üstelik, onunla birlikte, onun izinden Müslümanlığa geçen başka Hıristiyan­lar da vardı (Onların isimlerini yazmam)..

Bu ilk kaydı bir kenara yazalım ve devam edelim..

Madam’ın kucağına doğmuş olan İzmirli Franz Şloser’ den öğrendiğimize göre, çok az süreli bir evlilik geçiren ve hep yalnız yaşayan Madam, vasiyetinde birinci kemanını Bu­dapeşte’de okuduğu konservatuvara, diğer iki kemanını İzmir İtalyan Mektebi’ne, Alsancak’taki biricik evini ise Mev­lanacı Müslümanlar’ın özel kuruluşu olan İnsan, Dost ve İhsan Vakfı’na bağışlamıştı.

Yine buraya kadar her şey normaldi..

Ama, bir gün aldığım bir telefonla Madam’ın evine çağ­rıldım ve Madam Amati’nin kütüphanesinin bana ba­ğışlan­dığı tebliğ edildi..

Madam’ı hiç tanımıyordum..

Üstelik gazeteci olmama, Alsancak’ta nice muhitte fink atmama rağmen Madam’ın ismini bile hiç duymamıştım. Be­nim için böyle biri hiç olmamıştı..

Bana yetkili kişilerce söylendiğine göre, derhal bir kam­yonet tutup, kütüphanesini evime taşımalıymışım.. Madam Amati’nin muazzam bir ihtisas kütüphanesi vardı. 1930’lardan günümüze, Arkeoloji, Mitoloji, Teoloji, Sanat, Edebiyat, Kültür kitapları cilt cilt, üst üste yığılmıştı. Üste­lik çok eski parçaları da kapsayan iki çuval dolusu nota al­bümleri vardı, operetler, operalar, senfoniler, Shopen’ler, Richard Wagner’ler, Strauss’lar, Andon Dvorak’lar, Franz List’ler, Peter Çaykovski’ler, Hector Berlioz’lar.. Halikar­nas Balıkçısı’nın bile Yeditepe Ya­yınları’ndan çıkan ilk baskı “Mavi Sürgün” kitabı da vardı.. Madam’a diye im­zalan-mıştı. Ne yapacaktım bunları?.. Allah­tan iki katlı evim vardı. Bir kamyonet tutup, tüm kitapları ba­bamla eve getirip, iki katlı evimizin alt katının arka odasında en dibe yığdık..

Haydi diyelim, buraya kadar da her şey normal..

Madam, tanımadığı bana kitaplarını neden bağışla­mıştı?..

Boşver dedim, düşünmeye vaktim yok..

O sıralar uykusuzluk hastalığına tutuldum.. Yata­ğımda asla uyuyamıyorum.. Sabahlara kadar gözlerim açık.. Sabah işe gidince, masamın üzerinde uyukluyorum.. Kilom düştü, psikolojim bozuldu.. Bir gece, o kitapların eve geldiğinden beri uyuyumadığımı fark ettim. Birkaç gün sonra, üst kattaki yatağımın, alt kattaki Madam’ın kitap yığınının tam üstünde olduğunu fark ettim.

Geceyarısı alt kata inip, kitapları tek tek incelemeye, içine, dışına bakarak, merakımı gidermeye başladım..

Üç gün ve gece boyunca kitapları tek tek, satır satır in­ce­ledim. Avrupa’nın tarih, sanat, müzik, kültür birikimi elimden akıp geçti. Dikkat çeken bir şey yoktu.. Bir kitabın içinde Na­ziler caddelerden geçerken, çatıda yere yatmış izlenimi veren gizli birinin Hitler kıtalarını uzaktan çektiği fotoğraflar elime geçti, inceledim, geçtim..

Sonra sıra notalara geldi. Nota tomarlarını önüme dö­küp, tek tek sayfalarını çevirip, bestelerin arasında dolaş­maya baş­ladım.

Sonunda bir nota sayfasında, notalar arasında sabit mor renkli kalemle yazılmış bana hitaben bir mektup bul­dum.. Madam bana mesaj bırakmıştı.. Kendime hakim olamayacak kadar şaşırmıştım.. Benim şifrelerini çözebile­ceğim çok özel bir hitaptan sonra Madam bana son söz ola­rak “O kitabı sen yazacaksın” diyordu.. Belki inanmaya­caksınız ama, anlamsız bir silik kroki ile kurşun kalemle çizilmiş silik ve yaygın bir Meryemana figürü de notaların arasına geçirilmişti.. Madam, benim yıllardır aklımdaki ve kimseye sözünü etmediğim en büyük kitap hayalimi bilmiş ve bana bir yol göstermişti. Beni yönlendiriyor ve destekle­yeceğini söylüyordu.. Krokiden bir şey anlamadım, anla­yabileceğimi de şimdilik sanmıyorum, Meryemana figürü ise tanıdıktı, bir takım dünyaca ünlü med­yumların uykula­rında hep aynı biçimde çizdikleri figürün tıp­kısıydı..

Olan biten bayağı garipti..

Elimde tuttuğum müzik notası ise, Oscar Strauss’un Me­lekler Valsi Opereti’nin notalarıydı..

Ertesi sabah, koşa koşa Madam’ın en yakın sırdaşla­rına gittim ve onları sıkıştırdım.

“- Kim bu kadın?” diye ısrar ettim.

Madam’ın bir ünlü medyum olduğunu öğrendim..

Hem de, Vatikan’ca saygın bir medyum..

Taşlar yerine oturuyordu..

O kitabı ölmeden yazmam gerekti..

Alın size bir kitap hikayesi işte.. Daha yazmaya başla­ma­dan başıma neler geldi?..

Bazı kitapların buna benzer gizemli yazılış hikayeleri var mıdır acaba?..

Örneğin Da Vinci’nin Şifresi’nin, filan?..

Kimbilir..

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP