DOLAR 32,2970 -0.6%
EURO 34,7234 -0.44%
ALTIN 2.408,18-0,58
BITCOIN 1857331-4,69%
İzmir
20°

AÇIK

üst menü altı
Milli Kütüphane'nin simge ismi Ulvi Puğ ile A'dan Z'ye…

Milli Kütüphane'nin simge ismi Ulvi Puğ ile A'dan Z'ye…

ABONE OL
3 Ekim 2021 11:58
Milli Kütüphane'nin simge ismi Ulvi Puğ ile A'dan Z'ye…
0

BEĞENDİM

ABONE OL

İzmirlilerin yakından tanıdığı, sıkı Atatürkçü kimliğiyle bilinen Avukat Ulvi Puğ, tam 27 yıldır İzmir Milli Kütüphanesi’nin emanetlerini koruyor. Çok sayıda derneğin başkanlık ve yönetim kurulu üyeliklerinin yanı sıra İzmir Milli Kütüphane Vakfı Başkanlığı’nı da yürüten Avukat Ulvi Puğ, artık siyasette de nezaket, saygınlık ve nüktedanlığını konuşturuyor. İzmir Kent Kültürü Geliştirme Platformu Başkanı da olan Puğ ile gerçekleştirdiğimiz söyleşide sanattan kitaba, siyasetten topluma birçok konuyu konuştuk. Söyleşimizin ilk bölümünü keyifle okumanız dileğiyle… 

DEMOKRAT GÜNDEM-Son yerel seçimlerde Konak Belediyesi Meclis Üyesi seçilen İzmir Milli Kütüphane Vakfı Başkanı Avukat Ulvi Puğ, aynı zamanda Tarihi Kentler Birliği’nde görev alıyor. Sosyal Demokrat Yerel Yöneticiler Derneği (SODEY) yönetim kurulu üyesi ve İzmir Kent Kültürü Geliştirme Platformu Başkanı da olan sayın Ulvi Puğ, İzmir’in kültür-sanat kenti haline gelmesi için her taşın altına elini sokan, fikir ve projeler geliştiriyor. Kendisiyle, pandemi süreci nedeniyle verdiğimiz uzun aradan sonra deyim yerindeyse koşarak gittiğimiz Milli Kütüphane’de buluştuk. Zamanın unutulduğu, kitapların kokusunun sindiği bu zamansız mekanda sanattan, siyasete her konuyu hakkında söyleştik.  

Uzun söyleşimizin ilk bölümünde, önce Milli Kütüphane’nin kuruluş hikayesini kısaca konuştuk. Ardından her ilçeye bir Milli Kütüphane şubesinin ikincisinin Gaziemir’de kurulacağının müjdesini aldık.

HER İLÇEYE MİLLİ KÜTÜPHANE

Milli Kütüphane Vakfı Başkanı, Konak Belediyesi Meclis Üyesi, Tarihi Ulvi Puğ,  Her İlçeye Milli Kütüphane çalışması kapsamında Milli Kütüphane'nin Konak'tan sonra bir şubesini de Gaziemir'de planladıklarını açıklayarak, “Aynı projeyi Gaziemir’de yapacağız. Bir Milli Kütüphane şubesi açacağız orada da. Bunu aslında bütün ilçelere yaygınlaştırmak istiyoruz. Projeleri rol model olarak belirliyoruz zaten” dedi.

MİLLİ KÜTÜPHANE TAŞINACAK MI?

Cumhuriyet’in 100’üncü yılı yaklaşırken birbiri ardına projeler geliştiren Puğ’un sohbetimizde bize verdiği en güzel müjde ise Milli Kütüphane binasının büyük olasılıkla Kültürpark içinde belirlenecek bir alana taşınacak olması hakkında oldu.

“KÜLTÜRPARK İÇİNDE YAŞAYAN BİR KÜTÜPHANE OLSUN İSTİYORUZ”

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in büyük önem verdiği söz konusu proje ile Milli Kütüphane için güzel bir proje bina yapılması öngörülüyor. Başkan Soyer’in de onayıyla Konak’taki mevcut merkez binanın Kültürpark’a taşınacağını dile getiren Ulvi Puğ, “Merkez binamızı taşıyabileceğimiz bir kütüphane projemiz var. Tunç Başkanımız da önemsiyor. Yer arayışı içindeyiz. Büyükşehir belediye binamız boşaltılmasaydı, Fuar alanı içerisinde bir yerde yapacaktık. Kültür Park olduğu için oldukça da güzel olurdu, ismi üzerinde Kültür Park. Merkezde olması lazım ana binanın. Ben yine Kültürpark’tan vazgeçmiş değiliz, belediye binasının kaderi belli olduğunda bizim için de proje netleşecek. Cumhuriyetin 100’üncü yılına yetişmesin de 103’üncü yılına yetişsin, mühim değil. Ama güzel olsun. Mimarisiyle, çocuk oyun alanlarıyla, gençler için alanlarıyla. Yaşayan bir Milli Kütüphane olacak yani. Yabancı ülkelerde bakıp hayranlık duyduğumuz kütüphanelere benzer bir şey olmasını hayal ediyoruz. Her şey hayal etmekle başlar” diye konuştu.

Sayın Ulvi Puğ ile yaptığımız söyleşinin ilk bölümünü keyifle okumanız dileğiyle:

 DEMOKRAT GÜNDEM-Sizi önce İzmir Milli Kütüphane Vakfı Başkanı kimliğinizle tanıdık. Osmanlı matbaa ile de kütüphane kavramıyla da geç tanıştı.

ULVİ PUĞ- İzmir Milli Kütüphanesi biliyorsunuz, bir sivil toplum örgütü kütüphanesi. 1911 yılında o zamanın önemli bir siyasi gücü İttihat ve Terakki Selanik’te toplantı yaparken Türk aydınlatma hareketini başlatabilmek için her ilde bir kütüphane kurmamız gerekiyor diye bir prensip kararı alıyorlar. Tabi bu kararın gerekçesi ne, mesela İzmir’i ele alırsak Levantenlerin kütüphaneleri var ama Müslüman Türk halkının gideceği kütüphaneler yok. Daha çok camilerin külliyatlarında din kitabı ağırlıklı var. Aslında biz matbaanın çok geç geldiğini hep tartışırız Osmanlı’ya ama kütüphane konusunda da biraz geç kalındı.

Selçukluda da Osmanlıda da kütüphane var ama hep lütuf olarak yapılmış. İlk defa devletin kamu görevleri arasında kütüphane yaptırmak 1866 yılında yayınlanan Maarif Nizamnamesi’nde akla gelmiş. Ondan sonra ilk olarak devlet eliyle yapılan kütüphane İstanbul’daki Beyazıt Kütüphanesi. Türkiye’deki bizim gibi altı derleme kütüphanesinden birisidir orası. Dönemin İzmirli aydınları, sonradan Türk siyasetine, sanayisine, sanatına katkı koymuş birçok önemli isim, İttihat ve Terakki, Talat Muşkara gibi, Celal Bayar, Süleyman Ferit Eczacıbaşı gibi İzmir’in çok değerli insanları bir araya gelip bir kütüphane cemiyeti kurmuşlar. 1912 yılında da Salepçioğlu Köşkü’nün iki odasını kiralayıp, bir odasını Milli Kütüphane olarak açmışlar, bir odasını da İttihat ve Terakki kiraya verip gelir elde etmişler. İlk sinema kiralayıp film oynatmışlar, gelir elde etmişler. Giritli Ali Refet Efendi adlı bir İzmirli aydın 10 bin kitaptan oluşan bir kitaplık kurmuş, tamamen şahsi çabasıyla. Ama kişisel gayret olduğu için yürütememiş ve bu 10 bin kitabı bize bağışlamış. Bizim birçok el yazmamız var, bunların tamamına yakını kendisine ait. Nur içinde yatsın. Çok büyük katkısı olmuş.  Vali Rahmi Bey o zaman bize bir arsa tahsis ederek kütüphane binamızı yaptıracağız. Önce Varyant tarafında bir arsa göstermişler ama daha sonra bu içinde bulunduğumuz arsayı bize vermişler. O zaman Sarıkışlalar falan var. Bina olarak kitap hazinesi olarak, Victor Hugo, Lamarteni, 4 bin el yazması  kitap var, İbrahim Müteferrika Matbaası’nda basılmış kitaplar var.

""

“27 YILDIR BİR KEZ BİLE GELMEYEN İDARECİLER OLDU”

D.G-İzmir tarihi boyunca birçok kültüre ev sahipliği yaptı. Hoşgörünün, ticaretin, sanatın, kültürün önemli kentlerinden biri oldu. Şimdi siyasettesiniz. Bu kez siyaset eliyle kültür-sanat projelerinin hayata geçmesi için çaba harcıyorsunuz. Büyükşehir belediyesi ve meclis üyesi olduğunuz Konak Belediye başkanlarının yaklaşımı nasıl?

U.P-Tunç Başkanımız ile bu dönemde çok şanslıyız. Hem Konak Belediye Başkanı Abdül Batur başkanımız hem de büyükşehir belediye başkanımız Tunç Bey hakikaten de sanata, kültüre, bilime, eğitime, insana, canlıya, doğaya değer veriyorlar. Şöyle bir örnek vereyim; ben 27 yıldır buradayım, bir kez bile gelmeyen idarecilerimiz oldu. Milletvekillerimizin programı çok yoğun olduğu için uğrayamaz. Genel başkanımız sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nu davet ettik.

Atatürk gelmiş, İnönü gelmiş, ondan sonra gelen bir CHP genel başkanı yok. Şeref defterimize inşallah Kılıçdaroğlu da yazacak ve onu da bastırtacağız.

D.G-Ne zaman geleceği netleşti mi?

U.V-Belki il binası açılışında olabilir. Örnek olması açısından gelmeleri de önemli. Biz Atatürk’ün kurduğu bir partiyiz. Atatürk o çok yoğun dönemlerde Ankara’dan buraya üç kez gelmiş. Gelmiyorlarsa biraz kendilerini sorgulamalılar.

""

“HER İLÇEYE BİR MİLLİ KÜTÜPHANE ŞUBESİ GAZİEMİR’DE DE OLACAK”

D.G-İlçe belediye başkanlarının yaklaşımı nasıl kütüphaneye. Gelen var mı?

U.P-Gaziemir Belediye Başkanımız geçenlerde geldi. Konak Belediye Başkanımız da. 3,5 saat sohbet ettik. Aynı projeyi Gaziemir’de yapacağız. Bir Milli Kütüphane şubesi açacağız orada da. Önümüzdeki hafta hem bu kütüphane projesini konuşacağız. Hem de bir taş evleri varmış, nasıl değerlendirebileceğimize dair konuşacağız. Bunu aslında bütün ilçelerde yapabiliriz. Projeleri rol model olarak belirliyoruz zaten.

D.G-Çok da güzel olur. Her ilçede bir Milli Kütüphane şubesi, heyecan verici…

U.P-Kurduğumuz Sosyal Demokrat Belediyeciler Birliği (SODEY) Derneği de bu tür projeler için uğraşıyor. Yani herkesin uygulayabileceği, rol model olacak projeler ortaya koymak için çalışıyor. Bunun da yapılması gerekiyor. Her şubenin sanki bir milyon 300 bin kitaba, kaynağa sahipmiş gibi olacak. Siz Gaziemir’deki kütüphaneden yararlanmak istiyorsunuz mesela, bakacaksınız bilgisayardan internetten, kitap ana binamızda yani burada, başvuracaksınız, biz buradan oraya göndereceğiz. Orada okuyacaklar ve geri alacağız. Buraya kadar gelmesine gerek kalmayacak. Bizim şubemiz olduğu için kendi şubemize kitap göndermiş olacağız. Üstelik birçok kitabın bizde 14-15 nüshası var, gerekirse orada kalacak. Gaziemir ile yapacağız. SODEY olarak da tüm belediye başkanlarımızla da irtibat halindeyiz. Bazılarının kendi kütüphaneleri var zaten.  İhtiyaç duyan her ilçeye kütüphane yapmak lazım.

Merkez binamızı taşıyabileceğimiz bir kütüphane projemiz var. Tunç Başkanımız da önemsiyor. Yer arayışı içindeyiz.

D.G-Milli Kütüphane binası taşınacak yani.. Proje hakkında ön bilgileri paylaşabilir misiniz?

U.P-Bu büyükşehir belediye binamız boşaltılmasaydı, Fuar alanı içerisinde bir yerde yapacaktık. Kültür Park olduğu için oldukça da güzel olurdu, ismi üzerinde Kültür Park. Merkezde olması lazım ana binanın. Ben yine Kültürpark’tan vazgeçmiş değilim, belediye binasının kaderi belli olduğunda bizim için de proje netleşecek. Cumhuriyetin 100’üncü yılına yetişmesin de 103’üncü yılına yetişsin, mühim değil. Ama güzel olsun. Mimarisiyle, çocuk oyun alanlarıyla, gençler için alanlarıyla. Yaşayan bir Milli Kütüphane olacak yani. Çocuk gittiğinde kitabı alıp atacak mesela oraya, oynayacak. On tane genç bir araya gelip tartışarak öğrenecek. Onların odaları olacak. Kulaklığınızı takıp film izleyebileceğiniz alan olacak orada. Yapmışken tam olsun. İleride bir daha düzeltiriz mantığı ile değil. Yabancı ülkelerde bakıp hayranlık duyduğumuz kütüphanelere benzer bir şey olmasını hayal ediyoruz. Her şey hayal etmekle başlar.

D.G-Peki burası nasıl değerlendirilecek?

U.P-Burayı da kütüphane olarak düşünürüz ama iki oda var, biri makine dairesi. Oraları boşaltıp kitap müzesine dönüştürmek istiyoruz. Kültür toplantılarımıza da devam edeceğimiz bir hale dönüştüreceğiz. Bütçe sorunu var tabi. Hayalinize göre belirlenecek bir şey. Bir mimarı proje yarışmasıyla yapılmasını gönül ister. Hayal kurmak güzel ama hayalcilik güzel değil. Tunç başkanımız yapılabilir’in en iyisi yapmak için gayret sarf edeceğini belirtti. Bunda tereddütüm yok. İnşallah İzmir’e yakışır bir kütüphane kazandıracağız. Çünkü birkaç tane daha projemiz var.

D.G-Sırada daha neler var diye dinlemek için sabırsızlandık.

U.P-Biri bu. Diğeri Kurtuluş Müzesi kuruyoruz. Belediye başkanlık adaylığı sürecinde Tunç Başkanımız gelmişti, o zaman konuşmuştuk. ‘Milli bayramlarımızın 100’üncü yılları geliyor başkanım’ demiştim. Tunç Bey seçildikten sonra bu konudaki çalışmaları takip etmemiz iç in Milli Bayramlar Kurulu Başkanlığı görevini teklif etti. Kabul ettik.

D.G-Milli Bayramlar ve dini bayramlar konusu tartışılır hale geldi son dönemde. Bu tartışmaları nasıl değerlendiriyorsunuz?

U.P-Milli bayramlar ya da dini bayramlar birbirinin rakibi ya da düşmanı değil. Ama ben hep şunu söylüyorum: biz bugün dini bayramlarımızı özgürce kutlayabiliyorsak bunu milli bayramlarımız sayesinde yapabiliyoruz. Bunu unutmamamız lazım. Bunları Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarına borçluyuz. Bu gerçeği kabul ettiğimiz zaman kutlamalarda zorluk çekmememiz lazım. Afganistan, Suriye’yi görüyoruz. Milli bayram derken kafatasçı bir zihniyete dayalı bir milli bayramdan bahsetmiyoruz. Benim rahmetli annem Çerkez kökenli. Babam Yugoslavya kökenli idi. Bir Rumeli türküsünde de heyecanlanırım. Bir Şeyh Şamil çaldığında beceremesem de kalkıp oynamak gelir içimden. Ama hiçbirisi İstiklal Marşı’nın yerini tutmaz. Bizim Milliyetçilik anlayışımız bu. Biz hangi etnik kimlikten gelirse gelsin aynı topraklar üzerinde yaşıyoruz. Kültürel bir milliyetçilik anlayışından bahsediyoruz. Hiçbir ırkı, milleti, ülkeyi küçük göremeyiz. Atatürk Milliyetçiliği budur.

D.G-Atatürk Milliyetçiliği yeterince anlaşıldı mı sizce?

U.P-İzmir’e bu konuda büyük görev düşüyor. Kadın voleybol takımımız galip geldiğinde İzmir Marşı’nı söylüyorsa, İzmir’den böyle bir beklenti de var demektir. Biz burada hangi inanç sisteminden olursa olsun ibadetini yapıyorsa Allah kabul etsin deriz. Ramazanda bize Yahudi komşularımız iftarlık gönderir, biz onların özel günlerinde onlara pişi göndeririz. Kimsenin ne ibadetine karışırız, ne de ne marka olursa olsun içkisini içene. İçkisini yudumlayana da afiyet olsun deriz. Biz ne başörtüsüne el uzatırız ne de rakı kadehine.  Namaz kılanın önünde de gidip rakı içmeyiz ama. Edepten kaynaklanan bir şeydir. Biz Laz komşumuzla horon oynarız, Kürt komşumuzla halay çekeriz, ama bir müddet sonra harmandalı Zeybeğini de oynarız. Gelen herkes İzmirli olur bir süre sonra. Heryer İzmir gibi olsa keşke.  Buraya gelen çabuk İzmirli olur. Yedi göbek İzmirli ayrımı yoktur bizde. İzmirliyim diyen herkes İzmirlidir.  Kimseyi ötekileştirmeyen bir kent. Horon, zeybek, halay… Ama İstiklal Marşı çaldığında hep bir ağızdan söyleyebiliyoruz. İşte bu anlayışı bizim tüm Türkiye’ye yaymamız lazım. Ama biz kavramların içini boşaltarak anlattığımız için sıkıntı oluyor. Başarının ölçütü sadece para olarak gösteriliyor. Ben Yeşilyurt’ta bir göz odada doğdum. Ama o gecekondudan babam fötr şapkayla işe giderdi. Biz yamalı pantolon giymişizdir ama kirli pantolon giymemişizdir. Her şeyi etikete dönüştürdük. Çocuklarımıza laikliğin ne olduğunu gerçek anlamda anlatabilsek sorunların çoğunu aşabileceğiz.

D.G-Anlatılamayan ya da yeterince anlaşılamayan bir diğer kavram yani.

U.P-Laikliği bir doğru tanımlayalım. Toplumu ahlak, hukuk ve din kuralları düzenliyor. İslam dininde ruhban sınıfı da yoktur. Herkes öbür tarafa ameliyle gidecek. Zengin öldüğünde 40 hatim indiriliyor falan mesela. Öyle cennete gidecekse bizim şansımız yok. (Gülümsüyoruz) Herkes kendi amelleriyle gidecek.  Ama hukuk kuralları haklı haksız, suçlu suçsuz gibi soruların cevabını verir. Onun için laikliği büyük hukuk parantezine almak, dini ve ahlakı kendi alanlarında özgür bırakmaktır. Bize bugün dayatılan sistem büyük paranteze dini almak. Bir mezhebi yok sayıyorsunuz. Buna izin verdiğiniz zaman Alevileri dışlıyorsunuz, yok sayıyorsunuz. Daha da izin verdiğiniz zaman bir tarikatın anlayışına kadar götürür sizi ki yaşadık. Düne kadar ‘Ne istediniz de vermedik’ dedikleri tarikat, ülkede darbe yapacak kadar güçlendi burada. Biz de diyoruz ki sizin iki seçenek var, ya bunlara bilerek göz yumdunuz ya da bunları görmeyecek kadar körsünüz. İki seçenekte de devleti yönetecek liyakata sahip değilsiniz diyoruz. Bu kadar basit. Bu sefer üretecek bir şeyiniz kalmadığında kutuplaştırmadan, biz ve öteki siyasetinden medet umuyorlar. İlk önce hizmet siyaseti adına çevirdiler. ‘Adamlar çalıyor ama çalışıyor’ da diye bir söz bile çıktı. Biz de diyoruz ki, bunu tersine çevireceğiz, ‘Çalışıyorlar ama çalmıyorlar da’ diyeceğimiz bir iktidarı oluşturmamız lazım. Bu olabilir. Onun için de hep doğru projeler yapmamız lazım. Bu bizim geçmişimizi, Atatürk’ün önemini ortaya koyar. Bu Atatürk ve silah arkadaşlarına minnet borcumuzdur hem de bu değerleri gelecek kuşaklara aktaracağımız en iyi enstrümanlardan birisi müzeler.

 

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP